İklim krizi ve biyoçeşitlilik kaybına karşı sunulan doğa temelli çözümler, küresel çevre politikalarının merkezine yerleşmiş durumda. Ancak uzmanlara göre bu kavram, her ne kadar çevre dostu bir çözüm gibi görünse de, uygulamada ciddi ekolojik ve toplumsal riskler barındırıyor. Kavramın içinin muğlak tanımlarla doldurulması, büyük şirketlere çevre yıkımını perdeleyebilecekleri yeni bir alan açıyor.
Küresel Şirketler İçin Yeni Bir Kalkan
Doğa temelli çözümler; ormanların korunması, sulak alanların restorasyonu, ağaçlandırma gibi doğayla uyumlu projeler olarak tanıtılıyor. Ancak uzmanlara göre, bu yaklaşım çoğu zaman gerçek bir emisyon azaltımından ziyade, büyük şirketlerin doğaya verdikleri zararı dengelemek için başvurdukları bir “yeşil aklama” aracına dönüşmüş durumda.
Petrol, madencilik ve tarım sektöründen birçok çok uluslu şirketin, karbon emisyonlarını “dengelemek” için bu tür projelere yatırım yaptığını belirten çevre politikaları uzmanları, “DTÇ projeleri emisyonları azaltmıyor, yalnızca doğaya verilen zararı başka bir doğa parçasında telafi ediyormuş gibi gösteriyor. Bu ise bir çözüm değil, dikkat saptırma taktiğidir” değerlendirmesinde bulunuyor.
Yerli Halklar Topraklarından Ediliyor
Türkiye’de ve dünyada çevre hukuku alanında çalışan akademisyenler, doğa temelli çözümlerin en çok etkilediği grupların yerli halklar ve kırsal topluluklar olduğuna işaret ediyor. DTÇ projeleri kapsamında uygulanan ağaçlandırma, korunan alan ilanı gibi süreçler, kimi zaman o bölgede yaşayan toplulukların arazilerine erişimini kısıtlayabiliyor.
Uzmanlar, “Ormanları koruma iddiasıyla getirilen düzenlemeler, aslında köylünün toprağından uzaklaştırılması, geçimlik tarım faaliyetlerinin kısıtlanması anlamına geliyor. Bu projeler, doğanın değil sermayenin korunmasına hizmet ediyor” diyor.
Tanımı Belirsiz, Yoruma Açık Bir Kavram
2016 yılında Uluslararası Doğayı Koruma Birliği tarafından geliştirilen DTÇ tanımı, “toplumsal sorunları doğa temelli yollarla çözmeyi” hedefliyor. Ancak bu tanımın çok genel ve muğlak olduğuna dikkat çeken bilim insanları, DTÇ’nin ne olduğu kadar ne olmadığına dair de net kriterlerin bulunmadığını söylüyor.
Bu durumun, her türlü projeye “doğa temelli” etiketi yapıştırılmasına olanak tanıdığını belirten bir çevre sosyoloğu, “Endüstriyel ağaç plantasyonları da, karbon ticareti odaklı mega projeler de DTÇ başlığı altında yürütülebiliyor. Bu da kavramın istismara açık hale gelmesine neden oluyor” ifadelerini kullandı.
Ağaçlandırma Projeleri Göz Kamaştırıyor Ama...
DTÇ’ye yönelik en büyük eleştirilerden biri de ağaçlandırma hedeflerinin gerçekçiliği. Uluslararası alanda sıkça referans verilen bazı bilimsel çalışmalarda, dünya genelinde 700 milyon hektarlık alana ağaç dikilmesinin küresel ısınmayı %37 oranında yavaşlatabileceği öne sürülüyor. Ancak bu iddia, Avustralya büyüklüğünde bir alanın ağaçlandırılmasını gerektiriyor. Uzmanlar, “Böylesine büyük ölçekli bir proje, yalnızca çevresel değil sosyal ve siyasi krizler de yaratabilir” uyarısında bulunuyor.
BM Süreçlerine Dahil Oldu, Tartışmalar Derinleşti
Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında kabul edilen 30x30 hedefleri —kara ve denizlerin %30’unun korunması— doğa temelli çözümlere doğrudan referans içeriyor. Ancak Türkiye dahil birçok ülkede hazırlanan ulusal eylem planlarında, yerli halkların haklarına yeterince yer verilmediği belirtiliyor. Çevre politikaları araştırmacıları, “DTÇ yerel halklarla birlikte, onların haklarına saygı göstererek planlanmalı. Aksi takdirde bu hedefler, yeni bir arazi gaspı dalgasını beraberinde getirir” diyor.
Karbon Ticareti İçin Kâr Aracı Haline Geldi
Doğa temelli çözümler, aynı zamanda karbon piyasalarında yeni bir alan yaratıyor. Bazı şirketler, emisyonlarını azaltmak yerine doğaya yatırım yaptıklarını gösteren belgelerle karbon kredisi kazanıyor. Bu krediler, uluslararası piyasalarda ticari bir enstrüman haline dönüşüyor.
Konuyu değerlendiren çevreci kuruluşlar, “Bu sistem, en fazla karbon salan şirketlere, karbonlarını sıfırlamadan faaliyetlerine devam etme izni veriyor. Doğanın korunması ise bu süreçte yalnızca bir araç haline geliyor” görüşünde birleşiyor.