MUHTELİF KONULAR ÜZERİNE BAZI PERSPEKTİFLER-3

Abone Ol

Günümüz Türkiye’sine bizi taşıyan yakın tarihteki önemli olaylar nelerdir?

1-27 Nisan 2007 muhtırasından sonra gerçekleştirilen Dolmabahçe Mutabakatı: Dönemin Başbakanı Erdoğan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında gerçekleşen tarihi görüşmede alınan kararlar günümüz Türkiye’sine giden süreci hızlandıran kilometre taşlarından biridir.

O dönem kamuoyuna bu görüşmeye ait bazı maddeler sızmıştı. Bu iddiaların tümü yaşanarak doğrulandı.

Maddeler şunlardı:

1-AKP’ye kapatma davası bir daha açılmayacak.

2-Fethullahçı örgütlenmenin eğitim, ticaret, bürokratik, yargı ve askeri tüm yapılanması tasfiye edilecek.

3-KCK ve Ergenekon davaları bitirilecek. Çünkü KCK içine sızmış Mit ajanlarının mahkemelerde deşifre edilmesi noktasına gelinmişti.

4-Erdoğan Cumhurbaşkanı olup; Çankaya’ya çıkacak. Asker, eşi başörtülü birinin Cumhurbaşkanı olmasını sorun etmeyecek.

5-Büyükanıt ailesinin karıştığı yolsuzluk dosyalarının üstü kapatılacak.

6-İmralı da mahkum olan Abdullah Öcalan ile Kürt meselesine dair görüşmeleri artık kurmay askerler değil, Mit koordine edecek.

2-17-25 Aralık Yolsuzluk Dosyası: 2009 yılından itibaren Fethullahçılar ve Erdoğan çok ciddi bir iktidar kavgasına giriştiler. Eskiden müttefik(aslında başından beri birbirlerinden nefret ediyorlardı fakat aralarındaki sağlam çıkar birlikteliği bu durumun üstünü örtüyordu.) olan bu iki kesim bu dönemde ölümüne düşman oldular. Fethullahçı polislerin bu nedenle ortaya çıkardığı yolsuzluk tapelerinde; sıfırlanan sadece paralar değildi; Türkiye de ki hukukta sıfırlandı. Doğu Perinçek’in tabiriyle ‘Hukuk, siyasetin köpeğidir’ sözü ülke gerçeği haline geldi.  Nihayetinde savaşı, askerleri yanına çeken ve yargıyı kontrolüne alan Erdoğan kazandı.

3-Gezi Olayları: Lidersiz ve tamamen gençlerin insiyatifinde gerçekleşen ve 28 Mayısta başlayıp; 30 Ağustos 2013’te biten bu süreç, Türkiye’nin bu günü için önemli bir dönemeç oldu. Erdoğan, bunu kendisine yapılmaya çalışılan bir darbe olarak okudu ve kendi tabanını bu söylemle konsolide etti. Gezi olayları davasının tek tutuklusu olan Osman Kavala(Osman Kavala’nın, Gezi Olayları öncesi tüm malvarlığını yurtdışına taşıması, onu İktidarın hedefi haline getirdi. O dönem Kavala gibi binlerce zengin iş adamı mal varlıklarını yurtdışına kaçırmıştı. Kavala’nın mahkumiyeti, bir nevi bundan sonraki mal varlığı çıkışı teşebbüslerine ‘sembolik’ bir gözdağı niteliği de taşıyordu.)  hukuka aykırı bir şekilde cezaevinde tutulmaktadır. Çünkü iktidar şunu bilmektedir; eğer Osman Kavala serbest bırakılırsa, Gezi Olayları’nın, iktidarlarına karşı girişilmiş bir darbe olduğu tezi çökecektir.

4-7 Haziran 2015 seçim sonuçları: Tek başına iktidar olamayan Erdoğan, çözüm sürecinin(tabii ki başından beri bir oyalamadan başka bir şey değildi.)  aşamalarından biri olan Dolmabahçe görüşmelerinde masayı devirip; hendek olaylarıyla ülkeyi sertlik dolu bir sürece soktu. Binlerce insanın ölümüne ve yaklaşık 700 bin insanı göçe zorlayarak; var olan sosyolojik dokunun tahrip olmasına neden oldu. Geride on yıllarca atlatılamayacak toplumsal travmaları bırakan bu kanlı sürecin nihayetinde 1 Kasım da seçime giden Erdoğan, iktidarını tekrar tesis etti. Bu aşamada ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sloganıyla(Kuvvetle muhtemel Sırrı Süreyya Önder bunu, onun kulağına fısıldadı. Yine kuvvetle muhtemel devletin bu dönemdeki Yalçın Küçük’ü Sırrı Süreyya’dan başkası değil.)  ona bayağı zorluk çıkartan HDP’li Selahattin Demirtaş olmak üzere birçok Kürt siyasetçiyi cezaevlerine gönderdi. Ayrıca bana göre Selahattin Demirtaş’ın da bu döneme ait bir öz eleştiri yapması gerekiyor. Çünkü hiçbir ideolojik kalıpla düşünmeyen Erdoğan, pekala HDP veya CHP ile ittifak kurabilirdi. Ve yine bu ittifakın neticesinde makyavelist bir pragmatizm çizgisine sahip Erdoğan, Kürt meselesine ve Alevi sorununa dair bazı görece iyi veya kalıcı iyileştirmelere kolaylıkla gidebilirdi. Ancak bu olmadı ve Erdoğan’ın MHP ile kurduğu ittifak, Türkiye’yi maalesef mafyatik bir yönetim anlayışına mahkum etti.

