Farkında mısınız son yıllarda rutin yaşayışımıza dair pek çok alışkanlığımız değişti. Bunların başında da beslenme alışkanlığımız geliyor. Ayaküstü atıştırmalıklar, kahvaltı yerine geçen(!) kahvaltılık gevrekler, karışım içecekler. Sağlıklı ve iyi bir beslenme rutini oluşturmak için elbette çok maliyetli sofralar kurmaya gerek yok fakat ne zaman beyaz peynirin, zeytinin bu cennet vatanın yaylalarından çıkan balın yerini “mısır patlaklı gevrekler” almaya başladı şaşkınız doğrusu.
Ve bizlerden çocuklarımıza aktarılan bu davranışların olumsuz sonuçlarını da görmezden geldikçe aşılması zor durumlarla karşılaşıyoruz. Örneğin ne çok duyar olduk küçücük çocukların yemek seçtiğini! Bir düşünün kendi çocukluğunuzu, sofraya getirilen herhangi bir şeyi sevmeme, yememe lüksünüz var mıydı acaba?
Çoğunluğumuz ekmeğine salça sürülünce dahi mutlu olan çocuklardık. Yokluk diye tabir ettiğimiz o yıllar sizce de şimdi ki varlık zamanlarından daha kaliteli gıdaya, beslenme alışkanlığına sahip olduğumuz yıllar değil miymiş acaba?
Şüphesiz ki medyanın, sosyal iletişim araçlarının da bu günkü durumda olumsuz katkısı büyük. Sosyal medyada paylaşılan koca koca süslü tabaklar içinde bir kaşık konsept yemek, ya da bin bir sebze meyve ile hazırlanan büyük “smothi” bardaklarıyla kahvaltı iddiası. Özellikle gençleri esir almış durumda.
Çocukların okullara taşıdığı beslenme çantalarında anneleri tarafından konulan “donat”lar..
Sizce de biz, öz kültürümüz, beslenme geçmişimiz ve alışkanlıklarımızda bu gibi moda yiyeceklerin yeri var mı? Ya da yeterli mi? İçimize siniyor mu?
Evet cevabınızı duyar gibiyim. Binlerce yıllık mutfak kültürüne sahip bizler tabi ki de bu alışkanlıkların asıl sahibi değiliz. Farkında olalım.