Ölüdeniz'deki kamp alanımızdan sabahın erken saatlerinde ayrıldık. Xanthos'a kadar önümüzde, sıcak ve nemli havada aşmamız gereken yetmiş kilometrelik bir mesafe vardı. Aslında Teke Yarımadası'nda yer alan Antik Likya Uygarlığı kentlerinin her birini ayrı ayrı gezmek isterdim. Bulunduğumuz şartlar buna el vermediğinden, Likya Birliği'ni oluşturan 23 kentin belli başlı olanlarını seçtik. Pınara, Sidyma ve Letoon gibi tabelalarını gördüğümüz, yolumuza uzak düşen kentlerin yakınından üzülerek geçmek durumundaydım. Ama bu kentlerin en önemlilerini görecek olmanın iç huzuruyla sık molalarla Kınık (Eşen) çayına ulaştık. Homeros'ta 'Anaforlu Xanthos' diye geçen Kınık Çayı, yatağı ile Antalya ve Muğla'yı, döküldüğü yerdeyse Akdeniz ile Ege'yi birbirinden ayıran önemli bir çay.
Günün ilerleyen saatlerinde Xanthos'a ulaştık. Karşılaştığımız büyüleyici manzara, buranın Unesco tarafından 'Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınmasının nedenini bize çok iyi açıklıyor aslında. Birçok eserinin geçmiş yıllarda yurt dışına kaçırılmasına karşın, hala dimdik ayakta kalmayı başarmış Xanthos. Bu hırsızlığın en belirgin örneğini Harp Anıtında görmek mümkün. Anıtın mermer kabartmaları 1842 yılında İngiliz Fellows tarafından Londra'ya götürülmüş. Bugün bu kabartmalar orijinalinin yerini, alçı kabartmalara bırakmış maalesef.
Likya Birliği'nin beş büyük kentinden biri olan kent, Türkiye'de, Dünya Kültür Mirası Listesi'ndeki 13 antik kentten birisidir. Xanthos ve yakınlarındaki Letoon, antik çağda Likya'nın dini ve idari merkezi olarak bilinir. Kentte yer alan bazilikalar, kiliseler ve dikme anıtlar da bunun en büyük göstergesi sanırım. Her yerinden tarih fışkıran kentte, ayakta kalmayı başarmış o kadar çok yapıt var ki, anıt mezarlar, tiyatro, Roma Agorası, Likya Sarayı, zafer takı ve ana cadde gibi otuz civarındaki eser ziyaretçilerini beklemekte. Bu eserler 1950'li yıllardan beri henüz ortaya çıkarılanlar. Yapılacak kazılarla, Xanthos, gün ışığına çıkmaya devam edecek.
Xanthos sadece tarihsel yapılarıyla değil, halkının kahramanlıklarıyla da anılan bir kent. Xanthosluların topraklarını savunmak için gösterdikleri kahramanlıkların, Spartalılardan aşağı kalır bir yanı yoktur. Özgürlüklerini her şeyden üstün tutan Xanthoslular, M.Ö. 545'te kenti kuşatan Pers ordusuna karşı, kahramanca karşı koyarlar.Yenileceklerini anladıklarındaysa, kadın ve çocuklarını öldürüp evlerini yaktıktan sonra intihar saldırılarıyla yok olup gitmişlerdir. O sırada kentin dışında olan 80 aile dışında kurtulan olmamıştır. Xanthosluların cesaret örnekleri bununla da sınırlı değil. M.Ö. 42'de Brutus'un kenti işgaliyle teslim olmayan Xanthos halkı özgürlükleri uğruna ölene kadar savaşır. Brutus, bu mücadelede sadece 150 erkek ve birkaç kadını ele geçirebilmiştir. Kadim Anadolu toprakları ilk çağlardan günümüze kadar, özgür yaşamak isteyen uygarlıkların ne çok kahramanlıklarına tanıklık etmiş. Bu kahraman, güzel insanların topraklarında gezmek, onların yaşadığı mekanlara ayak basmak onur vericiydi benim için. Havanın kararmasıyla ayrılmak zorunda kaldığımız Xanthos'tan 13 km ilerideki Patara yakınlarında geceyi geçirdik. Gün doğduğunda bizi, uçsuz bucaksız kumsalıyla Likya'nın başkenti Patara karşılayacaktı.