Demokrasinin, halkın kendi siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sistemlerini belirlemesi ve her alanda tam katılımını sağlama yönündeki özgürce ifade edilmiş iradeye dayanan evrensel bir değer olduğunu bir kez daha teyit eden BM Genel Kurulu 2007’de her yılın 15 Eylül gününü Uluslararası Demokrasi Günü olarak kutlanması kararını oy birliğiyle aldı.
Her yıl belirlenen farklı konular esas alınarak küresel demokrasinin gidişatının tartışıldığı 15 Eylül Uluslararası Demokrasi Günü, Birleşmiş Milletler tarafından 2024 yılı için yapay zekanın demokrasilerin gelişmesinde oynayacağı rol konusuna ayrıldı.
Eylül ayına gelmeden önce Mart 2024’ te Birleşmiş Milletler 120 ülkenin kabul ettiği kararla yapay zekanın tasarlanması, genişletilmesi, yaygınlaştırılması ve kullanılmasında insan haklarına saygı, kişisel koruma konularında evrensel ilkelere uyulması koşuluyla teşvik edilmesini öneriyordu…
Yapay zekâ teknolojisi uzmanlarını bir araya getirecek hükümetlerin, endüstri ve insani yardım girişimleri yanında yapay zekânın acil dünya sorunlarına çözümler üreten yeni yollar yaratmasına odaklanmaları önerileri de BM’ lere aitti.
Çalışmanın mutfağında yer alan uzmanlara göre hiçbir ulus, hiçbir örgüt, hiçbir şirket ve hiçbir akademik organın yapay zekanın açtığı yolda ortaya çıkacak tehdit ve fırsatlarla tek başına baş etmesi mümkün değildi..
Dönüştürücü ama aynı zamanda güvenli, güvenilir ve kapsayıcı bir yapay zekaya giden yol, hükümetler, endüstri, akademi ve sivil toplum arasında benzeri görülmemiş bir iş birliği gerektiriyordu ve yol haritası buna göre çizilmeliydi…
UNESCO'nun Kasım 2021'de tüm Üye Devletler tarafından kabul edilen Yapay Zekâ Etiğine İlişkin Tavsiyesi, yapay zeka (YZ) için ilk küresel politika çerçevesi olup, bu teknolojinin doğrudan siyasi hayatı etkileyen farklı yönlerini ana hatlarıyla açıklamaktadır.
UNESCO 2021’ de yaptığı çalışmalar sonucu ortaya çıkan ortak görüşlerden oluşan tavsiye kararıyla tüm üye ülkelerin önümüzdeki süreçte atacakları adımları özetlemişti.
Raporda yer alan ilk değerlendirmeler, yapay zekânın çeşitli alanlardaki potansiyel sonuçlarını, özellikle demokrasi üzerindeki etkilerini ana hatlarıyla ortaya koyuyor, ana başlıklardan oluşan önerilere yer veriyordu.
Rapor özetlenen temel değerler ve ilkelerle uyumlu olarak bu analizler ve önerilerden oluşuyor özellikle de yapay zekanın demokrasi üzerindeki mevcut ve potansiyel etkisini ve genel olarak hem yapay zekanın hem de dijitalleşmenin kolektif karar alma süreçlerini iyileştirmeye sağlayabileceği faydaları araştırmaya odaklanmıştı.
Yapılan analiz çalışması dört temel konu etrafında yapılandırılmıştı:
-Dijitalleşmenin demokratik beklentileri ve hayal kırıklıkları,
-Yeni dijital kamusal alan olarak demokratik sohbet,
Verinin demokrasisi: Büyük Verinin siyaseti,
Siyasi karar alma biçimi olarak demokrasi: algoritmik yönetişim
Rapor aslında, yapay zekânın olumsuz etkilerini azaltmayı ve yapay zeka yönetimine daha demokratik bir yaklaşım geliştirmeyi amaçlayan, yapay zekanın demokratik yönetimine yönelik öneriler sunmayı amaçlıyordu…
Ancak 3 yıl gibi kısa bir zaman diliminde bile yapay zekâ öylesine baş döndürücü hızda ilerledi ki, kaygıların giderilmesi bir yana, olumlu gelişmeler yanında özellikle de demokrasinin vazgeçilmez en önemli unsuru olarak görülen seçimlerde yapay zekâ desteğiyle kullanılabilecek ne kadar olumsuz silah varsa üzerimize boca edildi.
…
2024’te 70’i aşkın ülkede dört milyar insan kaderlerini etkileyecek liderleri seçmek üzere sandığa giderken bir kez daha görüldü ki, yapay zekadaki son gelişmeler manipülasyon anlamında çok daha yoğun biçimde kullanılarak seçmenleri her zamankinden daha fazla aldatmaya karşı savunmasız hale getiriyor.
