Özel Haber

Diyanetin nafaka fetvası kadın haklarına zarar veriyor

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, alo fetva hattına gelen kadınların nafaka alma süresi ile ilgili soruya verdiği yanıt tartışma yarattı. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı fetva hattında “boşanmış kadının 90 gün, eşi ölmüş olan kadının ise 130 günü aşan miktarda nafaka ödemesini almasının haram” olduğu fetvasına tepki geldi.

Abone Ol

Tuğçe Dokumacı

“GEÇERLİ TEK KANUN MEDENİ KANUNDUR”

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, alo fetva hattına gelen kadınların nafaka alma süresi ile ilgili soruya verdiği yanıt tartışma yarattı. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı fetva hattında “boşanmış kadının 90 gün, eşi ölmüş olan kadının ise 130 günü aşan miktarda nafaka ödemesini almasının haram” olduğu fetvasına tepki geldi.

Toplumsal Özgürlük Partisi Sözcüler Kurulu üyesi ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Mersin Milletvekili Perihan Koca Diyanet İşleri Başkanlığı'nın nafaka ile ilgili verdiği fetvaların, kadınların hukuki hakları üzerinde olumsuz etki yaratacağını söyledi. Koca, "Diyanet, kadınların kazanılmış hakları konusunda fetva vererek, hukukun üstünlüğüne nasıl zarar veriyor?" dedi.

Avukat Bilgin Yeşilboğaz ise, “Burada geçerli olacak tek bir kanun vardır. Bu Medeni kanun ve hukuktur” dedi.

Mimoza KadınDerneği Başkanı Çiğdem Göksoy Bu ve buna benzer fetvalar biz kadınların kazanılmış haklarına doğrudan müdahale ve gerileme çabası ile birlikte 6284 e de bir saldırıdır” 

Toplumsal Özgürlük Partisi Sözcüler Kurulu üyesi ve Demokratik Parti (DEM) Mersin Milletvekili Perihan Koca, son zamanlarda sıkça tartışılan kadınların nafaka hakkına dair önemli bir konuyu gündeme taşıdı. Koca, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın nafaka ile ilgili verdiği fetvaların, kadınların hukuki hakları üzerinde yarattığı olumsuz etkileri vurgulayarak, bu durumu Meclis gündemine taşıdı.

Diyanet İşler Başkanlığı, "boşanmış kadının 90 gün, eşi ölmüş kadının ise 130 günü aşan nafaka ödemesinin haram olduğu" yönündeki fetvası, kadın hakları savunucuları ve hukukçular arasında büyük tartışmalara yol açtı. Bu durum üzerine Perihan Koca, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a üç temel soru yöneltti. Koca “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın nafaka ile ilgili görüş beyan etmesinin, yetki alanını aşıp yurttaşları yanlış ve hukuksuz şekilde yönlendirmesi anlamına gelip gelmeyeceğini sorguladı. Koca, "Diyanet, kadınların kazanılmış hakları konusunda fetva vererek, hukukun üstünlüğüne nasıl zarar veriyor?" dedi.

“MEDENİ KANUN NAFAKA HAKKINI BELİRLER”

Medeni Kanun’un nafaka hakkını belirlediği Türkiye’de Diyanet’in bu konuda fikir beyan etmesinin hukuksal bir sorunu doğurduğunu belirten Koca, Aile Bakanlığı’nın bu konudaki hukuksal girişimlerinin olup olmadığını sordu. Koca "Diyanet'in bu şekilde hareket etmesi, kadınların kazanılmış haklarına saldırı niteliğindedir. Bakanlığınız bu duruma karşı nasıl bir adım atıyor?" ifadelerini kullandı.

“GİZLİ BİR PROTOKOL VAR MI?”

Koca, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında, kadınların haklarını ellerinden almak amacıyla gizli bir protokol yapılmış olabileceği iddiasında bulundu. Bu konudaki kaygılarını dile getiren Koca, "Eğer böyle bir anlaşma varsa, bunu kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?" diyerek, şeffaflık çağrısında bulundu.

