Milli Cahiliye Bakanlığı!

Abone Ol

Kadın-erkek Türk bilim insanlarının, tarihçilerin, arkeologların yetişmesini istiyen Mustafa Kemal Atatürk, manevi kızlarından Afet İnan'ı bu doğrultuda yetiştirmişti. Muazzez İlmiye Çığ'da Atatürk'ün bu kavrayıcı, kapsayıcı, tarihsel sürekliliği esas alan tarih bilincinin ve onun kadına verdiği değerin bir eseridir. Sümer ve Asur uygarlıkları üzerine çalışmalar yapmış büyük bir arkeolog olan Muazzez İlmiye Çığ, geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrıldı. Işıklar içinde uyusun. Yazıma kendisini anarak başlamış olayım.

Ne yazık ki Yusuf Tekin adında bir Milli Eğitim Bakanı'mız mevcut. Kendisi Diyanet İşleri Başkanı ile aynı cehalet frekansında bir şahsiyet. Ara ara bu ikisinden hangisi daha gerici ve Atatürk düşmanı diye düşünmeden edemem. Çünkü aralarında odukça dişli bir rekabet söz konusu. Son yaptığı konuşmalarla Yusuf Tekin bir adım öne geçti bence. Söylediklerinin benim gözümde bir değeri olmasa da kendisi eğitimden sorumlu kişi olduğu için, üzerine bir şeyler söylemem gerekiyor. Gaflet içindeki bu şahıs, geçtiğimiz günlerde şu şekilde bir söylemde bulundu. "Sizin laiklikten anladığınız şu; camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kuran-ı Kerim öğrenmesini yasaklamak. Ben evrensel laiklikten yanayım, sen ise Türkiye'ye özgü, kendi icat ettiğin laiklik kavramını bana dayatıyorsun"

Eğitiminin miladının da AKP döneminde atıldığını söyleyen bu şahıs, acaba hangi milattan bahsediyor? Hatırlatmakta fayda var, AKP iktidarı döneminde eğitim sistemi 17 kez değiştirildi. En basit mantıkla bile, düzgün işleyen bir şeyin 17 kez değiştirilmeyeceğini herkes anlayabilir diye düşünüyorum. Muhtemelen eğitimin ortadan kaldırılmasının miladından bahsediyor. Bu konuda haklı olabilir. Çünkü ortada ucube bir sistem dışında, eğitim namına bir şey kalmadı. Konumuza dönecek olursak; Atatürk düşmanı bu şahsın söylediği "Camileri ahıra çevirdiler, Kuran-ı Kerim öğrenilmesini yasakladılar." yalanları eskiden beri süregelen bir söylem. Cumhuriyet'i diktatörce bir laiklik uygulamasıyla suçlayan bu sözler, tam bir kara propaganda, cehalet ve nankörlük örneğidir! Eğer Cumhuriyet bahsedildiği gibi diktatör bir yapıda olsaydı, pekala, "namaz kıldıranların maaş alması caiz değildir" diyerek hocalara maaş ödemeyebilirdi. Yüz binlerce hocaya maaş ödeyen Cumhuriyet, bunun karşılığında ise sırtından bıçaklandı. Çünkü çoğunlukla camilerin arka bahçelerinde bugünkü tarikatların tohumlarını atıldı ve kendilerine maaş ödeyen Cumhuriyet'i yıkma planları da buralardan yayıldı. Bu kadar cehaleti ve nankörlüğü ne müslümanlıkta ne insanlıkta bulmak mümkün değildir! "Camileri ahır yaptılar, yıktılar." şeklindeki kara propagandalarla milleti Cumhuriyet'e düşman etmek için uğraştılar. Peki bu yalanları ortaya atanlar kimdi? Vatan haini Mustafa Sabri, Damat Ferit, Dürizade gibiler ve tohumları!

Camileri yaktılar, yıktılar yalanları üzerine de biraz konuşalım. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ndeki cami belgeleri incelendiğinde tarihi ve mimari değeri olan camilerin, Atatürk imzalı Bakanlar Kurulu kararlarıyla aslına uygun olarak tamir ettirildiği görülüyor. Camileri işgalci Yunan orduları yıkıp ahır yaptı. Cumhuriyeti kuranlar ise yüzlerce camiyi tamir ettirdi. Kuran okumak yasaklandı! Yalan. Tam tersine, halkın yüzyıllardır anlamadan okuduğu Kuran, halkın anlayabilmesi için Atatürk'ün isteği ve onayı ile TBMM tarafından tefsir ve tercüme ettirildi. Elmalılı Hamdi Yazır'ın yaptığı 9 ciltlik  Kuran tefsiri 1936'da yayınlandı. Ezan susturuldu! Bu da yalan. Ezanı susturanlar da işgalcilerdi. Eskişehir'i işgal eden Yunan orduları 1,5 yıl boyunca Eskişehir'de ezanı yasaklamıştı. Büyük Zafer kazanılıp, vatan işgalden kurtulunca ezanlar da tekrar okunabildi. Ezan, bir dönem güzel dilimizle Türkçe de okundu. Fakat aynı dönem Arapça okunması yasak değildi. Yıllardan beridir bu konu üzerinden de Cumhuriyet düşmanlığı yapıldı ve halen yapılmaya devam ediliyor.

Cumhuriyet'in ilk yılları ve Mustafa Kemal Atatürk hakkında bu ve benzeri sayısız yalan ve iftira mevcut. O dönemden günümüze Cumhuriyet düşmanları ve bu gibi iftiralar hiç eksik olmadı. Din gibi yüksek hassasiyet duyulan konular üzerinden fitnelerini yayan bu hainler, ne yazık ki en güçlü dönemlerini yaşar hale geldi. Fesli Kadir gibi İngiliz ajanlarının ve benzerlerinin müritleri, kirli dillerini artık gizleme ihtiyacı da hissetmiyor. İçimizden başlayıp büyüyen ve neredeyse devletin tüm kurumlarına yayılan bu çürümeyi bir an önce durdurmak gerekiyor. Yoksa elimizde bir Cumhuriyet kalmayacak! Bunun için de yapılması gereken tek şey; bunca gerici ve yobazın arasında, çocuklarımızı ısrarla akıl ve bilim yolunda eğitmekten geçiyor. Çünkü "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." Ne yazık ki bunu verecek bir eğitim sistemimiz olmadığı için de kendimiz yapmak zorundayız.