Araştırmacılar; 6 aydan fazla anne sütü alan çocukların, almayanlara kıyasla 9 yaşına geldiklerinde daha az vücut yağına sahip oldukları sonucuna ulaştı
Almanya'nın Hamburg şehrinde düzenlenen Avrupa Diyabet Çalışmaları Derneği'nin yıllık toplantısında sunulan yeni araştırma; bebeklerin formül süt alımı, alkolsüz içeceklerin erken tüketimi ve daha sonraki çocukluk döneminde daha yüksek düzeyde vücut yağı kazanımı arasında bağlantı olduğunu ortaya koydu. Bu noktada anne sütünün çocuklukta obezite riskini nasıl azalttığına dair bir soru da gündeme geldi. Araştırmacılar, 6 ay veya daha uzun süre anne sütü alan çocukların, 6 ay boyunca anne sütü almayanlara (hiç anne sütü almamış ya da 6 aydan kısa süre anne sütü almış) kıyasla, 9 yaşına geldiklerinde daha az vücut yağına sahip oldukları sonucuna ulaştı. Araştırmanın sonuçları ayrıca, 18 aydan önce alkolsüz içecek içmeyen çocukların 9 yaşında daha az yağ kütlesine sahip olduğunu da ortaya koydu. ABD'deki çalışmanın baş araştırmacısı Catherine Cohen, "Daha önceki birçok çalışma, bebek beslenmesi ile çocuklukta aşırı kilo veya obezite riski arasındaki ilişkiyi vücut kitle indeksine dayalı olarak incelemiştir. Çalışmamızda önceki araştırmayı genişletmek istedik" dedi.
700'DEN FAZLA ÇOCUK VERİSİ İNCELENDİ
Araştırmacılar, annenin yaşam tarzının çocuğunun gelişimini nasıl etkilediğini izlemek için 700'den fazla çocuğun verisi inceledi. Veriler, çocukların yarıdan fazlasının en az 6 ay boyunca anne sütü aldığını ortaya koydu. Bunların yüzde 73'üne 5 aylıkken tamamlayıcı gıdalar, yüzde 86'sına ise 18 aydan sonra meşrubat sunuldu. Araştırmacılar, 6 aydan kısa bir süre anne sütü alan çocukların, 6 ay veya daha uzun süre anne sütü alanlara kıyasla 9 yaşlarında vücut yağında ortalama yüzde 3,5 oranında bir artış olduğunu keşfetti.
ÇOCUKLARIN YÜZDE 12'Sİ İŞLENMİŞ GIDALARA BAĞIMLI!
İngiliz gazetesi The Guardian'a göre son araştırmalar; dondurma, alkolsüz içecekler ve hazır yemekler gibi ultra işlenmiş gıdaları, artan kanser, aşırı kilo ve kalp hastalığı riski de dahil olmak üzere bir dizi sağlık sorunuyla ilişkilendirdi... Bu ürünlerin küresel tüketimi hızla artıyor ve araştırma ekibi, bazı insanların, şu anda bu yiyecekleri tüketme şeklinin madde bağımlılığına çok benzediğini söylüyor. Araştırmacılar 36 farklı ülkeden 281 çalışmayı analiz etti. Yetişkinlerin yüzde 14'ünün ve çocukların yüzde 12'sinin ultra işlenmiş gıdalara bağımlı olduğunu buldu. ABD Michigan Üniversitesi'nden araştırmanın başyazarı ve psikoloji profesörü Ashley Gerhardt, "Ultra işlenmiş gıdalarda bulunan rafine karbonhidratlar ve yağlar, dopamini, beyin hücrelerinden nikotin ve alkol gibi bağımlılık yapan maddelerle görülenlere benzer seviyelerde dışarı itiyor. Bu davranışsal ve biyolojik benzerliklere dayanarak, ultra işlenmiş gıdalar bağımlılık yapıcı olarak sınıflandırılabilir" dedi. Gerhardt, bu gıdaların bağırsaklara karbonhidrat ve yağ verme hızının da bağımlılık potansiyellerinde rol oynayabileceğini belirtti.
YOKSUNLUK BELİRTİLERİ GÖRÜLÜYOR
ARAŞTIRMACILAR, bu yiyeceklerin bağımlılarında yeme istekleri, yoksunluk belirtileri, yeme kontrol yeteneğinin azalması, tıkınırcasına yeme bozukluğu, zayıf fiziksel ve zihinsel sağlık ile düşük yaşam kalitesi gibi davranışların ortaya çıktığını açıkladı. Bu yiyeceklerin bağımlılık yapıcı olarak etiketlenmesinin, tüketilme biçimlerinde değişikliğe yol açabileceği ve daha iyi bir küresel sağlığa yol açabileceği de söylendi.