İntihar olaylarının sosyo-ekonomik nedenleri (II)

Abone Ol

Türkiye kamuoyu, hayli uzun sayılabilecek bir zamandan beri, toplumu gerçekten de bunaltan ekonomik sorunlarla uğraşıyor. Zaman zaman toplumsal gündemde ön plana çıkan kayyım olayı, Gazze Savaşı, Narin yargılaması ve Trump’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi gibi güncel olayları da konuşup tartışıyoruz ama, kısa bir süre sonra yeniden ekonomi gündemine geri dönüyoruz. Ekonomik sorunlar, gündemin ilk sırasındaki hiç değişmeyen ve öncelikli yerini her zaman koruyor. O kadar ki, 7’den 77’ye kadar hemen hemen hepimiz; yalnızca ekonomik olay ve sorunlara odaklanmış durumdayız. Varsa yoksa ekonomi. Ekonomiyle yatıyor, ekonomiyle kalkıyoruz. Evet, çağımız bir yönüyle de bildiğiniz, düpedüz bir ekonomi çağı olarak tanımlanıyor. Bu nedenle, haklı olarak neredeyse hepimiz, günümüzün dünyasında ekonomik faaliyetlerin temel faaliyetler olduğunun bilinciyle davranmaya ve yaşamaya çalışıyoruz. Ancak içerisinde yaşadığımız dünya ve sürdürmeye çalıştığımız yaşam da yalnızca ekonomiden ibaret değildir. Şöyle bir etrafımıza bakacak olursak hem genel olarak dünyamızda evrensel nitelikte nice dönüşümler ve hem de ülkemizde doğal, sosyal, siyasal, sosyal psikolojik ve daha başka nice nice toplumsal olaylar meydana gelmektedir. Bizler toplum olarak çoğunlukla bu olay ve gelişmeleri ıskalıyoruz. Ya da es geçiyoruz. Ancak ateş düştüğü yeri yakarcasına canımızı yakan bir olay meydana geldiğinde; hemen bu olayın acısıyla irkiliyoruz. İşte, geçtiğimiz hafta da yine böyle trajedik bir olay oldu. Televizyon haberlerinin tekdüze akışı sırasında birdenbire beliren, Samsun'da kaldığı yurdun 6. katından atlayarak intihar eden 22 yaşındaki Doğuş Can Kavaklı'nın yurt binasından düşüş görüntülerini irkilerek ve dehşete kapılarak izledik. Haberin ardından yapılan çeşitli açıklamalardan; Doğuş Can Kavaklı'nın olaydan üç gün önce Asarcık Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının personel alımında birinci sırada girdiği mülakattan elendiği ve yerine 10 puan altındaki kişinin alındığı iddialarını ve bu nedenle canına kıydığı yorumlarını dinledik. Kanımca başlı başına sadece bu olay, son ayların üzerinde durulması, izlenmesi, irdelenmesi ve araştırılması gereken en önemli ekonomik, sosyal ve siyasal olayıdır. Türkiye’nin çok çeşitli ekonomik ve sorunlarının yanında bir de çok önemli bir “İNTİHARLAR” sorunu vardır. Gazetelerimizin sadece Eylül-Ekim ayı haberlerine şöyle bir göz atacak olursanız; “Batman'da bir sitede meydana gelen olayda, Nesim Adım, eşi Tuba ve 11 yaşındaki oğlu Ali Ensar Adım'ı öldürdükten sonra intihar etti. Çiftin en son gece sosyal ağ üzerinden paylaşım yaptıkları belirlendi.”, “İstanbul Havalimanı'nda görev yapan Ilgın C. isimli kadın polis kendini vurdu. Hastaneye kaldırılan polis kurtarılamadı.” Ve “Osmaniye'de bir kişi, intihar etmek amacıyla çıktığı balkondan kendisini ikna etmeye çalışan polis ekiplerine direndi. Polis ekipleri olay yerine geldikten sonra uzun süre şahsı intihardan vazgeçirmeye çalıştı. Ancak, şahıs tüm çabalara rağmen son bir sigara yakarak "Bu son sigaram" dedi, kısa bir süre sonra balkondan atlayarak yaşamına son verdi.” Şeklinde yer alan pek çok intihar haberiyle karşılaşabilirsiniz. Tabii bütün bunlar, ülkemizdeki ne ilk intihar olaylarıdır ne de son intihar olayları olacaktır. Bundan öncekilerde olduğu gibi, bundan sonra da intihar olayları meydana gelmeye devam edecektir. Ancak, çeşitli kaynaklardan öğrendiğimize göre, Türkiye’de intihar olayı oranları hızla yükselmektedir. Ve ne yazık ki Türkiye’nin, dünyada intihar olaylarının en çok arttığı ülkeler arasında birinci sıraya çıktığı söylenmektedir. Elbette ki bu durumun çok çeşitli nedenleri vardır. (Devam edecek)