Avukat Yeşilboğaz: "Fetvayı Kadın Değil, İnsan ve Sistem Açısından Değerlendirmek Gerek"

Avukat Bilgin Yeşilboğaz ise, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın verdiği fetvaların değerlendirilmesinde salt kadın, yanı sıra insan ve sistem perspektifinin de önem taşıdığını belirtti. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın konumunu ve sistem içindeki yerini ele alarak, "DİB, Anayasa'ya göre kurulmuş laik sosyal hukuk devleti ilkelerine göre faaliyet gösteren bir kurumdur. Ancak tabiatı gereği referans alması gereken yer İslam hukuku, Kur'an-ı Kerim ve diğer İslami belgelerdir. Bu durum bir çelişki yaratmaktadır. Laiklik ilkesi, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelmektedir; bu nedenle DİB'nin, TBMM tarafından çıkarılan yasalara müdahale etmemesi ve bu konularda fetva vermemesi gerekmektedir" dedi.

Yeşilboğaz, "DİB ve ona bağlı çalışan kişilerin, yürürlükteki hukuka ilişkin alanlarda görüş bildirmemesi, sosyal ilişkiler ve bireysel ilişkilerin TBMM tarafından usulüne göre çıkarılan kanunlarla düzenlenmesi ve uygulanması gerektiğini" ifade etti.

Yeşilboğaz şöyle konuştu: "Burada referans alınacak tek şey, yürürlükteki kanunlardır. İslami açıdan değerlendirilirse durum böyle, ancak ülkemizde uygulanan ve DİB'nin kuruluşuna yer veren Anayasa ve mevcut yasalara göre bu da geçerlidir. Dolayısıyla ikili bir görüş bildirmesi gerekmektedir. Tek bir açıdan fetva vermesi mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti, kesinlikle Anayasa'da belirtildiği üzere sosyal laik bir hukuk devletidir ve bu, ülkemizde yaşayan herkesi bağlar"

“NAFAKA ÖDEMEYENLER İÇİN DİYANET FETVASI MAĞDURİYET YARATABİLİR”

“Örnek vermek gerekirse, bir vatandaş, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın verdiği fetvaya dayanarak nafaka ödemeyi durdurursa, bu durumda icra iflas kanununa göre nafaka ödememek suç sayılır. “ diyen Yeşilboğaz, “Eğer bu kişi şikayet edilip mahkemeye çıkarılırsa, kendisini "İslami usullere göre yaşıyorum, bu nedenle nafaka ödemem gerekmiyor" diyerek savunursa, mahkeme mecburen yürürlükteki kanunları uygulamak zorunda kalacak ve kişi cezalandırılacaktır. Bu durum, vatandaşların mağduriyetine yol açacak ve gereksiz bir tartışmaya neden olacaktır” dedi.

Mimoza Kadın Derneği: Nafaka Hakkı Kadınlar İçin Temel Bir Güvencedir

Mimoza Kadın Derneği Başkanı Çiğdem Göksoy, medeni kanundaki nafaka hakkının toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında önemli bir kazanım olduğunu vurgulayarak, Diyanet’in verdiği fetvaların kadınların kazanılmış haklarına müdahale olduğunu belirtti. Göksoy, nafaka hakkının ekonomik bağımsızlık için kritik bir mekanizma olduğunu ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden politikaların bir parçası olması gerektiğini savundu.

Göksoy şöyle konuştu: “medeni kanundaki nafaka hakkı, toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında önemli bir kazanım olarak değerlendirilmelidir. Geleneksel toplumsal roller, dini gerici zihniyetlerin erkek bakış açısı ile birlikte kadınların ekonomik bağımsızlığını sınırlamış ve onları çoğu zaman ev içi emeğe mahkûm etmiştir. Bununla birlikte, nafaka hakkının sadece boşanma sürecinde değil, evlilik boyunca da kadının ekonomik bağımsızlığını sağlamak amacıyla toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden daha geniş politikaların bir parçası olması gerektiğini savunan bir yerde iken diyanetin erkek aklı ile verdiği bu kararı kabul etmek mümkün değildir. Bu ve buna benzer fetvalar biz kadınların kazanılmış haklarına doğrudan müdahale ve gerileme çabası ile birlikte 6284 e de bir saldırıdır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve ücret farklarının devam ettiği bir dünyada, nafaka hakkı, kadınların boşanma süreci sonrasında yoksulluk sarmalına düşmesini engelleyen bir önlem olarak değerlendirilir."dedi.