Ne Yersek Yiyelim Her Öğün Biraz Daha Zehirleniyoruz!

Abone Ol

Ne Yersek Yiyelim Her Öğün Biraz Daha Zehirleniyoruz!

Distopik bilim-kurgu romanlarında ya da filmlerde, yiyecek ve içecekler içinde genellikle bir şeyler saklıdır. Bu yiyecekleri tüketen insanlar da genellikle birçok olumsuz durumla karşılaşır. Bu senaryoların bazen yiyeceklerin kısıtlı olmasından dolayı ortaya çıktığını, bazen de deneysel olaylar olarak karşımıza çıktığını görürüz. Günümüzde de söz konusu gıda sektörü olunca, distopik bir senaryodan fırlamış gibiyiz. Yiyecekler içerisinde birçok katkı maddesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat bu durum bilim-kurgu yapıtlarındaki gibi yiyeceklerin yetersiz olmasından değil, üreticiler açısından daha kolay ve ucuz olduğu için karşımıza çıkıyor. Tüketiciler ise bu durumu; farkında olmalarına rağmen kabullenip, normalleştirmişler.

Ambalajlı gıdalardaki tüketimin artış hızına bakacak olursak, neredeyse doğal bir ürün tüketemiyoruz desek yanlış olmaz. Aldığımız herhangi bir ambalajlı üründe; koruyucu, tatlandırıcı, renklendirici, nemlendirici, asitlik düzenleyici, aroma/kıvam arttırıcı, sertleştirici, emülgatör, hacim arttırıcı, köpüklenmeyi/topaklanmayı önleyici, jelleştirici, katılaştırıcı adı altında birçok kimyasal vücudumuza giriyor. Bunların arasında sodyum nitrat, çin tuzu, yüksek fruktozlu mısır şurubu, trans yağlar, çeşitli yapay gıda boyaları, yapay tatlandırıcılar gibi aşırı zararlı şeyler de mevcut. Çeşitli kodlar ve kısaltmalarla karşımıza çıktıkları için (bkz. E250, MS6, E621, E951...) ne olduklarını da anlamıyoruz.

Hazır gıdalardaki kanser riski taşıyan kimyasalların, özellikle çocuklar üzerinde olumsuz etkilerinin daha fazla olduğu da bir gerçek. Fast-food  tarzı yiyecekler, işlenmiş etler, bol yağda kızarmış gıdalar, tatlandırıcılar, paketli gıdalar, şekerlemeler, tavuk nugget ve türevleri, beyaz şeker, beyaz un, dondurulmuş gıdalar, kahvaltılık gevrekler hepimizin sürekli tükettiği besinler haline gelmiş durumda. Bunca sağlıksız besine maruz kalmamıza ek olarak, birçok üründe karşılaştığımız sahtekarlık ve denetim eksikliği de hayatımızın ne derece önemsiz görüldüğünün kanıtı niteliğinde.

Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü raporuna göre; ülkedeki kayıt ve onay kapsamında bulunan gıda işletmelerinin yarısı bile denetlenemiyor. Et ve süt ürünleri başta olmak üzere, karşımıza çıkan sahtekarlıklar her geçen gün artıyor. Zeytinyağına pamuk, ayçiçek ve kanola yağlarının karıştırılması, tarihi geçmiş kaşarların eritilerek krem peynir olarak satılması, tereyağına patates ve margarin karıştırılması, yoğurt ve peynirlerin içine jelatin, nişasta ve bitkisel yağ karıştırılması bu sahtekarlıkların sadece küçük bir kısmı. Denetlemelerde taklit ve tağşiş edilmiş ürünler için, üreten firmalara komik bir para cezası uygulanması da ayrıca ele alınması gereken bir konu. Denetlemelerden önceden haberdar olunması, rüşvet ve göz yumma durumları ve güçlü siyasi bağları olan şirketlerin usulsüzlüklerinden hiç bahsetmiyorum bile. Polonya'dan ithal edilen sığır etinde deli dana hastalığına rastlanmıştı bir dönem. Tarım Bakanlığı'na bağlı bir uzman "Tahlil raporları Polonya dilinde yazıldığı için ne yazdığını anlamadık" şeklinde bir savunma yapmıştı. Bu açıklama tam olarak ülkenin özetidir.

Gıda sektörü; doğal diye satılan, organik diye övülen ürünlerde bile her türlü sahtekarlığın yapıldığı bir duruma evrilmiş vaziyette. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı akıl sağlığımızı koruyamıyorken, gıda terörünün akıl almaz boyutlara ulaşmasıyla birlikte beden sağlığımızı da koruyamaz hale geldik. Yozlaşma ve çürüme ülkenin her yerine o kadar işlemiş durumda ki; para kazanma ve kâr elde etme hırsıyla her türlü sahtekarlığa göz yumulur hale gelmiş, devletin denetleyici yapısı ise yeterliligini tamamen yitirdiği bir duruma evrilmiş. Sonuç olarak; yediğimiz, içtiğimiz neredeyse her şey sağlığımız açısından büyük bir risk teşkil ediyor. "Ne yapalım kardeşim yemek de mi yemeyelim?" dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Fakat önerim şudur ki; en azından paketli ve işlenmiş gıdalardan mümkün olduğunca uzak durun. Ayrıca organik, doğal diye satılan ürünlerde sadece tanıdığınız kişilere güvenin. Bu durumu ne derece kontrol edebilirseniz o kadar iyi, fakat ne yaparsanız yapın yeterli olmayacak ve yediğiniz her şeyde zehirlenmeye devam edeceksiniz.