Seren SABUNCU
Mersin'de ocak ayından bu yana 8 kadın hayatını kaybetti. Kadınlardan 3'ü şüpheli bir şekilde hayatını kaybederken, 5 kadın da erkek tarafından katledildi. Kadına yönelik şiddetin sayısı da her geçen gün artıyor. Ülkede hemen hemen her gün en az bir kadın erkek şiddetine maruz kalıyor ve yine en az bir kadın erkek tarafından katlediliyor. Son olarak Mersin'de bir erkek tarafından öldürülesiye dövülen 19 yaşındaki A.Y., hastanelik oldu. Aynı gün İstanbul Esenyurt'ta da aynı şekilde dövülen kadın da hastanelik olurken bu iki olay da kamuoyunda infiale neden oldu. Ölümle burun buruna gelen bu iki kadın gibi, Türkiye'de her kadın bu korkuyu an be an yaşıyor.
Mersin'deki kadın milletvekillerine İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesinden sonra artan kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddet hakkında meclise sunacakları önergelerin olup olmadığını sorduk. Ayrıca, Mersin'deki sığınma evlerinin yetersizliği konusunda neler yapılabileceği üzerine konuştuk.
SÖZLEŞME FESH EDİLDİ CİNAYETLER ARTTI
Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nin ilk imzacı devletlerinden olup 24 Kasım 2011'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 247 vekilden 246'sının kabul oyu, 1 vekilin çekimser oy vermesi ile sözleşmeyi uygun bulan 6251 sayılı kanunu 'onaylayarak' parlamentosundan geçiren ilk ülke olmuştu. Şubat 2020'de Türkiye'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Sözleşme'nin gözden geçirileceği gündeme getirildi. Aynı dönemde ve sonraki süreçte bazı muhafazakar yayın organlarında ve dini cemaatlerde Sözleşmenin 'Türk aile yapısını bozduğu', 'eşcinselliğe yasal zemin hazırladığı' yönünde yayın ve propagandalar yapılırken Ak Partili kadın milletvekillerinin sözleşmeden geri adıma karşı oldukları ve 'sözleşme ile ilgili kamuoyunda yanlış algı yaratılmaya çalışıldığını' Cumhurbaşkanına söylediklerine dair bir haber basına yansıdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Temmuz 2020'de 'Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur' açıklamasını yaptı. 20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Sözleşme'nin Türkiye bakımından bozulmasına karar verildi.
Birçok raporlara göre İstanbul Sözleşmesi'nden çekildik sonra kadına yönelik şiddetin de kadın katliamlarının da arttığı yönünde sonuçlar ortaya koydu. Basına yansıyan haberler de bu raporları doğrular nitelikte.
İstanbul Sözleşmesi'nin etkin uygulandığı yıl olan 2020 yılında 284 kadın, erkek tarafından öldürülürken, sözleşmeden çıkılmasından sonra;
2021 yılında en az 339 kadın, erkekler tarafından öldürüldü.
2022 yılında en az 327 kadın, erkekler tarafından öldürüldü.
2023 yılının Haziran ayına kadar 252 kadın, erkekler tarafından öldürüldü.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE ARTIYOR
Mersin Mimoza Derneği, kadına yönelik şiddete değinerek günde en az 5 kadının derneklerini arayıp sığınma evi sorduğunu ve ne yapabileceklerini sorduğunu açıkladı. Kadınların çoğunun, eş/eski eş, sevgili/eski sevgili, boşanma aşamasında olan kadınların ya da ayrılmak isteyen kadınların iletişime geçtiklerinin altını çizerek kardeş, abi ve baba şiddetine maruz kalan kadınların olduğu da ifade edildi. Son olarak Mersin'de bir erkek tarafından öldürülesiye dövülen 19 yaşındaki A.Y., hastanelik oldu. Aynı gün İstanbul Esenyurt'ta da aynı şekilde dövülen kadın da hastanelik oldu. Bu iki olay da kamuoyunda infiale neden oldu. Ölümle burun buruna gelen kadınlar gibi Türkiye'de her kadın bu korkuyu an be an yaşıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili Gülcan Kış ve Yeşil Sol Partisi Mersin Milletvekili Perihan Koca sorularımızı yanıtladı.
Soru: Geçtiğimiz günlerde merkez Akdeniz ilçesi Şevket Sümer Mahallesi'nde 19 yaşındaki genç, kız erkek tarafından öldürülesiye kadar dövülerek hastanelik oldu. Aynı gün İstanbul'da da benzer bir olay yaşandı ve bu olaylar kamuoyunda infial etkisi yarattı. Yayınlanan raporlara göre İstanbul Sözleşmesi feshedildikten sonra kadın cinayetleri de kadına yönelik şiddette artmış durumda bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
Gülcan KIŞ: Gördüğünüz gibi İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesiyle failler cesaretlendirilmiş, kadına şiddet olayları artış göstermiştir. İstanbul Sözleşmesi, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak amacını taşıyordu.