5-15 Temmuz Darbesi: Türkiye de resmen rejim değişikliğine gidildi. Erdoğan’ın tek adam iktidarına muhalif olan herkesi (cenahı fark etmeksizin), tespit edebildikleri Fethullahçıları ve yine idealist ve aynı zamanda Batı yanlısı Kemalistleri, başta TSK olmak üzere devletin her kademesinden söküp; cezaevlerine gönderdi. Bunu Erdoğan, Süleyman Soylu, Hakan Fidan( Mit) ve Hulusi Akar liderliğindeki Avrasyacı askerler koalisyonu birlikte yaptı. Kaymağı her zamanki gibi yine Erdoğan yedi. Sırasıyla Soylu’yu, Hulusi Akar’ı şimdide Hakan Fidan’ı yavaş yavaş tasfiye ederek rakipsizliğini korudu. Gerçekten hakkını teslim etmek lazım, inanılmaz bir siyasi fenomen.

Suriye’deki savaşın sonuçları ve İran’a etkileri ne olur?

Suriye savaşında sular durulup; bölge kendine özgü dengesine kavuştuğunda en karlı çıkacak kesim Kürtler olacak gibi görünüyor. İsrail, İngiltere(her zamanki gibi perde arkasında) ve Amerika Birleşik Devletleri’nin oluşturduğu konsorsiyum İran’ı vurmayı ve mevcut yönetimi devirip; devrik lider Ali Rıza Pehlevi’nin oğlu Rıza Pehlevi’yi iktidara getirmeyi kafaya koymuş durumda.(ABD televizyonlarında onu kamuoyunun önüne çıkarmaları bunun önemli işaretlerinden biri. Fakat başka adayları da vardır.) Bu yüzden esas plan olan İran’ın vurulmasıdır. Planın ilk aşaması olan İran’ın Ortadoğu da dağılmış şekildeki çeşitli paramiliter güçlerini Suriye de toplayıp orada imha etmek ve İran’ın etrafındaki çemberi daraltmaktı. Bunda da şu ana kadar başarılı oldular. İran, Irak’taki Haşdi Şabi birliklerini Suriye’ye çekmek zorunda kaldı. Suriye’deki  bugünkü savaş konseptinin üç mimarından biri olan(diğerleri Mossad Başkanı David Barnea ve CIA Başkanı William Joseph Burns.) İngiliz Dış İstihabarat Servisi MI 6’nın 2020’den itibaren başkanlığını yapan Richard Moore’dur. Moore, 2014 Ocak ayından itibaren İngiltere Büyükelçisi olarak Türkiye de görev yaptı ve Türkiye de ki başarılı hizmetlerinden dolayı MI 6’nın başına getirildi. Bu süreçteki faaliyetlerinin hemen hemen hepsinde şu an ki Mit Başkanı ve o dönemin Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın ile yakın bir mesai yürüttü. İhtimal, İbrahim Kalın, Richard Moore ile olan iyi ilişkisi ve ABD’de ki başta Yahudi Lobisi olmak üzere birçok lobiyle (sır olmayan) iyi ilişkilerinin sonucunda Mit’in başına getirildi. Çünkü Batılı hegemonik güçlere eskisi kadar güven vermeyen ve Erdoğan sonrası için kişisel kariyerine odaklı Hakan Fidan’ın yerine Kalın, çok daha iyi bir profildi. Ve İbrahim Kalın, Erdoğan üzerinde siyaseten en çok etkisi olan isimdir denebilir. Kalın’ın önerisiyle, Erdoğan’ın 14 Mayıs 2023’teki seçimi de, İran karşıtı cepheye verdiği; ‘İran’ı birlikte(destek sunma) vurma’ sözüyle kazandığı kanaatindeyim.  Bugün Suriye’ye giren Türkiye’nin bu noktaya getirilme süreci kısaca bu aslında. Özetlersek; İran karşıtı bu konsorsiyumun hedefi Suriye’yi üçe bölmek ve oradaki Kürtlere statü kazandırmaktır.(Tabii ki İsrail’in güvenliği için. Çünkü dünyayı çıkarlar yönetir; sevgi değil.) İran içinse, sadece yönetim değişikliğine gitmek; üniter yapısına(şimdilik) dokunmak istemiyorlar. Kısaca planlamaları böyle fakat konjoktür ne gerektirir; o şimdilik bilinmez.

 

Türkiye’nin şu an için en güçlü kurumu hangisidir?

Herkesin malumudur ki Uludere(Roboski) faciasından sonra Türkiye’nin en güçlü kurumu MİT olmuştur. Ergenekon davaları nedeniyle kamuoyunda imajı ciddi bir şekilde yıpranan TSK’nın yerine Erdoğan’ın örtülü ödenek fonlamaları ve çıkarılan özel kanunlarla ve yine genişletilen bütçesi sayesinde MİT tarihinin en güçlü dönemini yaşadı. Ve hala da en güçlü kurum olma özelliğini korumakta. Erdoğan kendi iktidarını, TSK üzerinden tesis edemeyeceğini bildiğinden bir yandan altan alta TSK’yı zayıflatırken; bir yandan da Mit’i güçlendirerek özlem duyduğu ‘tek adam’ rejimini kurabildi. Mit-Erdoğan ittifakının gelişip büyümesinde, Hakan Fidan’ın Erdoğan ile kendi kaderini bir gösteren kurnazca stratejisinin de payı büyük oldu. Erdoğan ve Fidan’ın simbiyotik ilişkisi(karşılıklı faydaya dayalı beslenme) Fidan’ın kendisine yönelen herhangi bir tehdidi;  Erdoğan’a: ‘ Aslında benim üzerimden asıl size saldırıyorlar; hedef sizsiniz diyerek’ Erdoğan’ın desteğini sağlıyordu. Ve rakiplerinden böylece rahatça kurtuluyordu.