KADIN-ERKEK İLİŞKİ DİNAMİKLERİNİN KÖKENİNE DAİR BAZI TESPİTLER-3

Abone Ol

Aşık olma, Sokrates’e göre arzu ve aşk bir insanın sahip olmadığı nesnelere ya da niteliklere karşı hissetikleridir. Kişi mevcut koşullarında mutsuzdur kendinde bir eksiklik hissetmektedir. Hissettiği bu eksikliği tamamlayacağını düşündüğü birinde bunu giderme ihtiyacı ve teşebbüsüdür. Bu psikolojik iklimde genel olarak ortaya çıkar aşk. Anlaşılacağı üzere bozuk bir psikolojinin eseri olan bir duygu durumudur. Sadece üreme güdüsüne hizmet ettiği yönüyle faydalıdır. Burada tanımlanan aşk psikolojik ve biyolojik aşktır. Ruhsal ve ilahi aşk ise bir insanın deneyimleyebileceği en müthiş duygusal ve ruhsal zirveleşmelerdir. Bu iki aşk türünü kelime ve kavramlarla ifade etmek çok güçtür.

Bize göre dört çeşit aşk var:

1-Psikolojik aşk

2-Biyolojik aşk

3-Ruhsal aşk

4-İlahi olana duyulan aşk

İnsanların geneli ilk iki aşk türünü deneyimler. Son iki aşk türünü deneyimlemek çok az insana (Üst insan) bahşedilen bir nimettir. Aşk konusu birkaç yazının konusu olacak derinlikte bir mevzudur. Koşullar oluştuğunda bu yazıları yazacağız. Şimdilik aşk konusunda yazılmış bazı eserleri verip bu bahsi burada keseceğiz. Aşk konusunda yazılmış en eski felsefik metin Platon’un Şölen isimli eseridir. Burada Platon hocası Sokrates’in ağzından aktardığı diyaloglarla bu konuyu insanlığın gündemine sokar. Antik Yunan döneminin Şair’i Ovidius’un Aşk Sanatı, Stendhal’in Aşk isimli kitabı ve İbn Hazm’ın Güvercin Gerdanlığı isimli eserleri bu konuya meraklı okuyucularımıza önerebileceğim başlıca kaynaklardır.

Kadın ve erkekler ayrılık süreçlerinde nasıl davranır?

Kadınlar, ilişkiyi bitirme planlarını bir sürece yayarak devam ettirirler. Yaratıcı, kadını fiziksel olarak zayıf olarak yaratırken; buna karşılık onu dolaylı yol alan ve stratejik şekilde hareket eden kuvvetli bir zihinle donatmıştır. Kadın sahip olduğu bu donanım gereği ayrılık sürecini sinsice yönetir.

Bu süreçte acı çeker kadın, erkek ise bitişte acının zirvesini deneyimler. Kadınların geneli hayatındaki erkeğin bir yedeğini oluşturup öyle ayrılır. Yani ilişki bittiği an arayacağı kişi hazırdır. Ana çerçeve böyledir. Kadın tarafından bitiş sürecinde sahnelenen duygusallıklar, üretilen bahaneler en değme tiyatrocuları bile şaşırtacak düzeydedir. Hele bu kadın ruhen dejenere olmuş ise yani tecrübeli ise (!) skandal deneyimler yaşatır erkeğe. İlişkinin bitişini sağlıklı okuyamayan erkekse ilişkiyi kurtarmanın derdindedir. Unutulmamalıdır ki bir kadının yeni bir erkeğe ulaşma hızı çok yüksektir. Erkeğin ise yeni bir kadına erişmesi aylar, hatta yıllar sürebilir.

Buradan çıkarılacak sonuç şudur: Kadın ayrılık sürecini erkeğe göre daha kolay atlatır; çünkü kadının erkek seçeneği çok fazladır.

Kadın ve erkeğin ilişki dinamiklerinde romantizm eğilimleri nasıldır?

Kadınlar ilişkiler konusunda duygusal görünümlü rasyonellerdir (akılcı, mantıklı ve faydacı), erkekler ise mantık görünümlü duygusallardır. Gündelik yaşamda erkekler genel olarak rasyonel bir perspektiften dünyayı okurken; konu kadınlar olunca, duygusal lenslerle görürler her şeyi!

