HATADA ISRAR

Abone Ol

Uzun süredir tartıştığımız, uygulanmasındaki yanlışlıkları anlattığımız, doğabilecek sonuçlarına vurgu yaptığımız öğretmen atamalarında ‘mülakat’ konusuna yine yeniden değinmek istiyorum.

Bu kez mülakat sonucunda oluşan yeni sıralama ile heba olan emeklerden bahsetmek istiyorum.

Dört yıllık lisans eğitimini başarı ile tamamlayarak öğretmenlik mesleği diplomasını hak eden öğretmenler, kamuya bağlı okullarda görev yapabilmek için KPSS adı verilen merkezi sınava dahil olmaktadırlar. Kontenjan dahilinde, puan önceliğine göre atanma hakkı elde etmeyi umut eden öğretmenleri bekleyen sürprizin adı ise ‘mülakattır’.

Ülkemizde çeşitli alanlarda yüzlerce kez düzenlenen mülakatların ‘adil neticeler’ doğurmadığı defalarca tecrübe edilmiştir. Adam kayırmacılığın, torpilin bir diğer anlamı da mülakat haline gelmiştir. Bu durum ‘mülakat’ sistemine duyulan güveni sıfıra indirmiştir. Hal böyleyken öğretmen atamalarında ‘mülakat’ konusunda ısrarcı olunmasının hiçbir akla uygun yanı bulunmamaktadır.

Son yapılan mülakatlarda farklı illerde kurulan komisyonların farklı uygulamaları neticesinde sıralaması değişen binlerce adayın yaşadığı mağduriyetin sorumlusu da yine ‘Mülakatta Israrcı’ olanlardır.

Eda, lisans eğitimin başarıyla tamamlayan ancak mülakatta emekleri yok sayılan öğretmenlerimizden biridir. KPSS için emek vererek üç yıldır atanmayı beklemektedir. Bu yıl atanmaya esas olan alanda kontenjana girmeyi başarmış ‘mülakat’ sonrasında da atanmayı umut etmiştir. Ancak mülakat uygulamasında görülen haksızlıklar neticesinde sıralaması değişmiş ve kontenjan dışında kalmıştır. Yani genç bir eğitimcinin emekleri yok sayılmıştır.

Eda için devlet okullarında öğretmenlik yapma şansı bir sonraki atama dönemine kadar ertelenmiştir. Bu süreçte Eda’nın önünde iki seçenek belirmektedir. Birincisi atanabilmek için tekrar sınavlara hazırlanmaktır, diğeri ise alternatif yollarla mesleğini icra etmektir. Peki alternatif yollar nelerdir?

İlki, devler okullarında ücretli öğretmenlik seçeneğidir. Yani okuldaki diğer öğretmenlerle aynı işleri yaparak üçte bir oranında ücret almaktan bahsediyoruz.

İkinci seçenek ise, özel okullarda normalin iki katı daha fazla çalışarak normalin yarısı kadar ücreti kabul etmektir.

Görüldüğü üzere alternatifler öğretmenlik mesleğini icra etmek isteyenlere çok da iyi şartlar sunmamaktadır. Ülke genelinde yaklaşık yüz bin öğretmen eksikliğinden bahsedilirken devlet okullarında ‘ücretli öğretmenlik’ adı altında asgari ücretin bile altında öğretmen çalıştırılması tartışılması gereken önemli bir konudur. Öğretmenlere ucuz iş gücü gözüyle bakan anlayışın, öğretmenlerin itibarlarını sarsacak bu uygulamalardan vazgeçmesini beklemek hayalciliktir.

Son olarak, Eda Öğretmenin kendini tanımladığı şu cümlelerden bahsetmek istiyorum:

‘Öğretmenliğin sadece ders anlatmaktan ibaret olmadığına, öğrencilerin dünyasına dahil olmanın, onların ilgi alanlarını anlamanın ve paylaşımlar yapmanın mesleğimizin ayrılmaz bir parçası olduğuna inanıyorum.

Unutulmamalıdır ki:

‘Herkesin kendine göre bir zevki vardır. Kimi bahçe ile meşgul olmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır. (M.Kemal ATATÜRK)