KISKANÇLIK DUYGUSU-4

Abone Ol


Kıskançlık, psikolojik donanımızın güçlü ve önemli bir unsurudur. Yıkıcı
özellikleri çoğunlukta olan bu duygumuzu inkar ederek hem kendimize hem de
türümüzün dünya gezegenindeki gelişim ve adaptasyon serüvenine zarar
veririz. İnsanın ‘Gizli Psikolojisi’nin’ en büyük ustalarından biri olan Antik
Yunanlı düşünür Plutarkhos’un ‘Moralia: Kıskançlık ve Nefret Hakkında’ isimli
eserinde de vurguladığı gibi ‘Kıskançlık, kendimize bile itiraf etmekten
utandığımız tek duygumuzdur.’
Kıskançlığın tahrip edici dışa vuruşlarını önlemenin ve onu olumlu bir mecraya
kanalize etmenin ilk ve en önemli aşaması, bu duygumuzun varlığını kabul
etmek ve onunla barışık hale gelmektir. Bu duygumuz, insanoğlunun yaşam
yolculuğunda sürekli bir tekamül(ileri yönlü bir gelişim) olması için vardır. Yoksa
insanoğlunun birbiriyle didişip; insanlık ailesinin kazanımlarını aşağı çekmesi için
değil.
Bu duygumuzun, psikolojimiz ve kıskanılan kişi üzerindeki yıkıcılığını azaltmak
ve mümkünse olumlu bir zemine çekmek için birkaç perspektif sunacağız.
1-Kıskançlığı ‘Gıpta ederek’ aşmayı deneyin: Beynimizin yaklaşık 6 milyon yıllık
evrim serüveninde edindiği; ‘kendimizi başkalarıyla kıyaslama’ özelliğinin önüne
şuan için geçemiyoruz.(Belki 2-3 yüzyıl sonra beynin gizemleri çözülünce,
beynimizin bu duygumuzu tetikleyen kısımlarına müdahaleyle bu mümkün
olacaktır.) Fakat bu özelliği faydalı içerik üretimlerine hizmet etmeye sevk
edebiliriz.
İnsan yaşamının doğasında vardır; her zaman bizden daha zeki, daha yetenekli
ve daha başarılı birileri olacaktır. Bunun önüne geçemeyiz. İnsanları kabaca
kıskanıp; kazanımlarını ve başarılarını baltalamak yerine onlara özenerek daha
ileri başarı düzeylerine çıkmayı istememiz gerekir. Bunu başarmak içinde, belli
düzeyde de olsa psikolojimizin işleyiş yasalarına vakıf olmak ve bazı psikolojik
kaymaları yapacak öz denetime sahip olmak gerekiyor.
Ayrıca yaşamda bir amaç bir dava sahibi olmak kıskançlığı direkt bloke
edecektir. Çünkü gaye sahibi bir insan sağlam bir çalışma ahlakına ve disiplinine
de sahip olacaktır. Bu sıfatlara sahip bir bireyi de kıskançlık yönetemez hale
gelecektir.

2- Sahip olduğunuz olanak ve yetenek düzeyinizin altında bulunan bireylere
dikkatinizi verin:
İnsan yaratılışı gereği sahip olduğu nimetlerin farkında
değildir. Toplumsal hiyerarşide kendimizden alt statülerde bulunanlara
bakışımızı çevirip; kıyaslamalara girince sahip olduklarımıza dair farkındalığımız
artar. Bunun sonucunda ‘şükretme veya minnettar olma’ denen kıskançlığı
baskılayan özelliğe sahip duygumuz ortaya çıkar. Minnet duygusu kıskançlığın
panzehirlerinden biri ve farkında olmanın eşdeğeridir.
3-Başarıya ve başarılı insanlara hayran olma özelliğinizi geliştirin: Birilerinin
bilimde, sanatta vb. alanlarındaki başarılarına hayranlık duymak ilkel doğamızı
aşmamız demektir yani kıskançlığımızı kontrol altına almamız demektir.
Kıskanmak ve hayran olmak zıt yönlere gelişim gösteren iki bitişik duygudur.
Diğer bütün zıt duygular gibi. Söz gelimi; çok korkak biri aynı zamanda çok cesur
biri olma potansiyeline sahiptir. Ya da çok merhametli biri çok acımasız bir olma
potansiyeline sahiptir. Bu hayranlık duygusunun da dengesi yakalanmalıdır. Kişi
hayranlık ve ‘kendi potansiyeline’ güvenmenin ortasında durmalıdır. Yoksa bir
noktadan sonra kişide ‘aşağılık kompleksine’ haliyle de müzmin bir kıskançlığa
sebebiyet verebilir.
4-İnsanlığı bir aile görüp; diğer herkesin başarılarıyla mutlu olmayı denemek:
İlkel doğamızda birilerinin acılarına içten içe sevinmek var. Önceki yazılarımızda
buna değinmiştik. Asıl zor olan ise psikolojik evrimimizin sınırlarını zorlayan ve
bizi gerçek bir insan olmaya sevk eden ‘Birlikte mutlu olmayı’ başarmaktır.
Birilerinin başarılarıyla mutlu olmak insan türünün en üst evrimsel aşamasına
kavuşması demektir. Bu konu üzerine yoğunlaşmış düşünür Niezstche ‘İnsanca
Pek İnsanca’ isimli eserinde ‘birlikte sevinebilmeyi’ en yüksek erdemlerden biri
olarak ifade etmiştir.
5-Parayla ilişkinizin adını koyun: Para insanoğlunun en büyük icatlarından
biridir. Paranın söz konusu olduğu her alanda hiyerarşi vardır ve her zaman
acımasız bir rekabet devrededir. Parayı bir amaç olarak görürseniz
kıskançlığınızı yönetemezsiniz. Fakat parayı yaşamınızı kolaylaştıran bir araç
olarak görürseniz; parayı siz yönetirsiniz; para sizi değil. Bu durumda da
kıskançlığınızı pasifize etmiş olursunuz. Para ve bilgi bir arada olunca gücü ve
insan doğasındaki güç istencini tatmin eder. Aksi durumda, ODTÜ Felsefe
bölümünde uzun yıllar felsefe eğitimi veren Prof. Dr. Yasin Ceylan hocamın
tespitiyle para+cehalet=felaket denklemini doğurur.

6- ‘Güç İstencinizi’ inkar etmeyin: İnsanoğlunun ‘Güç İstencini’ meşru görün.
Güç istenci, insan tabiatının en önemli özelliklerinden biridir. Her insan daha
çok güce sahip olmak için mücadele verir. Bu durumda rekabeti; rekabette
kıskançlığı tetikler. Bu alanda gelişecek kıskançlığı yönetmenin de en önemli
anahtarlarından biri bilgidir. Bu arada yine bilgi, gücün en önemli iki
bileşeninden biridir. Diğer bileşen ise paradır.
Kendinize, insanlığa ve evrene dair bilginizi artırın ve bu bilgileri yaşamınızda
davranışlarınıza yansıtın. Buna ‘bilme’ denir. Bilgili olmaktan farklı bir durumu
ifade eder. ‘Bilmeniz’ artıkça faniliğinizin farkına varacaksınız. Faniliğinize dair
farkındalığınız artıkça da kıskançlık, kontrolsüz hırs gibi yıkıcı duygularınızı
kontrol etmeyi öğreneceksiniz.