Her Şeyin Mutlak Kontrolüne Sahip Olup, Hiçbir Şeyin Sorumlusu Olmamak!

Abone Ol

Ülke öyle bir yer haline geldi ki ne olursa olsun herhangi bir şey gündemde çok fazla kalamıyor. Bundan
daha ötesi olmaz diyoruz ama yine de her seferinde daha kötüsü karşımıza çıkıyor. Narin bebek olayı
unutuldu mesela. Ne oldu, ne bitti, suçlu kim? Unuttuk, umursamaz olduk. Yenidoğan bebek çetesi çıktı
sonrasında. Bu o kadar büyük bir skandal ki ortalık yıkılır, darmadağın olur dedik. Üç günde unutuldu ve
gündemden silindi bile. Çünkü Fetö denen sümüklü öldü. Üstüne Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan için

"Tecritini kaldırın, gelsin mecliste konuşsun." direyek gündemi tekrar değiştirdi. Bebek katili denilen
terör örgütü lideri, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşma yapmaya davet edildi, bugünün bebek
katilleri de unutuldu. Ne denilse az! Fakat hiçbir şey, para için bebekleri öldüren çetenin gündemden
düşmesine neden olmamalı.
Metrobüste doğurmanın, tam teşekküllü özel hastanede doğurmaktan daha güvenli olduğu tek ülkeyiz.
Skandal öyle büyük ki kapatılan hastanelerden biri olan Reyap Hastanesi’ne, Sağlık Bakanlığı tarafından
“Bebek Dostu Hastane” unvanı verilmiş. Artık ucu kimlere dokunur bilemediğimiz için gündemin
değişmesi gerekiyordur belki de. Fakat bir ülke yeni doğmuş bebeklerini koruyamıyorsa, orada başka
hiçbir şeyin konuşulmaması gerekir. Ne Fetö, ne Apo, ne de başka bir terörist ya da terör örgütü gündem
olamaz/olmamalı. Ayrıca günlük 8 bin TL için onlarca bebeğin öldürülmesine, ana akım televizyon
kanalları gözlerini kapatıp Filistin'de çocuklar ölüyor haberleri yapıyorsa o ülke zaten çökmüştür,
çürümüştür.
Görüp görebileceğiniz en insanlık dışı örgüt bebek katili yenidoğan çetesi... İsimlerini yeni doğan
bebeklerden alıyorlar. Bebek acil hastalarını anlaşmalı hastanelere sevk ettiriyorlar. Sevk işlemini örgüte
bağlı 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanları gerçekleştiriyor. Bebeklerin durumu olduğundan daha ağır
gösteriliyor ve yatışları sağlanıyor. Anlaşmalı hastanelerin sahipleri ve başhekimleri de yardım ederek
maddi çıkar sağlıyor. Örgüte mensup bir şirket sahibi, pek çok hastanedeki yenidoğan ünitesini içine
elemanlarını yerleştirmek suretiyle örgüte tahsis ediyor. Bu sayede tedavi giderleri 3-4 kat arttırılarak
SGK'dan yüksek ücret tahsil ediliyor. Yenidoğan bakım üniteleri ticarethane gibi kullanıldığı ve tıbbi
yöntemlere riayet edilmediği için bazı bebekler enfeksiyon kapıp ölüyor. Kullanılacak ilaçları tedaviden
düşürüp dışarıda satabilmek adına bazı bebeklerin de bilerek ölümüne neden olunuyor. Hayatını
kaybeden bazı bebeklerin gerekli tıbbi tetkiklerden geçirilmemesi de ayrıca söz konusu. Örgüt hakkında
tam 494 sayfalık iddianame düzenlenmesi ve olayı soruşturan savcının makam odasında ölümle tehdit
edilmesinden olayın büyüklüğünü daha iyi anlayabiliriz. İddianameye göre en az 21 şüpheli bebek
ölümü mevcut. Savcılık örgütle irtibatı olan 2400 görüşme saptadı. Saptanan telefon kayıtlarında geçen
bazı talimatlar: Çocuğu öldür, bırak bebek ölsün, tüpünü çek yaşamaz bu...şeklinde. Yenidoğan çetesi
skandalına yönelik verilen araştırma önerisi ise bilin bakalım ne oldu? Tabii ki AKP ve MHP oylarıyla
reddedildi.
Böyle bir gündem varken, ülkedeki herhangi bir şey bunun önüne geçebilir mi? Geçiyor işte, çünkü burası
Türkiye! Öyle bir yönetim eksikliği yaşıyoruz ki her yer, her kurum ve kuruluş en hafif tabiriyle aksıyor.
Okullarda temizlik sorunu, futbolda yasa dışı bahis çeteleri, hastanelerde katliamlar, ticaret sektöründe

kara para aklama... Özetle her alanda görülen çürüme ve yozlaşma... Misal Siirt'te bir tarikat liderinin
hastanesi, olmayan hastalar için SGK'dan 100 milyonun üzerinde vurgun yaptı. Tarikatın müritleri yoğun
bakımda yatıyor gibi gösterilip fatura kesiliyor ve SGK'dan para alınıyor. Bu sadece küçük bir örnek,
bunun gibi daha niceleri mevcut. Bir ülkede sağlık ve eğitim özelleştirilmez. Hele ki bizim gibi denetimi
oldukça yetersiz ülkelerde asla yapılmaması gereken bir şeydir bu. Sonuçları böyle vahim olur çünkü.
Oluyor da... Öyle bir çürüme içindeyiz ki yaşadığımız şeyler ne kadar acı ve çirkin olsa da iki, üç günde
unutuluyor, unutturuluyor. Gördüğünüz üzere konuştuklarımız Fetö, Apo veya anayasanın bilmem
kaçıncı maddeleri... Eh sorgulayan yok nasılsa, doğal olarak sorumluluk alan da. Ne sağlık bakanı, ne
Cumhurbaşkanı ne de herhangi bir milletvekili... Yönetim şeklimizi "her şeyin mutlak kontrolüne sahip
olup, hiçbir şeyin sorumlusu olmamak" şeklinde değiştirmeliyiz kanımca.
Kimseye kul köle olmamak, hiçbir yapıya eklemlenmemek, çıkar için prensiplerinden ödün vermemek,
eğilip bükülmeden kişiliğini, karakterini her daim muhafaza edebilmek... Kısacası özgür olabilmek; fikren
ve vicdanen... Ne kadar zor bu ülkede. Yine de karşı çıkanlar, ses çıkaranlar var neyse ki. Ne olursa olsun,
umudunu yitirmeyenler... Ne mutlu, ülkenin tüm bağımsız ruhlarına!