Bilinmeyen yönleriyle Türkiye İktisat Kongresi (II)

Abone Ol

(Dünden devam) İzmir’de bir iktisat kongresinin toplanması çalışmaları İktisat Bakanı Mahmut Esat Bozkurt tarafından yürütülmüştür. Kongrede “mesleki temsil” sistemi benimsemiştir. Yani kongreye katılacakların her meslek grubundan seçilecek temsilcilerinden oluşmasına özen gösterilmiştir. Mahmut Esat Bey, 21 Kasım 1922’de M. Kemal Paşa’ya telgraf çekerek hem onayını hem de şayet uygun görürse kongrenin fahri başkanlığını üstlenmesini istemiştir. Kongreye, 1135 kişi delege olarak seçilmiştir. Kongreye delege olarak köylüler, şehirli tüccarlar, okuması yazması olmayan çiftçiler, sanayiciler, bazı ekonomi uzmanları ve çiftçi ve amele (işçi) temsilcileri katılmışlardır. Ancak daha sonra yapılan bazı araştırmalarda seçilen bazı delegelerin adı geçen grupları temsil etmedikleri anlaşılmıştır. Örneğin Kazım Karabekir Paşa’nın Manisa’dan sanayi temsilcisi, yazar Aka Gündüz’ün ise Kütahya’dan işçi temsilcisi olarak kongreye katıldıkları görülmüştür. Kongreye işçi temsilcisi olarak getirilen delegeleri, sanayiciler kendilerine sıtkı sadakatle bağlı kendi işçileri arasından seçmişlerdir. Bu nedenle, kongreye katılan işçi temsilcileri, çok şaşırtıcı bir şekilde kongreye işçiler lehine getirilen bazı önerilerin aleyhine oy kullanarak bunların kabul edilmemesini sağlamışlar ve bir anlamda kendi işçi arkadaşlarına ve kendi geleceklerine ihanet etmişlerdir. Bu muvazaalı durum çok sonraları anlaşılmıştır. İzmir İktisat Kongresinde bu nedenle işçiler lehine kararlar alınamamıştır. Her şeye karşın alınan kararlar ise kâğıt üzerinde kalmış ve hayata geçirilememiştir. Türkiye İktisat Kongresi’nin başkanlığına Mustafa Kemal Paşa’nın da isteğiyle Manisa Sanayi Grubu Delegesi Kazım Karabekir Paşa getirilmiştir. Kongre’nin açılış nutkunu Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa yapmıştır. Bu açılış konuşmasında Gazi Mustafa Kemal Paşa, genel olarak ekonomiye ve ülke ekonomisine ilişkin görüşlerini özetle şu şekilde dile getirmiştir: “Bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla ilgili olan, o milletin iktisadi durumudur. Tarihin ve tecrübenin tespit ettiği bu gerçek, bizim millî hayatımızda ve millî tarihimizde tamamen tecelli etmektedir. Hakikaten, Türk tarihi incelenirse yükseliş ve düşüş sebeplerinin iktisadi meselelerden başka bir şey olmadığı anlaşılır.” “…zamanımız bir iktisat devrinden başka bir şey değildir.” İktisadi zaferlerin askeri zaferlerden daha kalıcı olduğuna değinen Mustafa Kemal Paşa: “Kılıçla fetih yapanlar sabanla fetih yapanlara son noktada mevkilerini bırakmaya mahkûmdur.”, Kılıç kullanan kol yorulur fakat saban kullanan kol her gün daha çok kuvvetlenir.”, “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferle taçlandırılmadıkça (Bu zaferlerin) meyvesi kalıcı olmaz.” diyerek ekonomik yapının önemini vurgulamıştır. Mustafa Kemal Paşa, eğitim ve öğretimin de iktisat programıyla uygun hâle gelmesinin önemine şöyle işaret etmiştir: “Bence yeni devletimizin, yeni hükümetimizin bütün esasları, bütün programları iktisat programlarından çıkmalıdır; … evlatlarımıza bu suretle ilim ve irfan vermeliyiz ki ticaret, ziraat ve sanat dünyasında ve bütün bunların faaliyet alanlarında verimli olsunlar, etkin olsunlar, etkili olsunlar, pratik bir organ olsunlar. Bundan ötürü, eğitim programlarımız gerek ilkokulda gerek orta öğrenimde verilecek bütün şeyler bu bakış açısına göre olmalıdır.” İzmir İktisat Kongresi, ekonomi konusunda kararlar almak üzere toplanmıştır ama, burada ülkenin eğitim, sağlık, savunma gibi tüm sorunları tartışmaya açılmış ve çeşitli çözüm önerileri dile getirilmiştir. Sonuç olarak İzmir İktisat Kongresi kararları ile Türkiye’nin siyasi ve ekonomik tercihleri ortaya konulmuştur. Türkiye’de sosyalist bir ekonomik model benimsenmemiş ve kişisel mülkiyet hakkı kaldırılmamıştır. Kapitülasyonlar kaldırılmış sayılmış ama yabancı sermayenin Türkiye’nin kanunlarına saygılı bir şekilde faaliyette bulunmasına karar verilmiştir. “Milli İktisat” diye bilinen bu kararlara göre, eskiden kapitülasyon adıyla yabancı sermaye sahiplerinin ve azınlıkların yürüttüğü ekonomi yerine, daha çok yerli sermaye sahipleri eliyle liberal bir ekonomi modeli benimsenmiştir. Bu modelle gereken ve istenen kalkınma sağlanamayınca daha sonra 1930’lu yıllarda planlı kalkınmayı ve ekonomik alanda devlet yatırımlarını esas alan karma ekonomik modele geçilmiştir. 1.İzmir İktisat Kongresi o kadar başarılı olmuştur ki, burada alınan kararların hemen hemen tamamı hayata geçmiş ve ülke ekonomisinin ayakları üzerine kalkması sonucunu doğurmuştur. Bu başarısı nedeniyledir ki, daha sonraki yıllarda ülke ekonomisi her bunalıma girdiğinde, bunalımdan çıkış için devlet adamlarına esin kaynağı ve örnek olmuştur. Bu nedenle ülkemizde, değişik tarihlerde yapılan 5 ayrı Türkiye İktisat Kongresi toplanmıştır. Ancak bunların hiç birisi de istenen kalıcı etkiyi sağlayamamış ve ne yazık ki, hayata geçirilememiş ve sadece kâğıt üzerinde kalmıştır. Günümüzde, ekonominin bozularak dibe vurduğu şu günlerde, ekonomik sorunların çözümü için yeni bir Türkiye İktisat Kongresi toplanması ihtiyacı hala devam etmektedir. 1. İzmir İktisat Kongresi’nin 17 Şubat’ta toplanışının 101’inci yıldönümü kutlu olsun.