İlkokuldayken, karnelerimizdeki davranış ölçümlerimizden biriydi başlıktaki tanımlama. Davranışlarımızın değerlendirilmesi yapılırdı…
Torun sahibi öğrencilerim aradıklarında, duygularım sel olup yol bulmaya çalışmakta…
Eşimle dolaşırken çarşıda, girerken doktor odasına, alışveriş yapmak için sorular sıralayınca mağaza sahibine, piknik yerinde, gezide, yaşamın hemen her alanında “Aaaaa öğretmenim…” seslenmeleri ne kadar duygu seli yaratır bedenimizde…
Yolda karşılaştığımızda iki kolunu yana açarak, “Öğretmenim, geçit yok,” diye seslenerek yapılan kucaklamalar, enerji depolar öncelikle beynimizde…
Ya da bir mağazaya girerek tabeladaki yabancı dil yazımlarını eleştirdiğimizde ve anlamını sorduğumuzda “Öğretmen misiniz?” sorusuyla karşılaşırız ki, adeta dolar koltuklarımız birdenbire.
Öğretmek
Önderlik etmek
Yol göstermek
Rehber olmak
Örnek olmak ya da…
Öğretmen olmanın gerekleridir. Kadın ya da erkek, ilkokul ya da ortaokul ve hatta lise ve dengi okullar, üniversiteleri de katabiliriz… Öğretmen, dal öğretmenleri, akademisyen, dekan, rektör her kademede ve her durumda örnek olmak durumundadırlar. Ya da şöyle de diyebiliriz; Olumlu ya da olumsuz her hal ve durum öğrenciler tarafından bir biçimde örnektir, örnek alınmaktadır. İstesek ya da farkında olmasak da…
Kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Başöğretmenlik” kabulünü aldığı gündür 24 Kasım günü. Türk Milleti’nin başöğretmeni olmuştur. Bu onurla bizler de O’na teşekkürlerimizi sunmak, O’nun işaret ettiği yoldan gitmek ve O’nun tanımladığı gibi “Yeni neslin sanatkârları” olarak yolumuzu çizmek, yürümek gerekirse koşmak durumundayız.
Dün Türk Milleti için “Öğretmenler günü” idi.
Günün anlamını, GERÇEK anlamını, verdiği mesajı, görevlerimizi, sorumluluklarımızı bilinçle anlamak, uygulamak asıl görevimizdir!
Hal ve gidişimiz, Atatürk İlkelerini yaşama geçirmek mücadelesi ile dolu olmalıdır.
Borç yaparak kıyafetler almak, en pahalı eğlence yerlerini tercih etmek, kredi katlarıyla hediyelere boğmak ya da hediyelerle boğulmak, saz-çaz eşliğinde “Kurtuluş” edebiyatı yapmak, uyuşarak sözüm ona özgürlük provaları yapmak ve bu arada da Atatürk’ü anmak… Bırakın bunları bırakın da gerçeklere dönelim.
Her başı sıkışanın “Atatürk” demesi, Atatürk’ten alıntılar yapması, Atatürk’ün BAŞÖĞRETMENLİĞİ kabul ettiği günü, anlamının dışına taşırma gösterilerinden vazgeçelim…
Yeni nesillere ne kazandırabiliriz, Milli duyguları nasıl güçlendirebiliriz, kendine yeten ülke olmayı nasıl yaratabiliriz, üretime katkıyı nasıl ve ne zaman gerçekleştirebiliriz vb. sorularını yanıtlayarak, ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ hak ederek kutlayabiliriz!
Başöğretmenimize saygılarımla…