Ancak başta kadınlar olmak üzere gelen tüm itirazlara rağmen, Tek adamın imzasıyla bir gecede hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi'nden imzamızı çektik. Sözleşme feshedildi. Tek amacı kadınlarımızı, her türlü şiddetten korumak olan en büyük güvence olan İstanbul Sözleşmesi maalesef feshedilmiştir. İstanbul sözleşmesinin iptal edilmesi demek; kadın cinayetlerine bile bile göz yummaktır. Ve nitekim de öyle olmuştur. AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren 21 yılda Türkiye'de 7 binden fazla kadın öldürüldüğü raporlanmıştır. AKP'nin 21 yıllık iktidarında, kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz, cinayetler ve şüpheli ölümler her yıl giderek artmaktadır.
Ve tüm bu nedenlerden dolayı İstanbul Sözleşmesi kadını korumak adına önemliydi.
Ancak her ne olursa olsun biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her platformda kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz bu bizim en önemli görevimizdir.
Perihan KOCA: Kadınlara düşmanlık yemini etmişçesine İstanbul Sözleşmesi'nden çıktılar. İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesinin ardından 800'ü aşkın kadın katledildi. Bu bir kırımdır. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış, cinayete ve şiddete teşviktir. Kadın katliamının önündeki küçük pürüzleri temizlemek için atılmış ciddi bir adımdır. Sözleşmeden geri çekilme gerekçesi olarak kamuoyuna aileyi koruma, hatta kadını koruma gösterildi. İnanılır gibi değil, ama gerçek. Kadınların mevcut toplumsal üretim ilişkilerinde kat kat sömürülmelerini, ezilmelerini ve nihayetinde katledilmelerini teşvik eden özel bir politika söz konusu. Bu politika gücünü kadını yüzlerce yıldır ezen erkek egemen sistemin yerleşikliğinden alıyor. Bu yerleşik erkek egemen sistemi hayatın her alanında sorgulamamız gerekiyor. Hukuk sistemi, medyası, eğitimi, aile içi ilişkileri… Bu sömürü ilişkisi gücünü tüm bu kurumlarda yeniden ve yeniden üretiyor. Kadın cinayetleri tüm bu kurumlarda üretilen erkek egemen kurumsallaşmasının bir ürünüdür. İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırı da bu kurumsallaşmanın ürünüdür.
Soru: Mecliste kadın milletvekilleri olarak kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle konuları hakkında parti gözetmeksizin bir araya gelebiliyor muydunuz? Bir araya geldiyseniz herhangi bir ortak paydada buluştunuz mu? Gelemediyseniz, TBMM açıldıktan sonra böyle bir adım atmayı düşünüyor musunuz? Meclise sunacağınız öneriler var mı?
Gülcan KIŞ: 28. Dönem Milletvekili olarak Yeni Yasama Döneminin başlamasıyla beraber, Meclis Genel Kurulu'nda YSP tarafından gündeme getirilen 'Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması'na yönelik önerge hakkında CHP Grubu adına ilk konuşmamı yaptım. Burada, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasının son derece yanlış olduğunu, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kadının korunmasında İstanbul Sözleşmesi'nin öneminden bahsederken, 28. Dönem Yasama yılı içerisinde kadınlarımızın bizlerden beklentilerini TBMM kürsüsünden dile getirdim. İstanbul sözleşmesi derhal yeniden yürürlüğe konmalıdır dedik. Kadına şiddet davalarına bakan özel yetkili mahkemeler ve Yargıtay'da ayrı bir ceza dairesi kurulmalı tüm savcı, hakim ve adli kurumlarda çalışanlar bu konuda özel eğitimler almalıdır dedik. 6284 sayılı yasayı tam ve etkin uygulayacağımıza değinerek, önergeyi desteklediğimizi ve Meclis Araştırması açılması gerektiğini söyledik. Ancak önerge AKP-MHP oylarıyla reddedildi.
