1946 yılında Bulgaristan’ın Kırcaali kentinde dünyaya gelen Nurettin Yılmazer, ailesinin 1951 yılında Sındırgıya göçmesiyle beraber başladığı dede yadigârı mesleğini 70 yıldır devam ettiriyor. Motorlu taşıtların az olduğu dönemde araba koşumları, binek veya çeki at takımlarını dükkânında yapan Yılmazer, şimdilerde ise daha çok traktör ve kamyon brandası ile kamp çadırları dikip çoban torbası ve köpek tasması üretiyor. Yılmazer, saraçlık mesleğini kendisinin keşfetmediğini, bu mesleğin atadan kalma bir miras olduğunu ifade ediyor. Dedesi ve babasının da saraç olduğunu ve kendisinin üçüncü kuşak olduğunu dile getiriyor.
Yılmazer, saraçlık mesleğinin inceliklerine değinerek, "Bu peygamber mesleği, öyle güzel bir meslek ki yaptığın eser gibi, nasıl inşaat ustası güzel bir ev yapıyor, bizde ata göre boynuna göre sırtına göre yaptığınız zaman onlarla övünüyorduk. Herkes kaşık yapar sapını ortaya getiremez, herkes hamut yapar hayvana göre yapamaz. Biz hayvanın boynunun ölçüsünü alıyorduk ona göre hamut yapıyorduk" şeklinde konuştu.
Zamanında Türkiye’nin dört bir yanına hamut üretip gönderdiğini ifade eden Yılmazer, “Türkiye geneline hamut gönderdim. 5,6 kişi çalışıyorduk Haftada yüz tane hamut yapıyorduk. Oradan Türkiye geneline sevk ediyorduk. Gayet de iyi yani ben mesleğimden pişman değilim. Bizim gibi insanları bulmak artık çok zor yani. Dağın başında adam çift sürüyor. Dağ bölgesindeyiz. Yine de atlar var, merkepler var, eşekler var. Onların bir hamutu kırıldığı zaman yine beni buluyorlar. Yoksa o adam o işi yapamayacak traktörün giremediği yer” dedi.
Yılmazer mesleği sayesinde 3 çocuğunu üniversite okuttuğunu belirterek, "Allah'a çok şükür bu mesleğin sayesinde 3 tane çocuğum var, 3 çocuğuma da üniversite okuttum. İkisini öğretmen yaptım, birini veteriner hekim yaptım" dedi.
Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte saraçlık mesleğinin azaldığını belirten Yılmazer, "Eskiden her evde 1 at vardı, çift sürmek için veya 2 at vardı. Şimdi her evde 1 traktör, 2 traktör var zaten o ata da ihtiyaç kalmadı o merkebe de o öküze de yani ve ondan sonra da bize de ihtiyaç kalmadı" diye ekledi.
Yılmazer, artık gençlerin mesleği tercih etmediğini belirterek, “Gençler şimdi sanat öğrenmeye gelmiyorlar, para kazanmak istiyorlar. Önce soruyor zaten çocuk benim maaşım kaç para olacak? Benim sigortamı ödeyecek misin diyor" dedi. Saraçlık mesleğinin kültürel miras açısından da önemine vurgu yaparak ve bu mesleğe merakı olan gençler için devletin bu tür meslekleri desteklemesi ve yaşatması gerektiğini ifade eden Yılmazer, "Sigortasını vermesi lazım, aylığını vermesi lazım, mecbur koşması lazım. Mademki ben sana bu aylığı orada veriyorum sen o ustanın yanında öğreneceksin diye mecbur koşması lazım. Nalbantlıkmış efendim saraçlıkmış bunlar kapanan, kaybolan meslekler, semerciymiş bu ustaları bulmak çok zor" şeklinde konuştu.
Yılmazer, mesleğinden hiç pişman olmadığını ve bu mesleği sevgi ve tutkuyla sürdürdüğünü belirterek, "Belki ileride altın gibi olacaklar ama şimdi altın değiliz biz, şimdi altınlıktan çıktık" dedi.
Loading...