Kadri Duman

Batı Nil Virüsü, ilk olarak Afrika’da ortaya çıkmış olup, zamanla Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Amerika ve Batı Asya’ya yayılmıştır. Türkiye’de ise 2010 yılından itibaren görüldüğü Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanmıştır. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Sibel Ünlü, Batı Nil Virüsü ile ilgili gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Ünlü, virüsün adını hastalığın ilk görüldüğü Uganda’nın Batı Nil bölgesinden aldığını ve enfekte ‘Culex’ cinsi sivrisineklerin ısırması yoluyla insana geçtiğini söyledi.  

Dr. Ünlü, virüsün ana konağının vahşi kuşlar olduğunu ve sivrisineklerin bu kuşlardan beslenirken enfekte olduklarını ifade ederek, “Enfekte sivrisinekler ise virüsü insanlara ve diğer hayvanlara bulaştırmaktadır” dedi.

Dr. Ünlü, Batı Nil Virüsü ’nün birçok vakada erken belirtiler göstermediğini, ancak her beş kişiden birinde baş ağrısı, vücut ağrıları, eklem ağrıları, kusma, ishal veya döküntü gibi diğer semptomlarla birlikte ateş görülebildiğini dile getirdi.

Virüsün kuluçka süresinin 2-14 gün arasında değiştiğini ve henüz aşı ya da virüs özgün bir tedavisinin bulunmadığını vurgulayan Dr. Ünlü “Bu nedenle, Batı Nil Virüsünden korunmak için gerekli önlemleri almak önemlidir” ifadelerini kullandı.

“BELİRTİLERİ VE KOMPLİKASYONLAR”

Eğitim Dönemi Tasarrufu Getirdi Eğitim Dönemi Tasarrufu Getirdi

Dr. Ünlü, Batı Nil Virüsü ile enfekte insanların yüzde 80’inde herhangi bir semptom görülmediği, belirtiler gösteren yüzde 20’lik dilimde ise ateş, baş ağrısı, vücut ağrıları, halsizlik, iştahsızlık, mide bulantısı ve kusma gibi semptomların görüldüğünü belirtti.

Dr. Ünlü, “Hastalığın ağır seyrettiği sinir sisteminin tutulduğu vakalarda boynu dik tutamama, titreme, nöbetler ve nadiren felç ile koma gibi ciddi semptomlar görülebilir. Sinir sistemi tutulumu, toplam semptomatik vakaların sadece yüzde 1’inde görülüyor. Bu durum Batı Nil Nöro İnvaziv Hastalık (BNNI) olarak adlandırılıyor. Virüsün neden olduğu nöro invaziv hastalığın yaklaşık yüzde 65’i ensefalit (beyin iltihabı), yüzde 30’u menenjit ve yüzde 5’i ise akut flask paralizi olarak tanımlanan felç türü ile seyredebilmektedir.” şeklinde konuştu.

KORUNMA YÖNTEMLERİ

Batı Nil Virüsünden korunmak için alınması gereken önlemler, sivrisineklerden korunmayı içerir. Dr. Ünlü, yaz aylarında ve sonbaharda sivrisineklerin çoğaldığı mevsimlerde Batı Nil Virüsü vakalarının arttığını belirterek, sivrisinek ısırıklarından korunmak ve ilaçlama yapmanın önemine dikkat çekti. Dr. Ünlü Korunma yolları ile şu ifadelere yer verdi: “Riskli Bölgelerde Uzun Kollu Kıyafetler Giyilmelidir: Sivrisineklerin en aktif olduğu bölgelerde ve mevsimlerde, uzun kollu giysiler ve uzun pantolonlar giymek, vücut yüzeyinin sivrisinekler tarafından ısırılmasını azaltır. Hastalığın görüldüğü bölgelere seyahat eden kişilerin, yerel sağlık otoritelerinin talimatlarına uyması gerekmektedir. Seyahat ederken, bölgeye özgü koruyucu önlemleri almak önemlidir. Kapı ve pencereler sinekliklerle korunmalıdır. Sivrisineklerin üreme alanı durgun her türlü su birikintilerinin oluşmasına engel olmak , sivrisineklerin çoğalmasını önler. Bahçelerde veya çevrede biriken suyun düzenli olarak temizlenmesi, sivrisineklerin üreme alanlarını ortadan kaldırır.”

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ VARDIR”

Dr. Ünlü, küresel ısınma, sıcak hava dalgaları ve sel gibi aşırı hava olaylarının sıklığının artmasının sivrisinekler için daha elverişli koşullar oluşturduğunu belirtti. “Yaz mevsiminin ısınması ve süresinin uzaması, sivrisineklerin yaşam süresini ve popülasyonunu artırarak Batı Nil Virüsü gibi hastalıkların yayılma riskini yükseltebilir.” diyen Dr. Ünlü “Bu nedenle, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkileri konusunda da dikkatli olunması gereklidir. Batı Nil Virüsü ’ne karşı korunmada kişisel önlemlerin dışında, alınması gereken çevresel önlemler bugün için ve gelecekte toplum sağlığını koruma açısından da kritiktir. Enfekte sivrisineklerin yayılmasını önlemek ve Batı Nil Virüsü’nün etkilerini azaltmak için her birey de kendi çevrelerinde, garajlarında, bahçelerinde su birikimlerini azaltacak önlemleri almalı, süs havuzu gibi su birikimlerinin olduğu alanlar düzenli olarak boşaltılmalı ve temizlenmelidir. Durgun su birikimine neden olacak kanal ve kanaletlerin periyodik olarak su tahliyesinin yapılması ve temizlenmesini öneriyoruz” şeklinde konuştu.

Kaynak: Kadri Duman