Dezenformasyon, deepfake'lerin ve büyük dil modellerinin hayatımıza girmesinden çok önce de ve tarih boyunca çok ciddi sorundu. Ancak yapay zekânın demokrasiyi baltalama tehlikesi hiçbir zaman bu denli hayatımıza girmemişti.
Çeşitli uygulamaların yeterince kutuplara ayrılmış seçmenler üzerindeki etkisine Türkiye’ den en somut örnek, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ ın rakibi Kılıçdaroğlu hakkında, aklı başında kimselerin ciddiye almak şöyle dursun gülüp geçeceği CB başkan adayı ana muhalefet liderini terör örgütü mensuplarıyla bir araya getiren deepfake (derin sahtelik) videonun servis edilmesiydi…
Ve beş yaşında çocukların cep telefonunda hazırlayabilecekleri o videonun seçim sonuçları üzerinde belli oranda da olsa etkileri görüldü…
…
Bir başka çarpıcı örnek; ABD’ nin önemli metropollerinden Şikago’ da, tam da Türkiye’ de Kılıçdaroğlu hakkında kurgulanan deepfake videosuyla aynı günlerde, 23 Şubat 2023 günü ikinci turu yapılan Belediye Başkanlığı seçiminden bir gün önce, internette servise sokulan bir ses kaydı…
Elon Musk’ a ait Twitter (X) platformunda Chicago Lakefront News adlı yeni oluşturulmuş çakma hesap tarafından yayınlanan ve seçimlerin favori adayı Paul Vallas'a şaşılacak derecede benzeyen bir ses, polis vahşetiyle ilgili dramatik olayları anlatıyor ama ardından polislerin diledikleri şüpheliyi gözlerini kırpmadan öldürebildiği, ‘eski mutlu zamanlara’ geri dönüleceğini vaat ediyordu.
Kısa sürede binlerce kişi tarafından paylaşılan ve kararsız seçmenleri derinden etkileyen şok kayıt siyasi anlamda meydana atılacak bir bombadan büyük rol oynadı..
İlk turda en yakın rakibine 11 puan fark atarak yüzde 32 oy alan Vallas’ ın seçimi kaybetmesinde ikinci turdan birkaç gün önce sesini taklit etmek üzere eğitilmiş yapay zekâ ( YZ ) yazılımı tarafından üretilen deepfake "derin sahte" saçmalıklarla dolu ses kaydının etkisi tartışılıyor aylardır…
…
40 milyar dolar gibi akıl almaz para vererek Twitter’ i satın alan Elon Musk’ ın Demokrat aday Vallas’ ın kaybettiği Şikago seçimlerinde oynadığı rolü bilmiyoruz.
Ancak tüm dünyanın tanık olduğu son ABD Başkanlık seçimlerinde Musk’ ın Trump’ ı desteklemek için gerek kampanyaya gövdesini koyarak verdiği destek, gerekse de X platformunu nasıl silaha çevirdiği gerçeği karşısında demokrasilerin geleceğiyle ilgili kaderimizi etkileyecek gelişmeleri oturup kaygının ötesinde hayati önemiyle değerlendirmemiz gerekiyor…
Nobel ödüllü ekonomistimiz Daron Acemoğlu zaten yeterince hırpalanmış demokrasileri bekleyen yeni tehlikeyi şöyle özetliyor:
“sosyal hayatımız önümüzdeki dönemde belli bir açıdan yapay zeka tarafından belirlenecek. Peki bu yönü, neyi belirliyor? Şu an birkaç şirket yapay zekayı tamamen elinde tutuyor, tüm bilgileri elinde tutuyor. Bu şirketler ne karar verirse şu anda o olacak.
Yapay zekânın, sosyal hayatımızı değiştirerek pek çok alanda kullanılacağı dönemdeyiz...
Sosyal medya, politika ve demokrasiyi çok etkileyecek. Etki teknolojinin ve yapay zekanın nasıl kullanılacağıyla bağlantılı…
Örneğin günümüzde Çin yapay zekâyı sansür için, insanların bir yerlerde toplanmaması ve sosyal medyada eleştirici bir şeylerin söylenmemesi için kullanıyor.
Benzer tutumu Başka ülkelerde de gözlemliyoruz.
Böyle olunca demokratikleşmenin gelişmesi daha da zorlaşacak..
Korkarım ki, gerekli önlemler alınamazsa demokrasisi güçlü ülkeler için de büyük sıkıntı haline gelecek.
Demokrasi zaten dünyada krizde…”
Acemoğlu durdurulamayan dalgaya dikkat çekse de gidişatın sonunda duvara toslayacağımız ve George Orwell’ in 1984’ üne uyanacağımız kabusunu