Her hastalık, organizmanın kendi işleyişine aykırı etkilere karşı bir tepki, öfke ve isyandır.
Tıp ve psikoloji alanlarında yaptığı çalışmalarıyla tanınmakla birlikte, ruhsal ve manevi yaklaşımlara da büyük önem veren İsviçreli Doktor Tournier’e göre birçok hastalığın sebebi hastanın vücudundan ziyade yaşamında aranmalıdır. Hastalık çoğu defa kaderin ve işleyişin aksiliklerine karşı vücudun isyanıdır. Ruhta başlayan her sıkıntı vücudun hastalanması için organik bir isyana evrilir. Bu zemini sinir sistemi aracılığıyla ruh hazırlar. İsyan ruhtan vücuda geçer. Ona göre hastalığın sebebi hastanın ruhunda ve hayatında aranmalıdır.
Elbette bizlerin hayatın çaresizlikleri önünde sinirlenmemeyi isyan etmemeyi öğrenmemiz gerekir ve ruhumuz bu yol için geçerli kılavuzumuzsa onu olumlu yönde eğitmeli ve yönlendirmeliyiz.
Tournier’e göre bunun en önemli yollarından biri, kabul ve affetmenin ruhsal sağlığın önemli bir parçası olduğunu idrak etmemizdir.
Kişi kendini ya da başkalarını affetmediğinde, bu duygusal yükler hastalıkların oluşumuna zemin hazırlayabilir. Bu nedenle, affetme ve kendini kabul etme süreçlerinin iyileşme üzerinde güçlü bir etkisinin olduğunu düşünülür.
Kabul etme konusunda, affetme konusunda, özür dileme konusunda, teşekkür etme konusunda, iltifat etme konusunda toplum olarak ne kadar başarılı olduğumuz tartışılır. Şiddet yanlısı, öfke bağımlısı kişilerin çokluğu ve maalesef her konumda ve farklı unvanlarla karşımıza bir şekilde çıkmaları bu söylediklerimizin kanıtı niteliğindedir. Torurnier’in belirttiği gibi onların bu rahatsızlıkları için önce vücutlarına değil yaşamlarına bakmak gerekir. Nasıl yaşadıkları, vücutlarının sağlığı hakkında ipuçları verir.
Elimizde ruh gibi güçlü ve etkin bir rehberimiz var. Onu nasıl büyütürsek o da bize o şekilde geri döner. Hırslarımızın, kontrolsüz öfkelerimizin, aşırılıklarımızın önüne geçip denge kurabilmemiz için sığınacağımız tek liman kendi ruhumuzdur.
Nazan Bekiroğlu Sonsuzluk adlı kitabında şöyle der;
‘’Bir yanın karanlık senin bir yanın ışık. Bir yanın melek kanadı bir yanın şeytan ıslığı. Bir yanın çamur beden, bir yanın kutsal ruh. Bir yanın iyiliğe açık bir yanın iyiliğe kapalı. Tek başına ne duru iyilik ne de saf kötülük sensin. Ne baştan ayağa cennetsin ne de tümüyle cehennemsin. Aynı ânda birbirine zıt iki şeysin. İçinde iyilik ve kötülüğü besleyip büyütecek yeteneğe aynı ânda rastlayacaksın. Hataya da sevaba da aynı derecede ehliyetli olacaksın. Bir yanın yükselmeye çekecek seni bir yanın düştükçe düş diyecek. Zirvelerle çukurlar arasında gidip geleceksin’’