Yaklaşık on gün önce 2025 yılını karşıladık. 2024 yılında dünyada, bölgede ve ülkede cereyan eden sosyal, iktisadi ve politik gelişmeler farklı platformlarda tartışıldı. Yeni yıla ilişkin temenniler dile getirildi. Ama bir alan var ki bu alandaki isimler yeni yıla ilişkin söylemlerinde basit temennilerde bulunmanın çok ötesine uzanıyor. 2025 yılında gezegenin ve insanlığın karşılaşabileceği tehditleri sıralıyor, olması muhtemel olaylarla ilgili farklı kombinasyonlar üzerine konuşuyor, olası kayıp ve kazançlar hakkında yorum yapıyor. Gök cisimlerinin/yıldızların hareketleriyle bağlantılı farklı yorum kalıplarına dayanan bu alan son dönemde oldukça popüler. Evet, astrolojiden söz ediyoruz. Günümüzde pek çok kişinin ilgi ve merakla takip ettiği, hatta hayatlarında önemli tercihler yapmadan önce doğum haritalarının didik didik edildiği bir alan.

Başkent'te Fuhuş Operasyonu: 51 Mağdur Kadın Kurtarıldı Başkent'te Fuhuş Operasyonu: 51 Mağdur Kadın Kurtarıldı

Astrolojinin bir bilim olup olmadığı artık pek de bağlayıcı bir tartışma değil gibi (elbette bunun tek sebebi astrolojiye yönelik ilgi değil, geleneksel bilime duyulan kuşku da bu noktada etkili olmakta). Oysa yirminci yüzyılın ilk yarısındaki hakim, mantıkçı pozitivist bilim felsefesi geleneği (Viyana Çevresi) açısından bu konu en önemli meselelerden biriydi. Tartışma, astroloji özelinde yapılmasa da bilimsel olmayan ya da sözde-bilimsel tüm etkinlikleri ilgilendiriyordu. Ama bu yönelimin temel kusuru salt bilim içi bir düzlemde kalarak sorunu aşmaya çalışmasıydı. Adorno ifadelerin dilsel-mantıksal çözümlemesine dayalı felsefi metodolojiye itiraz etti. Düşünüre göre bilim ile metafizik arasına sınır çekme çabası, önermenin anlamıyla doğrulaması arasındaki korelasyonla belirlendiği sürece yetersiz bir çaba olarak kalmaya yazgılıydı.

Adorno için bilginin eleştirisi toplumun eleştirisidir ve tam tersi. Bu sebeple düşünür için astroloji tartışması sadece bilim içinde kalınarak değerlendirilebilecek bir mesele değil, ancak kültür endüstrisinin bir parçası olarak ele alındığında hakkıyla anlaşılabilecek bir konudur. Düşünüre göre kapitalist ekonomik düzendeki rolüne ek olarak kültür endüstrisinin en önemli karakteristiği etki alanına girmiş bireylerden katıksız bir inanç beklemeden bu döngü içinde yer almalarını sağlaması, başka bir ifadeyle “tüketicinin sahte olduklarını gördükleri halde, kültür metalarını mecburi mimesisi”dir.1 Bu çerçevede Adorno Los Angeles Times gazetesinin astroloji sütunlarını ve dönemin ünlü astroloji dergilerini incelemiş, buradan hareketle bu yazılı materyallerin kültür endüstrisinin bu karakterini ne şekilde taşıdığını örneklerle aktarmıştır. Düşünürün çözümlemesinde üç vurgu dikkat çekmektedir. Bunlardan ilki astrolojinin kalıp cümleleri ve klişelerine ilişkindir.

Bu ifadeler mümkün olduğunca genel bir bağlamda kullanılmaya çalışılır. “Bugün çok dikkat etmelisin, hataların başına bela açabilir” şeklindeki ifade hemen her duruma uygulanabilir bir çatıya sahiptir. Üstelik bu tarz ifadeler bir gün boğa burcu için söylenirken, ertesi gün yengeç burcu için söylenebilir. Adorno’nun ikinci vurgusu astrolojinin bireyin kendisini kurgusal bir karakter olmaya davet etmesidir. Kültür endüstrisinin tüm alanlarında cereyan ettiği şekilde astroloji de gerçek ile kurgu arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya eğilimlidir. Bu daveti kabul eden birey kendisini zayıf hissettiği gerçek dünyayı değil, kendisini güçlü hissettiği kurgusal dünyayı tercih eder.

Düşünürün son vurgusu ise astroloğun yıldızların hareketlerini insanların yaşamlarına uyarlayabilecek yorumlar yapma gücüne sahip bir uzman olarak algılanmasıdır. Bu uzmanlık tarzı, toplumsal ilişkilerin her noktasında hissedilen hiyerarşinin de bir parçasını oluşturur. Dolayısıyla sahneye, öngörülemeyen, yer yer soyut bir otorite çıkmaya başlar. Düşünür için özelde astrolojinin genelde kültür endüstrisinin ana ideolojik işlevi mevcut duruma alternatif olabilecek bir dünya fikrinden insanları uzak tutması, başka bir ifadeyle kurgusal bir karaktere büründürerek insanları kötü olan dünyayla barışık tutabilmesidir.

Adorno’nun bu saptamalarının üzerinden 50 yılı aşkın bir zaman geçti. Astroloji artık sadece yazılı materyallerden ibaret değil. Astrologlar kişilere bire bir danışmanlık hizmeti veriyorlar. “Başaklar şu aralar iş fırsatlarını kovalamalı” ya da “İkizler romantik gerilimlerden kaçınmalı” gibi genel klişelerden değil, çok daha kişiye özgü ve karmaşık yorumlardan hareket ediliyor. İnsanlar bu yorumlara inanıyorlar ya da inanmak istiyorlar.

Peki neden? Geleceksizlik? Belirsizlik? Anlam kaybı? İnanç kümesinin değişimi? Yoksa gerçekten tüm mesele yıldızlarda teselli bulmak mı? Ya da arzulananı işitmek mi? Kim bilir, belki hepsidir, belki de hiçbiri. Ama bize bu tartışmadan kalan, Louis-Auguste Blanqui’nin 1872’de Taureau Kalesi hapishanesinde yıldızlara bakarak kaleme aldığı kitabında söylediği gibi: “Tıpkı evren gibi insan ve tıpkı insan gibi bir kum tanesi de bir sonsuzluk ve ebediyet muammasıdır.”3 Yıldızlardan sonsuzluğa bir yol açılır, eşitlik yolu. Şimdilerde bu yol yeryüzünden yeniden gökyüzüne çıkmış görünüyor. İnsanlığın haritası nasıl yönlenecek? Yıldız tozları kulaklarımıza fısıldayabilir mi? Ne dersiniz?

1 Max Horkheimer & Theodor Adorno, Aydınlanmanın Diyalektiği, Kabalcı Yayınları, 2014, s. 221.

2 Önder Kulak, Theodor Adorno: Kültür Endüstrisinin Kıskacında Kültür, İthaki Yayınları, 2017, s. 125.

3 Louis-Auguste Blanqui, Eternity by the Stars, Contra Mundum Press, 2013, s. 144.

Kaynak: Haber Merkezi