Frekans yanılsaması olarak bilinen ve çok yaygın olan bu olgu, muhtemelen herkesi hayatının bir noktasında etkiliyor ve son zamanlarda sizin için önemli hale gelen şeylere dikkat etmeye başladığınızda ortaya çıkıyor.
Bu olgu, beyni algıda seçicilik ve sapma önyargısı gibi iki psikolojik sürecin bir sonucudur. Algıda seçicilik, sınırlandırılmış dikkat kaynaklarınızı belirleyici unsurlara odaklanmanıza yardımcı olur. Yani, o an için önemli olan odaklanırsınız ve geri kalan göz ardı edilmez. Doğrulama önyargısı ise, zaten dikkatinizi çeken bir şey daha fazla görmeye başladığınızda, bu şeyin daha yaygın olduğuna inanmanıza neden olur.
Baader-Meinhof fenomeni (olgusu) olarak da bilinen bu kavram, hafıza ile ilgilidir.
Bu olgu, adını iki liderinin soyadlarından dolayı Baader-Meinhof olarak da bilinen Alman radikal sol grubu Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun (RAF) adını bir kez andıktan sonra her yerde fark etmeye başlayan bir kullanıcının 1994 yılında bir Alman forumunda paylaştığı bir deneyimle gündeme gelmişti. Bu durum diğer katılımcıların da benzer deneyimlerini paylaşmasına yol açtı ve böylece bu olgu "Baader-Meinhof fenomeni" olarak anılmaya başlandı. Ancak bu, yeni bir olgu değildir.
Harvard Üniversitesi Psikoloji ve Biyoloji bölümünden Dr. Neha Pathak, sağlık sitesi WebMD'de yayınlanan bir makalesinde, "Bir şey hakkında bilgi sahibi olduğunuzda, o şey daha sık karşınıza çıkmaya başlıyormuş gibi görünür" diyor.
İlk başta, bir şeyin daha sık ortaya çıkmaya başladığına inandığınızı fark edersiniz. Ardından, o kelimenin veya olgunun şimdi ne kadar sık görüldüğüne kendinizi ikna edersiniz, buna doğrulama önyargısı denir. Aslında sıklık artmamıştır, ancak beyniniz sizi arttığına inandırır."
Beyini Anlamak
Dilbilim profesörü Arnold Zwicky ve sosyal psikoloji uzmanı Joanna Riera'nın incelemelerine dayanarak, insan beyninin frekans yanılsaması veya Baader-Meinhof fenomeni olarak bilinen bir olguyu nasıl deneyimlediğine dair çarpıcı bilgiler ortaya çıkmıştır. Bu fenomen, iki temel psikolojik sürecin birleşimiyle açıklanabilir: algıda seçicilik ve doğrulama önyargısı.
Algıda seçicilik süreci, insanların çevrelerindeki bilgi ve uyaranların çokluğu içinde önemli veya ilgi çekici buldukları unsurlara odaklanmalarını sağlar. Bu süreç, öğrenmeyi mümkün kılar ve bireyin dikkatini belirli nesne veya olaylara yönlendirir.
Doğrulama önyargısı ise, bir kişinin odaklandığı konuyla ilgili bilgi veya kanıtları aramasını ifade eder. Örneğin, bir birey kırmızı arabalara dikkat etmeye başladığında, çevresindeki kırmızı arabaları daha fazla fark etmeye ve bu renkteki araçların yaygınlığına inanmaya başlar.
Bu fenomen, her bireyin beyninin farklı şekilde işlemesiyle ilişkilidir. Algı kapasitemizin sınırlı olması nedeniyle, yalnızca belirli sayıda unsura odaklanabiliriz ve bu da algılanan uyarıcıların önemini belirler. Ayrıca, duygusal faktörler de bu yanılsamayı etkileyebilir. Örneğin, bir kişi hamile bir kadın gördükten sonra sürekli olarak hamile kadınları fark etmeye başlarsa, bu, o anki duygusal önemine bağlıdır.
Frekans yanılsamasının arkasındaki bu bilişsel ve duygusal süreçlerin birleşimi, insanların dünyayı algılama ve yorumlama şekillerindeki farklılıkları açıklar ve bu konuda derin bir anlayış sunar. Bu olgu, insan psikolojisinin karmaşıklığını ve bireysel algı farklılıklarını gözler önüne serer.
Beyine Ne Yapıyor ?
Riera, insan beyninin algısal yanılsamalar ve önyargılarla nasıl başa çıktığını açıklıyor.
Örneğin, bir kişi eğer çok sayıda kırmızı araba görürse ve bunu sıkça deneyimlerse, bu durum beynin bir frekans yanılsaması yaratarak her yerde kırmızı arabalar olduğunu düşünmesine neden olabilir. Bu algısal değişiklik, birçok önyargının temelini oluşturabilir.
Riera, başka bir örnek vererek, eğer birisi kötü bir meyve yediğinde kendini iyi hissetmezse, bu durumun beyinde tehlikeli bir duruma uyum sağlama sürecini tetikleyebileceğini belirtiyor. Bu, kişinin birkaç gün boyunca bu durumu daha sık yaşadığını gözlemlemesine veya aynı durumu yaşayan insanlarla konuşmasına neden olabilir.
Ancak Riera, önyargıların her zaman kötü olmadığını, bazen çevreye uyum sağlama ve hayatta kalma mekanizması olarak işlev görebileceğini ekliyor. Özellikle, trafik kazası gibi travmatik olaylarla bağlantılı olmadığı sürece, bu tür algısal yanılsamaların ve önyargıların genellikle olumsuz bir etkisi olmadığını vurguluyor. Sadece bazı durumlarda, örneğin travma sonrası stres bozukluğu gibi, bu durumlar sorunlara yol açabilir.