Türk hukukunda ilk defa ilginç bir olay yaşandı.Yargıtay 3. Ceza dairesi Anayasa mahkemesinin verdiği kararı kabul etmeyerek bu kararın altında imzası olan 9 üye hakkında görevi kötüye kullanmaktan suç duyurusunda bulundu.Bu belki tarihte olmayan garip bir durumdu.Konu gerçekten Türk hukuk tarihine geçecek kadar önemliydi.Bir mahkemenin başka bir mahkeme üyeleri hakkında böyle bir karar alması beraberinde bir çok tartışma getirdi.Mahkemelerin görev ve yetkileri Anayasa’da belli.Her mahkemenin görev alanı en ince ayrıntısına kadar kanunla tesbit edilmiş.Anayasa mahkemesi bireysel başvuru konusunda değerlendirme yapar ve elindeki belgelerle karar verir.Anayasa mahkemesinin vermiş olduğu kararlar tartışılabilir ama ben buna uymuyorum denilemez.Çünkü Anayasa mahkemesi en üst mahkemedir.Alt mahkemeler Anayasa mahkemesinin vermiş olduğu kararı uygulamak zorundadır.Ancak bu konu bir çok defa sıkıntılı yürüyor.Anayasa mahkemesinin vermiş olduğu kararlar alt mahkemeler tarafından uygulanmıyor.Buda hukukta çift başlılığa neden oluyor.Hukuğa olan güveni azaltıyor.
Konu Hatay milletvekili Can Atalay’ın hak ihlali nedeniyle Anayasa mahkemesine başvurmasıyla başladı.Yüksek seçim kurulunun kabul ettiği ve milletvekili seçilen Can Atalay seçilmeden önce Gezi davasından yargılanıyordu.Mahkeme Can Atalay’a ceza verdi ve bu Yargıtayca onaylandı.Bu sürede Anayasa mahkemesi zannedersem yoğun gündem nedeniyle karar vermede gecikti. Ama bu sürede karar vererek hak ihlali olduğunu ve derhal serbest bırakılarak millet vekilliği görevini sürdürmesi istendi.Gerekçeli kararını alt mahkemeye yolladı.Alt mahkeme bu karara karşı bir değerlendirme yapmadan dosyayı Yargıtay 3. Ceza dairesine yolladı. Yargıtay 3.Ceza Dairesi Anayasa mahkemesinin vermiş olduğu kararı kabul etmeyerek Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi için Meclise yazı yolladı.
Bu kargaşa ortamı hukukçuları ve siyasileri ikiye böldü.Muhalefet Anayasa mahkemesinin verdiği karara uyularak Can Atalay’ın derhal serbest bırakılmasını isterken bu konuda Ak parti içinde farklı görüşler ortaya atıldı.Bir kısmı Anayasa Mahkemesinin haklı olduğunu söylerken bir kısmı Yargıtayın haklı olduğunu ileri sürdü.Gözler cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’daydı. Erdoğan yaptığı açıklamada Yargıtay yönünde ağırlığını koydu.Anayasa mahkemesinin almış olduğu buna benzer bir çok kararın yanlış olduğunu söyledi.Tabi cumhurbaşkanının bir taraf yönünden ağırlığını koyması adalet mekanizmasının ne denli kırılgan olduğunun göstergesiydi.Cumhurbaşkanının bu açıklamasında sonra Yeni Şafak ve Takvim gazetesinde bu 9 üyenin boy boy fotoğrafları yayınlanarak bu şekilde devam ederse FETÖ ve PKK liderlerinin milletvekili olabileceğini dillendirmeye başladılar.Aslında bu tehlikeli bir durumdu.Resmen hedef göstermeydi.
Özellikle MHP kanadında Anayasa Mahkemesine karşı olumsuz bir tavır vardı. Hatta işin boyutu Anayasa Mahkemesinin kapatılması gerekir gibi bir duruma kadar götürüldü.Çünkü Anayasa Mahkemesi verdiği kararlarla cumhur ittifakının önünü tıkıyordu. Böyle olunca Anayasa mahkemesine karşı bir cephe oluştu.Tam bunlar olurken Yargıtay 3. Ceza dairesi zehir zemberek bir açıklama daha yaparak işi usülden yetki karmaşasına sürükledi.Artık bu saatten sonra işin içinden çıkmak mümkün değil.Adalet bakanı bu işin çözümünün Anayasayı değiştirmekten geçtiğini söylüyor.Yani iktidar dikensiz bir gül bahçesi istiyor.Vermiş olduğu her yanlış kararın aynen uygulanmasından yana.Şu ana kadar Anayasa mahkemesinden yeni bir açıklama gelmedi.Ama belli ki olayları yakından takip ediyorlar ve bir cevap verecekler.
Biliyoruz Anayasa mahkemesinin 15 üyesi var.Şimdi bu 9 üyenin yargılanması için üçte iki çoğunluk olması gerekir.Mevcut durumda bu mümkün değil.Bu 9 üyeden birini çok yakından tanıyorum.Daha önce müsteşarlık yaptı.Erdoğan tarafından Anayasa Mahkemesine atandı.Esasen bütün üyeler Ak parti iktidarında Anayasa Mahkemesine atandı.Şimdi buna rağmen Ak parti verilen her kararı kabul etmiyor.O zaman Anayasa Mahkemesine gerek yok ki!..Şimdi büyük bir kaos var.Bir mahkeme diyor ki hak ihlali var,diğer mahkeme diyor ki hayır.Ne olacak şimdi.Sorun gittikçe büyüyor ve çıkmaza giriyor.Sadece Can Atalay’a değil ülkeye yazık oluyor.