İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu 106 kişiye yönelik gözaltı operasyonu, Türkiye genelinde emek ve demokrasi güçlerinin tepkisine yol açtı. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) çalışanları ve Emek Partisi (EMEP), söz konusu operasyonları “halk iradesine darbe” olarak değerlendirerek, üretimden gelen gücün kullanılması çağrısında bulundu.
Konak’ta İZSU Genel Müdürlüğü önünde toplanan Genel-İş ve Tüm Bel-Sen üyeleri, “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları eşliğinde halkın iradesine sahip çıkacaklarını ilan etti. Benzer şekilde Menemen ve Bergama’daki İZSU işyerlerinde de protesto açıklamaları yapıldı.
"İZSU Emekçileri: Direnmeye Devam Edeceğiz"
Tüm Bel-Sen İZSU İşyeri Temsilcisi Özgül Yıldızer tarafından okunan açıklamada, baskı ve gözaltılar karşısında geri adım atılmayacağı vurgulandı. “Demokratik bir ülkede yaşama isteğimizden vazgeçmeyeceğiz” diyen Yıldızer, İZSU emekçilerinin kentin altyapı hizmetlerini siyasi ayrım gözetmeksizin halk için ürettiğini belirtti.
Yıldızer ayrıca, “Başta iş kolumuzdaki tüm belediyeler olmak üzere tüm emekçileri, sendikaları ve kitle örgütlerini birleşik mücadeleye çağırıyoruz. Halk iradesinin gaspına karşı genel grev ve genel direniş hattı örülmelidir” ifadelerini kullandı.
Menemen ve Bergama’dan Eylem Desteği
DİSK/Genel-İş İzmir 2 Nolu Şube ve Tüm Bel-Sen 1 Nolu Şube’ye bağlı İZSU çalışanları, işyerlerinde benzer açıklamalarla sürece tepki gösterdi. Okan Helvacıoğlu tarafından okunan metinde, “Geri çekilmeyeceğiz, haklarımızı ve irademizi savunmaya devam edeceğiz” denildi.
EMEP: “Demokrasinin Şalteri Emekçilerin Elindedir”
Emek Partisi (EMEP) Merkez Yürütme Kurulu da gözaltı operasyonlarına ilişkin kapsamlı bir açıklama yayımladı. “Demokrasinin ve kurtuluşun şalteri, üretimden gelen güç, işçi sınıfı ve emekçilerin ellerindedir” ifadeleriyle başlayan açıklamada, halkın iradesine karşı girişimlerin ancak birleşik mücadele ile durdurulabileceği vurgulandı.
Açıklamada şu değerlendirmelere yer verildi:
“İmamoğlu’nun gözaltına alınması, iktidarın muhalefeti baskı ve korkuyla dizayn etme çabalarının yeni bir halkasıdır. İstanbul’daki rant alanlarını kaybeden Saray rejimi, İBB’ye kayyum atayarak hem siyasi rakiplerini saf dışı bırakmak hem de Kanal İstanbul gibi projeleri hayata geçirmek istemektedir.”
“Sokağın Gücüyle Direnişi Büyütelim”
EMEP’in açıklamasında Saraçhane, Ankara, Galatasaray Üniversitesi ve ODTÜ’de gerçekleşen eylemlere atıf yapılarak, halkın yasakları aşarak direnişi yükselttiği belirtildi. "Bu daha başlangıç" sloganının halkın birikmiş tepkisinin ifadesi olduğu vurgulandı.
Açıklamada, “İktidar halka korku salmaya çalışıyor ama evdeki hesap çarşıya uymayacak. Emekçiler, kadınlar, gençler, meslek örgütleri birleşmeli; mücadele kitleselleştirilmeli. Mücadeleyi etkili ve sonuç alıcı kılmanın yolu Genel Grev ve Genel Direniş’tir” denildi.
Genel Grev Nedir, Yasal Mıdır?
Genel grev; işçilerin yalnızca ekonomik değil, siyasal ve toplumsal nedenlerle iş bıraktığı, tüm sektörleri kapsayan yaygın bir grev türüdür. Genellikle hükümet politikalarına veya toplumsal gelişmelere tepki amacıyla gerçekleştirilir.
Türkiye’de Anayasa ile güvence altına alınan grev hakkı, mevcut yasal düzenlemelerle sınırlandırılmış durumdadır. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'na göre yalnızca toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşmazlık çıkması durumunda grev yapılması yasaldır.
Siyasal nitelikteki genel grevler bu kapsam dışında kaldığı için hukuken yasal değildir. Ancak sendikalar ve toplumsal muhalefet tarafından meşru bir direniş hakkı olarak görülmekte ve “meşru ama yasal değil” şeklinde tanımlanmaktadır. Türkiye işçi hareketi tarihinde 1976 ve 1990’lardaki çeşitli eylemler bu bağlamda örnek olarak gösterilmektedir.