CHP'nin önceki Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tüzük kurultayı, siyaset, normalleşme ve CHP'nin şimdiki yönetimi ile ilişkileri konusunda T24 yazarı Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtladı.
Parti içinde yenilikçi fikirlerin ortaya çıkmasının ve tartışılmasının gerekli olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel ile ilişkileri hakkında "Ülkemiz ne yazık ki çok ağır sorunlar yaşıyor. Sorunları aşmanın yolu tartışmaktan geçiyor. Akıl akıldan üstündür. Dolayısıyla biz kendi aramızda tartışırız, farklı öneriler gelir. Sonunda oturur buna bir karar veririz. O çerçevede çözümleri partinin çözümü olarak ortaya koyarız. Tek ve ortak motivasyonumuz Türkiye'dir." diye konuştu.
Murat Sabuncu'nun normalleşme konusundaki sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığını belirtti, "Türkiye'de devlet gerçekten vatandaşın hakkını ve hukukunu koruyor mu? Hayır. İkili bir yapı oluştu devlette. Bir saray devleti var, bir de Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Saray devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne hükmediyor şu anda." diye konuştu.
Cumhuriyet rejiminin tehlikede olduğunu, CHP'nin yıkılmaz bir kale olarak varlığını sürdürmesinin önemli olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, normalleşme adımları hakkında şöyle konuştu:
"Çiftçi geçinemiyorsa sebebi Erdoğan. İşsizlik varsa sebebi Erdoğan. Halk iki kutup olmuşsa sebebi Erdoğan. Vatanın bekası tehlikedeyse sebebi Erdoğan. Mülteci sorununun, ekonomide iflasın, gençlerimizin yurt dışına kaçmasının, intiharların, ahlaki çöküşün tek sebebi Erdoğan. Kurucu liderimize ‘ayyaş’ diyen o. Kadınlarımıza ‘sürtük’ diyen o. Muhaliflere ‘çapulcu’ diyen o. Gençlerimizi ‘dindar-kindar’ ayıran o. Partimize ‘çöp-çamur-çukur’ diyen o. Genel Başkan'a ‘cibilliyetsiz’ diyen o. Kim yumuşayacaksa, kim normalleşecekse buyursun Murat Bey. Ben asla bunları unutup kabul etmeyeceğim."
Sabuncu'nun "yeniden genel başkan olacak mısınız" sorusuna ise Kılıçdaroğlu şu sözlerle yanıt verdi:
"Öncelikle aktif siyasi hayatımı sürdüreceğimi söyleyeyim. 10 günde bir felsefeci, tarihçi veya sosyolog, akademisyenlerle bir araya geliyoruz, oturuyoruz. Dört beş saat görüşmeler yapıyoruz. Türkiye'nin içinde bulunduğu tablodan Türkiye'nin çıkmasıyla ilgili düşüncelerim oluyor. Zaman zaman bunları yazıya döküyorum, yazılar yazıyorum."