Ahmet Sütcü

MEÜ Kapılarını Açtı : Kampüs Öğrencilerle Doldu MEÜ Kapılarını Açtı : Kampüs Öğrencilerle Doldu

Diyarbakır’da kaybolduktan 19 gün sonra cesedi bulunan Narin Güran’ın ardından, uzun yıllardır tartışılan idam cezası yeniden gündeme geldi. Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Av. Mehmet Emin Ekmen, idam cezasının hukuk, adalet, vicdan ve ahlakın yerlerde süründüğü mevcut dönemde, kamuoyu vicdanını yaralayan yargı sistemine verilmemesi gerektiğini vurguladı. Ekmen, “İdam cezası, hukukun, adaletin ve vicdanın yerlerde süründüğü bir yargı sistemine verilmemelidir” dedi.

Av. Bilgin Yeşilboğaz ise, Özgecan Aslan’ın katledilmesinin ardından idam tartışmalarının gündeme geldiğini ancak o dönemde idam cezasına karşı çıktıklarını ifade etti. Yeşilboğaz, “O dönemde de idam cezasına karşı çıktık. Bizim mevcut cezalarımız yeterli . Müeyyidelerimiz ve  infaz sistemimizde ciddi sıkıntılar var” şeklinde konuştu.

Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Av. Mehmet Emin Ekmen, idam cezasının hukuk, adalet, vicdan ve ahlak’ın yerlerde süründüğü bu dönemde, tartışmalı kararları ile kamuoyu vicdanını yaralayan yargı sistemine verilmemesi gerektiğini vurguladı. Ekmen, şu açıklamalarda bulundu: "Çocuklara ve kadınlara yönelik cinsel saldırı veya cinayet suçları gibi olaylarda, hepimiz suçlunun idamını savunabiliriz ve bu tür olaylar karşısında büyük bir üzüntü ve tepki içinde oluruz. Ancak, idam cezası Anayasal bir düzenleme ile geri getirilebilir. Daha önce Anayasamızda vardı ve sonrasında çıkarıldı. Türk yargı sistemine baktığımızda ise her gün mevcut hatalar, eksiklikler ve adaletin sağlanmaması gibi yüzlerce örnekle karşılaşıyoruz. Yargı sistemindeki adaletsizlikler, bazı kişilerin gözetilmesi, muhalif kişilerin ise kurban seçilmesi gibi durumlardan dolayı, hukukçu aklım da insan olarak vicdanım da, bu yargı sistemine idam yetkisi verilmesine izin vermiyor. İdam kararı infaz edildiğinde geri dönüşü olmayan bir karardır ve bu haliyle, hukukun, adaletin ve vicdanın yerlerde süründüğü her gün eleştirilen bir yargı sistemine bu yetki verilmemelidir."

“ADALETİN SAĞLANMASINDA CİDDİ SIKINTILAR VAR”

Avukat Bilgin Yeşilboğaz, Mersin'in kozmopolit yapısına ve ekonomik durumuna dikkat çekerek, bölgedeki toplumsal sorunlara vurgu yaptı. Yeşilboğaz, Mersin'in üretimden yatırımdan,düşmüş bir şehir olduğunu, hükümet tarafından yeterince desteklenmediğini belirtti. Şehirde artık fabrikaların bulunmadığını ve üretimin azaldığını ifade eden Yeşilboğaz, bu durumun işsizlik oranlarını artırdığını ve aile içi şiddet ile cinayetlerin artmasına yol açtığını söyledi.

Avukat Bilgin Yeşilboğaz, ülkemizde uzun süredir tartışılan idam cezasının gündeme getirilmesini eleştirdi. Yeşilboğaz, Türkiye'nin hukuk devleti olma yolunda ve adaletin sağlanmasında ciddi sıkıntılar yaşadığını belirtti. Geçmişte, adaletin çoğu zaman siyasi amaçlarla kullanıldığını ve bunun toplumda derin yaralar açtığını vurguladı. Yeşilboğaz, şöyle konuştu: “Ülkemizde idam cezası uzun zamandır tartışılıyor. Ancak şu anda idamı tartışmak doğru değil. Geçmişte ülkemizde başbakanlar, bakanlar ve gençlerimiz idam edildi ve bu idamların hesabı hala sorulmuş değil. Bu gün olsa belki hapis cezası ile geçiştirilecek olan bu olaylar,idamlarla hesaplaşmaya dönderildi.Toplumun hafızasında ve vicdanında bu acılar yer etmişken, idamı yeniden gündeme getirmek yerine, mevcut adalet sistemimizin eksikliklerini ele almalıyız.

Hangi aşamada yargımız bağımsız ve etkili sınavlar verdi ki? Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, alt mahkemenin yüksek yargıya kafa tuttuğu bir sistemde adaletin doğru karar verebileceğini düşünüyor muyuz? Kriminal alanda ne kadar iyiyiz? Suçları çözmede ve suçluları bulmada ne kadar şeffafız?

