(Dünden devam) Günümüz dünyasında okul öncesi eğitimin önemi ve yararı iyice anlaşılmıştır. Bu nedenle dünyanın çoğu ülkesinde okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilmiştir. Zorunlu olmayan bazı ülkelerde bile okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranı yüzde yüzleri bulmuştur. Bir atasözümüzde de çok veciz bir şekilde ifade edildiği gibi “ağaç yaşken eğilir.” Bu nedenle ilk ve temel eğitim çok önemlidir. Çocuklarımızın gelecekte bazı gerici tarikat ve cemaatlerin eline düşmemesi ve bilimsel akılla düşünen, eleştirel akılla araştıran ve sorgulayan, özgür düşünceli, kimlikli ve kişilikli bireyler olabilmeleri için kentin okul öncesi eğitimindeki okullaşma oranı belediyeler eliyle yüzde yüze çıkartılmalıdır. Bu kreş ve ana okullarında atanamayan okul öncesi öğretmenler istihdam edilerek hem atıl durumdaki bu iyi yetişmiş öğretmenler hizmet üretir hale getirilmeli ve hem de atanamayan öğretmen sorununa nispi olarak da olsa katkıda bulunulmalıdır. Ülkemizdeki atanamayan öğretmenler sorunu tam bir ekonomik ve sosyal faciaya dönüşmüştür. Gazetelerin haber sayfalarından televizyonların haber bültenlerinden birer birer intihar eden öğretmenlerin haberlerini okuyor, görüyor ve çok üzülüyoruz. Kent yönetimlerine bu konuda da büyük görevler düşmektedir. Öncelikle o kentte yaşayan atanamayan öğretmenlerin tatmamı belediyeler tarafından tespit edilmeli, bunlarla birebir görüşmeler sağlanmalı öncelikle öğretmen olarak istihdam edilebilmeleri için yardımcı olunmalı, bu öğretmenlere ekonomik, eğitsel yardım ve destekler sağlanmalı ve psikolojik rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilerek en azından bu iyi eğitimli gencecik öğretmenlerin intiharlarının önüne geçilmeye çalışılmalıdır. Bir sınavlar ülkesi olan ülkemizde, kent yöneticileri yani belediyeler, sınavlara hazırlanan öğrenci ve adaylara çeşitli kurslar düzenlemelidirler. Bu kurslarda mesleğinin en verimli çağında emekli olmak zorunda kalarak atıl duruma düşen emekli öğretmelerden yararlanılmalıdır. Böylelikle hem boşluğa terk edilmiş olan öğretmenler tekrarda üretken hale getirilir hem bu öğretmenlerin deneyim ve birikimlerinden yararlanılmış olur ve hem de kurs maliyetleri düşürülerek ciddi manada tasarruf sağlanabilir. Gelişmiş ülkelerde günümüzün en başat eğitim modeli yaşam boyu eğitimdir. Kent yönetimleri, kent halkının ihtiyaç ve taleplerine göre yaşam boyu eğitim programları düzenlemelidir. Bunun için gerekli bina araç gereç, ekipman donanım ve personelleri sağlamalı ve kurumsal yapılar oluşturulmalıdırlar. Her kentte, eski Halk Evleri benzeri, günümüzün bilimsel gelişimine göre güncellenmiş, halkın ihtiyaç, talep ve beklentilerine uygun Eğitim-Kültür ve Sanat Evleri kurulmalıdır. Buralarda başta müzik ve resim olmak üzere güzel sanatlar eğitimleri verilmeli, sempozyum, panel forum gibi kültürel etkinlikler düzenlenmeli ve bu etkinliklere halkın etkin katılımı sağlanmalıdır. Her Kentte, devlet kütüphanelerinden ayrı ve bağımsız olarak mutlaka bir belediye kütüphanesi kurulması sağlanmalıdır. Bu kütüphanelerde çeşitli nedenlerle sakıncalı bulunarak devlet kütüphanelerine alınmayan sanat değeri yüksek, güncel kitaplara da yer verilmelidir. Bu kütüphaneler aynı zamanda gelişmiş bilişim teknolojileriyle desteklenmeli dünyanın belli başlı kütüphaneleri ile e-bağlatılar kurularak okuyucuların dünya kütüphanelerinin veri tabanlarını kullanmalarına da olanak sağlanmalıdır. Böylelikle günümüzde özellikle ileri derecede bilişim teknolojileri kullanan ya da kullanmaya hevesli olan genç kuşakların tekrardan kütüphanelere dönmeleri ve kütüphane ortamlarını kullanmaları için yeni bir sinerji yaratılmalıdır. Köylerde, kırsal mahallelerde ve kentin dış taraflarında kalan gettolaşmış kenar mahallelerde yaşayan dezavantajlı halkın da aynı olanaklarla tanışması ve bu hizmetlerden aynı şekilde yararlanabilmeli için gezici mobil kütüphaneler oluşturulmalı, bu gezici mobil kütüphaneler şöyle gelip geçici ve göstermelik olarak değil tam anlamıyla işlevsel olarak kullanılmalıdır. Günümüzde özellikle devlet okullarında verilen eğitimin kalitesi kabul edilemeyecek derecede düşmüştür. Bu durum, MEB’nın eğitim kalitesini ölçen kendi sınavlar ve uluslararası eğitim kalitesini ölçen PISA sınavları sonuçlarıyla da sabittir. Türkiye PISA sınavlarında her zaman sonuncu gelmektedir. Bu durumda eğitimin kalitesini yükseltecek olan okullara ihtiyaç bulunmaktadır. Bunu sadece devletten beklemek nafile bir çabadır. Bu nedenle belediyeler, kendi kuracakları kooperatifler, şirketler veya vakıflar aracılığıyla gerçekten bilimsel, demokratik ve laik eğitim veren yüksek nitelikli prototip okullar kurmalıdırlar. Bu okullarda, özel okullarda okuma olanağı bulamayan zeki ve üstün nitelikli kent çocuklarının eğitim görmesini sağlamalıdırlar. Bu okulların kalitesi ve mezunlarının başarısı görüldükçe; bu belediye okulları kısa zamanda cemaat okullarına ve niteliksiz eğitim veren öteki okullara alternatif oluşturacak ve hızla yaygınlaşacaktır. Unutmayalım ki, daha yaşanabilir, içinde yaşayanların daha mutlu olduğu ve refah düzeyi yüksek kentler ancak ve sadece böyle kurulabilir.
MEÜ. E. Öğr. Gör. Uzm. Celal TEZEL