İsterük

Abone Ol

                Ne isterük?

                Şeriat!

                Ne demek şeriat peki?

                Hepimizin bildiği gibi; Devletin yönetim biçiminin dinî kurallara göre belirlenmesi demek…

                Hem de yirmi birinci yüzyılda… Hem de Mars’ta yaşama koşulları oluşturulmaya çalışılırken… Hem de İletişim ağının, bilişim teknolojisinin hızla geliştiği bu süreçte… Hem de kadın ve erkek bilim insanlarının taktirle karşılanan buluşlarının yaşandığı günlerde…

                Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun yüzüncü yılını geride bırakırken, yüzyıllardır, bazen birlikte yaşadığımız ve daha sonra da dost komşumuz olan laik Suriye’yi “Şeriat” kuralları ile yönetme arzuları seslendirilmeye başlandı.

                29 Ekim-4 Kasım 2011 tarihleri arasında, farklı siyasi partilerden ve Demokratik Kitle Örgütlerinden kırk kadın olarak Suriye’ye söyleşi, inceleme, tahlil ve gözlem amaçlı gitmiştik. Binlerce kadının katılımıyla yapılan toplantılar, kadın milletvekilleriyle (Ticaret-Tarım vb.) yaptığımız görüşmeler, Cumhurbaşkanlığı makamındaki kabulümüz ve toplantılar, Suriye çarşılarındaki gezmelerimiz, gerçek anlamda laik bir ülkede olduğumuzun sadece birkaç kanıtı olmuştu.

                “Artık beni terörist listesinden çıkarın,” diyen HTŞ lideri Covani’nin sözüm ona yönetim kademesinde olanlar tarafından, Suriye’nin yeni yönetim biçiminin şeriat olacağı, özellikle kadınlar konusunda hassasiyetle bu şeklin seçildiği seslendirildi. Örneklemeler bile yaptılar. “Savunma Bakanlığı’nda, biyolojik yapılarından dolayı kadınlar olamaz. Hukuk (Savcı, yargıç vb.) işlerinde de olamazlar,” denildi.

                Suriye halkı ne yaptı peki? Selahaddin Eyyubi alanında binlerce kişinin katılımıyla “Laik Suriye istiyoruz,” diyerek miting yaptılar…

                Bütün bunlar ve gelecekte daha sıklıkla göreceğimiz benzer etkinlikler her iki taraftan da gelecektir. Kısaca MÜCADELE devam edecektir.

                Etnik ve dinsel olarak farklılıkların birlikte yaşadıkları Suriye’de parçalanmaya geçit vermemeye kararlı olan kesim, kendilerine sözüm ona biçilen parçalanmışlığı, zorlu geçecek mücadeleleriyle etkisiz ve yetkisiz kılacaklardır.

                Özellikle son on yılda iletişimlerimizin koptuğu, ülkemizi ve Suriye’yi yönetenlerin uzağı görememeleri, AB-D emperyalistlerinin yüz yıllık planlarını tam kavrayamamaları, ABD’nin “Havuç-sopa” kuralını görememeleri, “Silahlı Kuvvetlerin” önemini kavrayamamaktan kaynaklanan tutumlarının sonucu olarak ve ne yazık ki şeriat isteyen Suriye yönetimini gördük, duyduk…

                Mümkün mü?

                Dünyanın, Türkiye’nin, Suriye halkının, bölge ülkeleri olarak değerlendirdiğimiz Rusya ve İran da olmak üzere topluca mücadelemize bağlı… Çünkü komşudaki yangın bize de sıçrar bir, ABD ve İsrail planlarında sırada Türkiye var bu da iki…

                Tarih, halkların mücadele zaferlerini altın harflerle yazsın! Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün “Mazlum milletlerin kurtuluşunu gördüğümüz,” günler gerçekleşsin…