Bu yaklaşım sapmalarının kökeninde bana göre üreme serüveninde kadının çektiği bedensel - ruhsal sancılı süreçler ve dünyaya gelen çocuğun en az 10-15 yıllık bakım serüvenindeki zorlukların kadınlığın bilinçaltına işlenmiş olması; kadını rasyonel olmaya itmiş; fayda esaslı sevmeye yöneltmiştir.

Ve bana göre bu durum türümüz için en uygun şey olmuştur.

Erkeğin üreme stratejisinin (Rastgele, kriter aramadan herhangi bir kadınla eşleşme gibi primitif bir stratejiye sahiptir.)

Türümüzün devamı için hakim olduğunu düşündüğümüzde insanlık muhtemelen analitik zeka düşüklüğünden ilk çağı yaşıyor olurdu.

Erkekse kadında kaybolan bu romantik tarafı kendinde yaşayıp; kadına yansıtarak ilişkiye katkı sunuyordu.

Kadın bilinçaltı erkekten hem aşkı isterken,   aynı zamanda erkeğin kendisinden daha rasyonel olmasını da istemektedir. Çünkü kadın tüm üst düzey donanımına rağmen, erkeğin Maskülen bilgeliğine ihtiyaç duymaktadır.

Kadınların sık sık yalana başvurma eğilimlerinin altında yatan neden nedir?

Kadınlar dünyaya gözlerini açtıkları andan itibaren dünyanın hiç te adil bir yer olmadığını ve acımasız bir şekilde her türlü şiddetin sahnelendiğini fark ederler. Çoğu zaman suçlanmaktan ve şiddetin her türlüsünden korunmak için çocukluklarından itibaren yalan söylemeyi stratejik bir silah olarak kullanırlar. Ve bazı kadınlar bu konu da o kadar uzmanlaşmışlardır ki doğru mu, yalan mı söylediklerini ayırt edemezsiniz.  Diğer yandan dişil özellikleri fazla gelişkin bazı erkekleri gözlemlediğimde şunu fark etmiştim: Eril özellikleri baskın olan erkeklerden belirgin şekilde daha fazla yalan söylüyorlardı ilginç bir şekilde. Yine bu yüzden kadınlar bir erkeği red ederken veya ilişkiyi bitirirken ucu açık ve nezaket barındıran cevaplarla olayı nihayetlendirir.

Maalesef bunu genel olarak erkek canlısı umut olarak algılar (!)

Aslında bunun kökeninde de kadının şiddet görme ve öldürülme korkusunun yattığı görülür.

Kadın dünyasında da Alfa ve Beta kavramlarına göre bir sınıflandırma var mıdır?

Kadınlar arasında böylesi bir sınıflandırma yoktur. Çünkü doğurganlık hasebiyle tüm kadınlar değerlidir ve bu konuda da dünyaya hazır doğuyorlar. Dikkat edilirse kadınların arasında eşitlikçi bir söylem vardır. Erkeklerin dünyasında ise hiyerarşik bir düzen vardır. Ast-üst ilişkisine dayanan bir ilişki modeli hakimdir yaşamlarının her alanına. Ve erkeklerin dünyasında rekabet ve başarma isteği hakim iki olgudur.

Kadın ve erkeklerin ilişkinin sorumluluğunu alma konusundaki yaklaşımları nelerdir?

Kadın doğası gereği sorumluluk almaktan kaçınır. Bu görev Yaratıcı tarafından erkeğe verilmiştir.

Kadın zihni SOLİPSİST özellikte işlev görür.

Solipsizm: Olguları ve yaşamı ben merkezli ve empatiden yoksun bir yaklaşımla yorumlamadır.

Bu kavramı biraz daha açıklığa kavuşturmak gerekirse; kadın ve erkeğin bir ilişkideki hatalarını değerlendirme biçimleri farklıdır.

Kadın erkeği suçlayıp işin içinden çıkan bir mantığa büründürme mekanizması kullanır.

Erkek ise enine boyuna ilişkiyi düşünüp hatalarıyla yüzleşir acısını göğüslemeye çalışır.

Erkeği ayrılık sürecinde en çok zorlayan hengame budur.

 Devam edeceğiz…