Erken Seçim Tartışmaları: Kırmızı Kart Hamlesi ve Devlet Söylemleri
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Mersin’de “kırmızı kart” göstererek yaptığı erken seçim çağrısı siyasetin gündemini ısındırdı. Özel, yaptığı konuşmada asgari ücretliden emekliye kadar geniş bir kesimin ekonomik mağduriyetine dikkat çekerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kırmızı kart gösterdiklerini duyurdu. “Sandık gelene kadar ayağa kalkıyoruz ve kırmızı kartlarımızı gösteriyoruz” diyerek halkı harekete çağıran Özel’in çıkışı, hükümet kanadından hızlı bir yanıt buldu.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Pazar yazısında erken seçim taleplerine net bir yanıt verdi. Uçum’un yazısı, terörle mücadele politikaları üzerinden devletin çizdiği sert bir tavrı yansıtırken, 2027’nin ikinci yarısından önce seçim olmayacağını ima etti. Ancak Uçum’un satır aralarında yer alan ifadeler, eleştirel gözlerle bakıldığında siyasi gündemi bir başka yöne çekme ve gündem saptırma stratejisi olarak da yorumlanıyor.
Uçum’un yazısında “Terörsüz Türkiye” hedefi üzerinden yapılan vurgu, erken seçim tartışmalarından uzaklaşmak adına bir manevra olarak değerlendirildi. Yazıda, devletin terörle mücadelede hiçbir pazarlık yapmayacağı ve direnenlerin “silahlarıyla birlikte toprağa gömüleceği” gibi sert ifadeler yer aldı. Bu dil, barışçıl çözüm arayışlarını ya da siyasi diyalog mekanizmalarını istismar etmekle suçlanan kesimlere yönelik açık bir gözdağı içeriyor. Ancak bu söylemler, yeni anayasa tartışmalarını ve Erdoğan’ın olası istisnai adaylığını perdeleme çabası olarak da eleştiriliyor.
Özgür Özel’in halkın ekonomik sıkıntılarına odaklanan kırmızı kart kampanyası, toplumun geniş kesimlerinde yankı uyandırırken, Uçum’un yazısında ekonomik talepler yerine terörle mücadele vurgusunun ön plana çıkarılması dikkat çekti. Sosyal adalet, gelir dağılımı ve temel haklar yerine güvenlik eksenli bir tartışmanın dayatılması, hükümetin muhalefetin taleplerini bastırmak için kullandığı bir strateji olarak yorumlanıyor.
Öte yandan, Uçum’un yazısında İmralı görüşmeleri ve Kürt sorununa dair kullanılan söylemler, “müzakere ve pazarlık” ifadeleriyle yeni bir cephe açılmaya çalışıldığı izlenimi veriyor. Ancak tüm bu sert mesajların, halkın ekonomik sorunlarını gölgede bırakmaya yönelik bir dikkat dağıtma hamlesi olduğu eleştirisi yapılıyor.
Özel’in erken seçim çıkışı, sosyal adalet ve ekonomik iyileştirme talepleri üzerinden yükselirken, hükümet kanadından gelen yanıtlar, daha çok güvenlik politikalarına dayandı. Bu tartışmalar, önümüzdeki dönemde siyasetin daha da sertleşeceğinin işaretlerini veriyor. Kamuoyu, erken seçim çağrısına yanıt verilmesini beklerken, hükümetin gündem saptırıcı açıklamaları, toplumun seçim sürecindeki beklentilerini karşılayacak mı, zaman gösterecek.