HEP TARİF EDİLEN ‘SÜPER KADINLAR’DAN BİRİ: BEHİCE BORAN (I)

Abone Ol

1960’lı yılların Türk siyasal hayatına damgasını vuran en önemli isimlerden biri Türkiye’nin ilk kadın Marksist kuramcısı, ilk kadın sosyoloğu ve ilk kadın parti genel başkanı Behice Boran döneminin en ilerici ve özgün düşüncelerini sürekli dile getirmiştir.

Boran’ın yaşam yolu köklü değişimler yaşanan dönemlerden geçer. Yalnızca yaşadığı dünyada, tarafların çok keskin biçimde ortaya çıktığı bir zamanda, kendi safını alan ve bu doğrultuda büyük mücadeleler veren önemli bir siyasal kişilik olmakla kalmayıp, aynı zamanda her ne kadar siyasi kişiliğinin gölgesinde kalsa da, önemli çalışmalara, araştırmalara, yayınlara, makalelere imza atmış önemli bir bilim insanıydı.

Fikirlerini pratiğe yani mücadeleye aktarmanın şart olduğuna inanmış, fikirleri uğruna bedel ödemekten kaçmamış ve siyasi hayatı boyunca da tutarlı olmaya çalışmıştır. Behice Boran siyasetçi ve sosyolog olmasının dışında kadın kimliğini de temsil ediyordu. Boran, Fatmagül Berktay’ın da tarif ettiği gibi ‘süper kadınlar’dandı.

Bugün Behice Boran’dan bahsederken amacımız devrimci, siyasetçi, sosyolog olan bu kadının Türk siyasal hayatına nasıl girdiğine, bu süreçte hangi deneyimleri yaşadığına ve nasıl yol katettiğine değinmek olacak. Boran, hem Marksist teori ve sosyalist hareketler hem de Türk siyasal yaşamı ve bunun evrimi bağlamında kendi döneminde oldukça önemli değerlendirmeler ve çözümlemelerde bulunmuştur. Kendi kişisel düşünce dünyası dışında İşçi Partisi aracılığıyla Türk siyasal yaşamına katkıları ve tarihte ne biçimde yerini aldığı çalışmanın önemli noktalarını oluşturmaktadır. Bu noktalara değinirken dönemin siyasi koşullarını ve ülkenin durumunu temel Cumhuriyet tarihi kaynaklarını kullanarak inceleyeceğiz. Çalışma için en önemli kaynaklar ise Boran’ın kendi kitap ve yazıları dışında birlikte mücadele ettiği Nihat Sargın’ın anıları, TİP bildirileri ve dönemin gazeteleri olmuştur. Peki kimdir bu süper kadın?

Behice Boran aktif siyaset hayatına başlamadan önce akademisyen ve yazarlığı ile tanınmış bir sosyologdur. Ortaokul ve lise öğrenimini İstanbul’da Amerikan Kız Koleji’nde tamamlamıştır. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girmiştir. Öğreniminin ikinci yılında kendi isteğiyle Manisa’da bir ortaokulda İngilizce öğretmenliği yapmaya başladı. Daha sonra burslu doktora öğrencisi olarak ABD’ye davet edildi. Boran, Michigan Üniversitesi’nin bu davetini kabul etti ve burada sosyoloji okurken Marksizm ile tanıştı. Marksizm, Boran’a sosyoloji çalışmalarında bir yöntem, yaşamına eşitlik ve özgürlük için mücadele davasını kazandırdı. 1939’da ‘Bir Mesleki Mobilite İncelemesi’ adlı tezini başarıyla sundu ve yurda döndü. Aynı yıl Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi’nde doçent olarak göreve başladı.

Marksist kuramı benimsemiş birisi olarak, kuramsal faaliyetini dünyayı değiştirmek üzere Marksist politik faaliyetle bütünleştirmek isteyen Boran, 1942’de yaşamını gizli sürdüren Türkiye Komünist Partisi’ne girdi. Bu dönem boyunca faşizm karşıtlığı ve demokrasi savunuculuğu yapan, kadrosunda Behice Boran, Mehmet Ali Aybar, Niyazi Berkes gibi isimlerin olduğu Tan gazetesi muhalefetin önemli merkezi haline geldi. Derginin çok rağbet görmesi ve görüşleri CHP’yi rahatsız etmeye başlamıştı. Gazetenin kadrosunun yayımlamaya başladığı Görüşler dergisi komünizm propagandası ile suçlandı.

Türkiye’de de 14 Temmuz 1950’de kuruluş amacı ‘Türk halkının barış ihtiyacına tercüman olarak şerefli ve sağlam bir barışın kurulması için barış davasında da halkımızın iradesini belirtecek her türlü kanuni teşebbüslere girişmektir’ şeklinde ifade edilen Türk Barışseverler Cemiyeti kuruldu. Kurucu kurulun görev bölüşümü sonucu Boran başkanlığa getirildi. Demokrat Parti’nin Kore Savaşı’na asker gönderme kararı alması ve NATO’ya girmek için ikinci kez başvurması cemiyeti harekete geçirdi. CHP’nin sınır dışına asker göndermeye itiraz ederek sadece biçimsel bir karşıtlık yapması cemiyete yeterli görünmedi. Boran ve Genel Sekreter Adnan Cemgil’in imzasıyla TBMM’ye telgraf çekildi. Aynı telgraf bildiri olarak basılıp dağıtıldı. Behice Boran, Kore Savaşı’nın ülkeyi ve dünyayı bir Üçüncü Dünya Savaşı’na sürüklemesinden kaygı duyuyordu. Dağıtılan bildiriler nedeniyle Boran gözaltına alındı ve 29 Temmuz’da tutuklandı. Önce Ulucanlar Cezaevi’ne ardından Nevşehir Cezaevi’ne gönderildi.

Boran 1950-1960 yılları arasında aydınlar üzerindeki baskılar nedeniyle 6 yıl boyunca eşi Nevzat Hatko ile kurduğu tercüme bürosunda çeviri işleri yaptı. 27 Mayıs 1960’tan sonra yeniden yazmaya ve aktif siyasal yaşama döndü. Ve bu süreçten sonra yeni bir dönem başladı. Behice Boran için dönüm noktalarından biri: Türkiye İşçi Partisi geliyor…