Saat 17.50
Güneş, etkisini azaltmakta
Denize girmek için güzel zaman
Sahile indik. Çantamızı askıya astık, merdivenlerden inmeye hazırlanıyorken beş yaşlarında kollarında kollukları olan, yediği dondurmanın atığı üst dudağında kalmaya devam eden kız çocuğu bana yaklaştı.
'Beni kucağına alıp yüzdürür müsün?' dedi. Ben; şaşkın, heyecanlı ve mutlu biçimde 'Elbette,' diyebildim…
Tanımıyorum
Aileye doğru baktım
Gülümsediklerini gördüm
Onaylıyorlardı…
Gülen gözleri, minicik dudakları, yürekli bakışları beni aldı götürdü…
Birlikte yüzmeye başladık.
Sohbetimiz de koyulaştı… Çok iyi anlaşıyorduk… Yön tayin ediyordu… Bir ara 'Yanında biyisi olunca cesayetli oluyosun…' dedi.
Depremzede olduklarını öğrendim. 'Peyafabik,' (Prefabrik) evde oturduklarını söyledi…
Yaşamımdaki unutulmaz, enerji dolu, içtenlik olan anları unutmam mümkün olmayacaktır!
Üstüne bir de ekleme olunca hele…
Emekli öğretmen arkadaşım yüzerek yaklaştı ve 'Torun mu geldi?' diye sordu. 'Yok, bu benim az önce edindiğim manevi torunum,' deyince de 'Çocuk güveneceği yeri biliyor,' yanıtı enerjimi katladı…
Daha ne olsun?
Mustafa Kemal Atatürk;
'Küçük hanımlar küçük beyler… Sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, memleketin ikbal ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizlersiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.' Demiş ya…
Atatürk, Gençlere olan güvenini Türkiye Cumhuriyeti'ni emanet ederek gösterdiği gibi umut olan çocukları da kayda geçmiştir…
Sevgili NİNA, sen Atatürk'ün 'Küçük Hanımefendisisin'
Bana verdiğin güven, enerji, içtenlik ve haklı gurur için ne kadar teşekkür etsem azdır…
Ve düşmanlarının dahi saygı duyduğu dehamız Mustafa Kemal Atatürk'ün geleceğimiz için vurguladığı GÜL, YILDIZ, İKBAL IŞIĞI tanımlarının gerçekliğini gösterdiğin için sonsuz teşekkürler…
Seni çok seviyorum…
Hep sağlıklı, başarılı ve mutlu ol…