Bir hukuk devleti olmamız gerekiyor. Hukuk kurallarının herkese eşit şekilde uygulanması ve adaletin sağlanması şarttır. Ancak mevcut durumda, yargı bağımlı hale gelmiş, cemaatlerin etkisi altında kalmış ve siyasiler tarafından araçsallaştırılmıştır. Bu nedenle, toplum kendi adaletini sağlamaya çalışıyor ve suç işleyenler cezasızlık duygusuyla hareket ediyor. Son olarak, en masum insanların bile eksik,yanlış delillerle idam edilmesi ve bu durumun telafi edilemez sonuçlar doğurması riski söz konusu. Terör ve suç konularında adil ve nesnel bir değerlendirme yapılamıyor. Bu sorunları kendi ideolojik pozisyonumuza göre şekillendiriyoruz, topluma ve geleceğe uygun değil.”

“İNFAZ SİSTEMİMİZ SORUNLU”

Yeşilboğaz şöyle konuştu: “Cezalarımız yeterli. Biz bu konuları sadece Narin ile tartışmıyoruz; her birimiz vicdanları yaralayan ve toplumun kabul edemediği anlar yaşadık. Bu tür olaylar aklımıza geldiğinde idam gibi müeyyideler gündeme geliyor. Özgecan davasında olduğu gibi, kadına yönelik şiddet, saldırılar ve kadınların ikinci plana atılması gibi sorunlar toplumda büyük bir patlamaya yol açtı. Özgecan cinayeti, birçok kadın cinayeti arasında temsili seçildi ve bu olay üzerinden idam tartışmaları yeniden gündeme getirildi. O dönemde de idama karşı çıktık. Cezalarımız yeterli müeyyidelerimiz ve infaz sistemimiz sıkıntılı ”

“YARGI BAĞIMSIZ DEĞİL”

Avukat Bilgin Yeşilboğaz, ülkemizde uzun süredir tartışılan idam cezası konusuna dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Yeşilboğaz, Türkiye'nin hukuk devleti olma yolunda ve adaletin sağlanması konusunda yaşadığı sıkıntıları vurgulayarak, geçmişte adaletin genellikle siyasi amaçlar doğrultusunda kullanıldığını ve bunun toplumsal hafızalarda derin yaralar açtığını belirtti.

Yeşilboğaz, şöyle konuştu: “Ülkemizde idam cezası uzun süredir tartışılıyor. Ancak, mevcut durumda bu tartışmaların ne kadar anlamlı olduğunu sorgulamak gerekiyor. Geçmişimize baktığımızda, adaletin ve hukukun genellikle siyasi hesaplaşmalar ve öç alma aracı olarak kullanıldığını hepimiz gözlemledik. Bu ülkede başbakanlar, bakanlar ve gençler idam edildi. En trajik olanı ise, bu idamların ‘bir bizden, bir onlardan’ şeklinde ayrımcılıkla yapılmasıydı. Bu idamların hesabı hâlâ sorulmamışken ve acıları toplum hafızalarında ve vicdanlarda yer etmişken, şu anda idamı yeniden tartışmak doğru değil. Hangi aşamada yargımız bağımsız ve tarafsız sınavlar verebildi ki? Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, halkın mahkemelere üst mahkemeye kafa tuttuğu bir sistemde, adaletin sağlıklı ve doğru kararlar verebileceğini düşünüyor muyuz? Kriminal anlamda ne kadar iyiyiz? Suçları çözmede, suçluları bulmada ve maddi gerçeği ortaya çıkarmada ne kadar şeffafız? Hukukçu olarak, öncelikle bir hukuk devleti olmamız gerektiğini ifade ediyorum. Hukuk devletinde, her bireyin, cumhurbaşkanından en sıradan vatandaşa kadar hukuk kuralları içinde kendini bağımlı hissetmesi gerekir. Hukuk kurallarına herkes eşit şekilde müdahale edilmeli ve aynı müeyyideler uygulanmalıdır. Ancak bu gerçekleşmediğinde, toplumda herkes kendi adaletini sağlamaya çalışır. Suçun cezasız olduğunu bilenler, suç işlemeye teşvik edilir. Şu an piyasada suç ve suçludan geçilmiyor. Bunun nedeni, yargımızın bağımlı hale gelmesi, cemaatlerin etkisi altında kalması ve siyasilerin yargıyı hesaplaşma aracı olarak kullanmasıdır. En masum insanın bile saçma sapan delillerle idam edilmesi durumu ortaya çıkarsa, bunun telafisi imkânsız sonuçlar doğurur. Biz, terörü ve suçu nitelendirememişiz. Suç ve suçluyu, kendi politik pozisyonumuza göre anlamlandırıyoruz, topluma ve geleceğe göre değil. Bu şekilde şekillendiriyoruz.”

