HAYAT ÖĞRETİR

Abone Ol

Dürtü kontrolünün ne kadar önemli olduğunu söyler, yazar psikologlar, psikiyatristler. Bizler de dürtü kontrolü olmayan biriyle karşılaştığımızda ya da dürtümüzü kontrol edemediğimiz bir anda yaşadıklarımızla da öğreniriz önemini.

İnsanın sosyal bir varlık olması birçok bedele mal olur. En büyük bedel de çocukluktan yetişkinliğe geçerken dürtü kontrolünün kazandırılmasında ödenir.

Bilinçaltını en fazla dolduran şeyin dürtü kontrolü sürecinde yaşananlardan oluştuğunu söylersek itiraz eden pek çıkmaz sanırım.

Nerden çıktı şimdi bunlar, diye merak edebilirsiniz.

Anlatayım.

Cep telefonumda sorun var. İnterneti kullanmadığım halde paketimdeki internet bayt bayt buharlaşıyor.

Önceden de olmuş, Vodafon’a talep oluşturmuş, sorunum Vodafon tarafından çözülürken, farkında olmadan yaptığım aşım ücreti iptal edilmişti.

Yine aynı sorunu yaşıyorum, yine Vodafon’a talepte bulundum. İlk talebimin üzerinden yaklaşık bir ay, ikincisinin üzerinden on gün geçmesine rağmen sorunum çözülmedi. Sabırla Vodafon’un talebime yanıt verip sorunumu çözmesini bekliyorum.

Vodafon’un sorunumu çözmesini bekleme sürecinde paket aşımına uğramamak için de telefonun hücresel kısmını sürekli kapalı tutuyorum. Ancak wifi olan yerlerde bağlanabiliyorum.

Dürtüyle ne alakası var diye sabırsızlanmış olabilirsiniz.

Varmış.

Ev dışında telefonu sadece konuşmak için kullandığımdan onunla geçirdiğim zaman azaldı. Bir yerde otururken, yalnız ya da bir arkadaşımla, telefon masadaki yerini cebimdeki yer ile değiştirdi. Etrafıma daha çok bakabiliyor, masadakilerle daha çok konuşabiliyorum.

Aklıma gelen bir şey için hemen telefona bakamadığım için eve erteliyorum. Hemen öğren dürtüsüyle zorunlu olarak baş edebiliyorum artık. Aklıma hemen öğrenilecek yeni şeylerin gelmesinin de önü de böylece kesilmiş oluyor.

Dışarıda gevşeyen telefonla ilişki sevinerek gördüm ki eve de yansımaya başladı.

Telefon dürtmeyince dürtülerimi kontrol etmem kolaylaştı.

Bunun yanı sıra, akıllı telefonların hayatın her anında çevrimiçi olabilme özelliklerinin, kontrol altına almak için nice bedeller ödediğimiz dürtü kontrolümüzü, biz farkında olmadan nasıl sekteye uğrattığını da fark ettim.

Toplumsal hayatta çatışmaların artmasında ve bunların önemli bir kısmının şiddete de dönüşmesinde acaba bunun payı var mı diye düşünmeye başladım.

Dijital teknolojinin sonsuzlaştırdığı bir ortamda gittikçe yalnızlaşan, bireycileşen, üstüne de dürtü kontrolünü yitiren insanlar topluluğuna mı dönüşüyoruz diye, sorular da gelmeye başladı aklıma…

Bilim insanlarının başka, felsefecilerin daha başka ve sanatçıların bambaşka bir şekilde yanıtlayabileceği…