Burada ilginç bir durum var, AKP ve MHP'li kadın milletvekillerimiz kadına yönelik bir şiddet olduğunda bunu sosyal medya hesaplarından kınıyorlar ancak bu konuyla ilgili TBMM'de ortak bir çalışma yapalım dediğimizde buna ret oyu veriyorlar. İşte son olarak Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması önergesinde olduğu gibi ret oyu kullandılar. Bu tutum kabul edilemez. Bunu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Ekonomik kriz her kesimi olduğu gibi kadınlarımızı da vurdu. Artan kreş fiyatları asgari ücreti geçti. Kadınlar iş bırakmak zorunda kalıyor. Konuyu hemen Meclis gündemine getirdim. Ekim ayında Meclisin çalışmalarına başlamasıyla beraber bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Kadınlarımızın sorunlarını gündeme getirmeye devam edeceğiz.
Perihan Koca: Parti gözetmeksizin bir araya gelemiyoruz elbette. Meseleye bakışımızda köklü farklılıklar bulunan partiler söz konusu olduğu gibi, meseleye tamamen zıt yönde bakan, kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti, kadın sömürüsünü inkar eden vekiller var. TBMM açıldıktan sonra böyle bir adım atabiliriz. Ancak kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle ilgili bizim kırmızı çizgilerimiz vardır. Birincisi şiddetin her biçiminin bizzat yürütme, hukuk sistemi, medya, eğitim sistemi gibi kurumlar tarafından üretildiğini kabul edecekler. Yani bizzat iktidar eliyle kadın düşmanlığı yapıldığını kabul etmeleri gerekiyor. İkincisi atılacak adımlarda kendi partilerinin icazetlerini almayıp, kadınların çıkarları neyse onu savunacaklar. Buna varlar mı? Varlarsa elbette birlikte bir takım işler yapılabilir.
Soru: Mersin'de sığınma evleri çok az. Bununla ilgili belediyelerle ve kadın dernekleriyle koordineli çalışmak gibi bir planlamanız var mıdır?
Gülcan KIŞ: Mersin Büyükşehir Belediyesinin 20 kapasiteli 1 sığınma evi bulunmaktadır. Toplamda 4 sığınma evi bulunmaktadır. Bir tanesi Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin, bir tanesi ŞÖNİM'in kadın kabul birimi, Bir tanesi Yenişehir belediyesi tarafından yapılarak işletilmesi için bakanlığa devredilen sığınma evidir. Diğer sığınma evi ise Tarsus Belediyesinindir. Mersin Büyükşehir Belediyesine ait sığınma evinde kadınların kişisel gelişim, yeni hayata adapte olma, güçlenmesi adına güvenli bir ortamda barınma, eğitim takibi, sağlık takibi, sosyal yönlendirme, hukuki yönlendirme, psikolojik danışmanlık, çocukların okul takibi, kadınların okuma yazma eğitimi, hayat dolu buluşmalar eğitimi, mesleki yönlendirme hizmetleri yürütülmektedir. Günlük olarak harçlık ödenen sığınma evinde kadınların tüm ihtiyaçları karşılanmaktadır. Psikologlar, Sosyal Hizmet Uzmanları, Çocuk Gelişimcisi ve Hemşire unvanlarında Meslek elemanları ile 7/24 hizmet sunulmaktadır. Kadın sığınma evlerinin sayısının ve kapasitelerinin arttırılması konusunda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı nezdinde yapılan çalışmaları da yakından takip etmeye devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin 100. yılına yaraşır, kadınlarımızın toplumsal hayatta, hak ettikleri yerlerde olmaları, şiddetin, cinayetlerin yok olduğu, bir ortamda yaşanacak bir hayat sunmak hepimizin ortak hedefidir. Kadın düşmanı politikaların hayata geçirilmek istenmesinin her zaman karşısında olacağız. Her kadın özgür, bağımsız bir yaşam hak ediyor. Bunu sağlayacağız.
Perihan KOCA: Mersin'de sığınma evleri çok az olduğu gibi var olanların da koşulları son derece yetersiz. Erkek şiddetinden ya da kadınları tehdit eden bir unsurdan kaçan bir kadının sığındığı sığınma evleri iyi korunmuyor. Çok ciddi korunma zaafları var bu evlerin. Düşünsenize bir kişi otobüse binerek kadın sığınma evinin önünde inebiliyor. Eğer bir cinayet işleyecekse, kadına şiddet uygulayacaksa bunu elini kolunu sallaya sallaya yapabiliyor. Hem bu konuda adımlar atmak hem de var olan sığınma evlerinin arttırılması için elbette adımlar atacağız. Bu konuda çalışmalarımızı olacak, belediyeler ve kadın örgütleriyle bu konu hakkında görüşeceğiz.
Soru: Eklemek istedikleriniz var mı?
Perihan KOCA: Kadınlara seslenmek istiyorum. Asla umutsuzluğa kapılmayın. Tek değiliz, milyonlarız. Birlikte mücadele edeceğiz, birlikte kazanacağız.