Türkiye İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923 tarihinde İzmir’de toplanmış ve çalışmalarını 4 Mart 1923 tarihine kadar sürdürmüştür. Bu nedenle, kongreye, 1. İzmir İktisat Kongresi adı da verilmektedir. 1923 tarihli Türkiye İktisat Kongresi’nin ya da daha çok bilinen adıyla 1. İzmir İktisat Kongresi’nin hem ulusal kurtuluş tarihimizde hem de siyasi ve iktisadi tarihimizde çok özgün ve çok önemli bir yeri vardır. Özgündür. Çünkü, kendisinden önce bilinen tüm Türk tarihi boyunca bu kongreye benzer ikinci bir kongre toplanmamıştır. Yani 1. İzmir İktisat Kongresi eşsizdir ve benzersizdir. Önemlidir. Çünkü, efsane Mülkiye’mizin saygın öğretim üyesi, hocaların hocası ve Türkiye’nin yaşayan en önemli iktisatçılarından birisi olan Prof. Dr. Korkut Boratav hocamıza göre, “Millî Mücadelenin sonunda Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu şartları ve 1923’ten itibaren takip edilecek iktisat politikasının objektif çerçevesi ve sınırları bu kongrede belirlenmiştir.” Bir başka söyleyişle belirtmemiz gerekirse; 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilecek olan Cumhuriyet yönetimlerinin ve Cumhuriyet hükümetlerinin uygulayacakları ekonomik model ve programlar bu kongrede, tamamen özgür ve bağımsız bir tartışma ortamında belirlenmiş ve yine tamamen demokratik yol ve yöntemlerle karar altına alınmıştır. Daha 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in düşman işgalinden kurtarılmasından 4 ay 8 gün sonra, yeni kurulacak devletin geleceğinin belirsiz olduğu bir ortamda ve en önemlisi de henüz Cumhuriyet ilan edilmeden önce böylesine tamamen demokratik bir kongrenin toplanmış olması bir hayli dikkat çekici ve ilginçtir. Bu ilginç demokratik kongrede bir anlamda, yeni kurulacak olan devletin yönetim biçiminin bir cumhuriyet olacağının ip uçlarını bulmak da mümkündür. Bu önemli Kongrenin neden bir başka şehirde değil de İzmir’de toplandığı konusu üzerinde de çok değişik görüş ve düşünceler ortaya atılmıştır. Bu görüşlerin hepsinde de belli oranlarda doğruluk payı vardır. Ancak Kongre yeri olarak İzmir şehrinin seçilmesinin asıl ve en önemli nedeni ise uluslararası diplomatik protokol kurallarına simgesel anlamda bir cevap niteliği taşımasıdır. O yıllarda uygulanan uluslararası diplomatik protokol kurallarına göre yapılan bir savaştan sonra yapılacak olan barış görüşmelerinin yerini savaşı kazanan taraf belirliyordu. Bu nedenle, emperyalist bir paylaşım savaşı olan I. Dünya Savaşının bir uzantısı olarak Anadolu’da gerçekleşen anti-emperyalist ulusal bağımsızlık savaşımızın muzaffer komutanı olarak Gazi Mustafa Kemal, yapılacak olan barış görüşmelerinin emperyalist işgalcilerin denize döküldüğü yer olan İzmir’de yapılmasını istiyordu. Başta İngilizler olmak üzere I. Dünya Savaşının galip devletleri Mustafa Kemal’in bu görüşünü kabul etmediler. Sonuçta, barış görüşmelerinin İsviçre’nin Lozan şehrinde yapılmasına karar verildi. Türkiye ve itilaf devletleri arasındaki Lozan Barış görüşmeleri, 20 Kasım 1922’de Lozan şehrinde başladı. Yapılan görüşmeler sırasında başta İngiltere Başbakanı Lord Curzon olmak üzere tüm itilaf devletleri temsilcileri, “Osmanlı Devleti’nin ekonomisinin çöktüğünü, bu nedenle Türklerin Anadolu Bozkırında bağımsız bir devlet kuramayacaklarını, çünkü ekonomik bir sistemleri olmadığını, kursalar bile bu devletin ekonomisini kendi ayakları üzerine kaldıramayacaklarını ve bu nedenle Avrupa devletlerine muhtaç kalacaklarını iddia ediyorlardı. Bu şekilde uzayıp giden görüşmeler bir süre sonra tıkandı. Ve 4 Şubat 1923 tarihinde görüşmelere ara verildi. İşte Gazi Mustafa Kemal, bu arada batılı devletlerin bu görüşlerini çürütmek ve yeni kurulacak olan devletin hangi ekonomik model ve programlarla nasıl kalkınacağını ve yeni devletin ekonomisinin nasıl işleyeceğini somut olarak göstermek ve Avrupa devletlerine savaşta zaferi kazananın kendisi olduğunu gösteren bir mesaj vermek üzere Türkiye İktisat Kongresi’nin İzmir’de toplanmasına karar verdi. (Devam Edecek)