TOPLUMSAL CİNNET GEÇİRİYORUZ”

Gelecekten umudunu kaybeden bireylerin cinnet aşamasına geldiğini ve bu durumun en yakınındaki en güçsüz bireyi hedef almasına neden olduğunu söyleyen Av. Bilgin Yeşilboğaz, Mersin’deki ekonomik ve toplumsal sorunlara da dikkat çekerek şunları söyledi: “Burada artık ne fabrika var ne de üretim. Üretimin olmaması işsizliğe yol açıyor ve bu durum aile içi şiddet ile cinayetlere dönüşüyor. İnsanlar gelecekten umudunu kestiğinde cinnet aşamasına geliyor. Bu noktada en yakınındaki en güçsüz kişiyi hedef alabiliyor. Eş cinayeti veya sevgili cinayeti adını ne koyarsanız koyun. Bunlar toplumsal cinnetin bir yansımasıdır. Toplum, siyasal ve ekonomik istikrarsızlıktan kaynaklanan bir politik sonuç olarak cinnet geçiriyor. Toplumsal cinnetin ve Kadın cinayetleri gibi toplumsal sorunların önüne geçmek için, insanlara gelecek sunmalı ve sosyal ilişkileri sadece ideolojik bakış açılarına göre değil, gelişmiş batı ülkelerindeki çağdaş standartlara göre düzenlemelisiniz. Mersin’de dışarıdan gelen bireyler genellikle beden gücüyle veya günlük işlerle geçimini sağlıyor. Ailelerine yeterli destek sunamaması halinde otoritesini kaybediyor. Bu durum şiddete yol açıyor. Mersin’deki cinayet oranları oldukça yüksek ve bu konuda yeterli adım atılmıyor. Asıl sorunumuz, ekonomik ve siyasal istikrarsızlıktan kaynaklanan toplumsal cinnettir.”

“TOPLUM KUTUPLAŞTIRILDI”

Avukat Bilgin Yeşilboğaz, toplumsal ve ekonomik sorunların kökeninde politik nedenlerin yattığını belirterek, toplumun siyasetçilerce tamamen kutuplaştırıldığını ifade etti. Yeşilboğaz, cinnet, şiddet ve ekonomik olumsuzlukların politik sorunlardan kaynaklandığını, sosyal adalet ve refahın sağlanamadığı bir ortamda gerçek adaletin de sağlanamayacağını vurguladı.

Yeşilboğaz şöyle konuştu: Toplum tamamen kutuplaştırıldı. Bunların hepsinin nedeni politik nedenlerdir.  Cinnette, Şiddette, ekonomik olumsuzluklarda her şey politiktir. Sosyal adaleti ve refahı sağlayamadığınız zaman, gerçek adaleti tüm ülkeye eşit olarak sağlamadığınız, toplumun gerçekten inanacağı yargı sistemini kurmadığınız sürece, bu cinayetler devam edecek. Yargıyı siz güçsüzleştirdiğiniz ve ekonomik istikrarsızlığı artırdığınız zaman insanlar ne yapacak. Şiddete yöneleceklerdir. Devletin yerine güçlülerin hukuku uygulanacaktır.Sizin bunu düzenlemeniz için ne yapmanız gerekiyor. Hukuk kurallarını işlevsel ve uygulanabilir hale getirmek ve hukukun üstünlüğünü sağlamak.Hukuka her kes uyacak. Suç işlersen hukuk senin canını okur demeli. Ömrünü cezaevinde geçiririsin demeli. Şimdi hangi suçluda bu anlayış var.  Pişman değilim diyor her biri.Yaptığı suçu savunuyor. Gider aslanlar gibi yatar çıkarım diyor. Ömür boyu orada kalmayacağını biliyor. Devletin refleksi kendine göre siyaseten terörist ilan ettiği terörist olarak nitelendirdiği insanları sadece ceza evlerinde tutmaya çalışıyor.   Kendisine tehlike olmayan hiçbir kimsenin hapiste kalması çok da umurunda değilmiş gibi geliyor. Bu nedenle çocuk istismarcıları, çocuk katilleri, kadın katilleri çok fazla ceza almıyorlar. Uyuşturucu tacirleri de aynı  şekilde az bir ceza ile kurtuluyor.Sık sık çıkarılan af yasaları ve infaz sisteminde. yapılan değişiklikler ile bir bakıyorsun topluma en zararları suçluları dışarı çıkarmışsın. Ama siyasi suçlulara baktığın zaman infaz sistemi onlara uygulanmıyor. Af da çıkmıyor. 30 yıl yatmış kişi daha iyi halini kanıtlayamadın diyorlar.Dosyasını tekrar ele almak için 3 ay sonraya atıyorlar. 30 yıldır ıslah olamadığını düşündüğünüz kişi sizin düşüncenize göre ertelediğiniz 3 ayda mı islah olacak ,tahliyesine karar vereceksiniz,zihniyete bakın. Herkes hukukun üstünlüğüne inanmalı ve her birimiz hiç bıkmadan ısrarla adalet ve hukukun üstünlüğü demeliyiz.

Kaynak: Ahmet Sütcü