Suriyeli bir kız çocuğunun bir sığınmacı tarafından tacize uğradığı iddialarının ardından Kayseri’de pazar akşam saatlerinde halk sokağa döküldü. Olayla ilgili bir açıklama yayınlayan Kayseri Valiliği, beş yaşındaki çocuğa istismarda bulunduğu iddia edilen Suriyeli sığınmacının gözaltına alındığını açıkladı. Valiliğin açıklamasında “30.06.2024 tarihinde Danişmentgazi Mahallesinde Suriye uyruklu bir şahsın, küçük yaştaki Suriye uyruklu bir çocuğa yönelik tacizi neticesinde emniyet birimlerimizce şahıs gözaltına alınmış olup, çocuğumuz ise birimlerimizce koruma altına alınmıştır” denildi. Çıkan olaylarda kalabalık, Suriyelilere ait iş yerlerini ateşe verdi, araçları tahrip etti ve evlere zarar verdi. Kayseri İl Emniyet Müdürü Atanur Aydın da bölgeye gelerek açıklama yaptı. Aydın, açıklamasında; istismara uğradığı iddia edilen çocuğun “Türk olmadığını” ifade etti. Olaylara ilişkin 67 kişi gözaltına alındı.
Şimdi gelelim olayların bütününe. Türkiye, dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke konumunda. Daha önceki yazılarımda da söylediğim üzere; ülkeye milyonlarca sığınmacı sokulması, tarihimizde yaptığımız en büyük hataydı ve sonuçlarına katlanacağız demiştim. Zaten toplum olarak yeterince gelişmemiş insanlardan oluştuğumuz için, birçok probleme gebe olan bir ülkede yaşıyoruz ve buna ek olarak bizden daha da eğitimsiz milyonları ülkeye aldık. Sorun çıkma ihtimali yok diyebilir miyiz? Tabii ki diyemeyiz ve çıkan bu olaylar sadece bir başlangıç.
Olayları biraz da toplum nezdinde değerlendirelim. Bakış açısı olarak iki ayrı grup mevcut ve bunlar da birbirleri içerisinde ikiye ayrılmış durumda. Nedir/kimdir bunlar? İlk gruba sığınmacıları istemeyenler diyebiliriz. Şahsen ben de bu kişiler arasındayım. İlk günden itibaren ülkeye milyonlarca insanın alınmasını hatalı bulmakla birlikte, ileride çok ciddi sonuçlar doğuracağını dile getirdim. Fakat sığınmacıları istemeyenler de ikiye ayrılıyor. Birincisi benim gibi düşünüp ülkeye eğitim seviyesi düşük milyonlarca insanın sokulmasının, zaten eğitimsiz olan halkımızla iç içe yaşayamayacağı ve ciddi problemler doğuracağını düşünenler. Ve hangi ülke vatandaşı olursa olsun (Suriye, Ukrayna, Afganistan, Irak, Pakistan, Rusya...) ülkeye kafasına göre yerleşilmesine izin verilmesine karşı çıkanlar. Ve sığınmacıları değil, onları ülkeye sokan hükümeti suçlayanlar. İkinci grup ise ırkçılar. Ülkeye giren kişileri sadece ırklarından dolayı aşağılayan, savaştan kaçtıkları ve buraya geldikleri için onları suçlayan, onlara şiddet uygulanmasını meşru gören, hatta bu kişilerin döve döve ülkeden atılması gerektiğini savunanlar. Fakat asla hükümete yönelik ciddi bir eleştiri yapmayan, sığınmacıları ülkeye sırf maddi kazanç için sokan kişilere ses etmeyenler.
Bir taraf böyleyken diğer tarafta sığınmacıları savunan ve gönderilmelerini isteyenlere faşist gözüyle bakan kişiler görüyoruz. Bunlar da kendi aralarında iki gruba ayrılıyor. Birinci grup dinci ve ümmetçiler. Bunlar iktidar yanlısı kişiler olmakla birlikte, asla hükümet politikalarını eleştirmez, ne olursa olsun inanıp destek verirler. Sığınmacılar konusunda da 'din kardeşiyiz' gibisinden bir sloganla, hükümeti desteklemek için çırpınırlar. Bu kişiler için önemli olan sadece hükümete eleştiri gelmemesidir ve geri kalan herhangi bir şeyin önemi yoktur. Hükümet yarın öbür gün sığınmacı karıştı bir politika güderse, bunlar da en azılı kafatasçı olurlar. Diğer grup ise solun nispeten uç kısımları. Bunların da hümanizm ve insan hakları üzerinden sığınmacılara destek verdiğini görürüz. Fakat anlamadıkları nokta yaşadığımız coğrafya. Ülkemiz insanlarının ve ülkeye aldığımız sığınmacıların bu denli insancıl olmasını umut edemeyiz. Çünkü ülkeye aldıklarımız da çoğunlukla bizim gibi yobaz, gerici ve cahil insanlar. Hatta neredeyse tamamı bizden daha eğitimsiz kişilerden oluşuyor. Her şeyi birleştirince bir kıvılcımla ortalığın altüst olabileceğini görmemek için kör olmak gerek. Ki şu an bir örneğini de yaşıyoruz. Keşke herkes mutlu mesut yaşasa, sınırlar tüm ülkeler arasında tamamen kalksa... Çok güzel bir hayal ama maalesef gerçekçi değil ve bu kadar pozitif bakabilme şansımız yok.
"Ülkeden gitmek için her yolu deneyen, bunun için uğraş veren insanlar; ülkemde mülteci istemiyorum diyor." tarzında içerikler paylaşıp, eleştiri yaptığını sanan ve ona buna faşist diyen sözde solcular ve çakma müslümanlar! Bu ülkeden gitmek isteyen gençler ile buraya gelen sığınmacılar bir mi? Buradan gitmek isteyenler; okumak ve çalışmak için gideceği ülkenin kültürüne, yaşayışına adapte olabilmek için uğraşıyor. Oraya gittiğinde de dillerini öğrenip, resmi yollarla çalışıp, vergisini vererek ve oranın kurallarına göre yaşamaya çalışacak. Duvardan atlayıp ya da sınırdan kafasına göre girip ülkenin istediğini yerine giderek vergisiz iş yapıp, huzur kaçırmayacak. Böyle bir durumda zaten haklı olarak sınırdışı edilecek/edilsin. Özetle onlarca işlem ve araştırmaya tabi tutulup öyle alınacak/alınıyor. Farkındaysanız herhangi bir ülkeye bu şekilde gidemiyoruz değil mi? Biz de aynı şekilde belirli süreçlere tabi tutarak yabancı uyruklu insanlar alabiliriz, bunda hiçbir sorun yok. İşte anlamadığınız ya da anlamak istediğiniz fark bu!
Sonuç olarak geldiğimiz noktada bir kez daha görüyoruz ki bu denli insan kalabalığı, ülkemiz için çok ciddi sonuçlar doğuracaktır. Mesela daha önce ülkede çocuklara tecavüz edildiğinde bu şekilde tepki verildiğini gördünüz mü? Tecavüz edenler bizim vatandaşımız olunca Türklerin evlerini yakacak değiliz sonuçta değil mi? Aynı şekilde sığınmacılara ait yerleri taşlayıp yakmak da kabul edilemez. Buradan hareketle meselenin çocuklar olmadığını anlıyoruz. Mesele her geçen gün biriken nefretin bir kıvılcım sonucu ortaya dökülmesi. Fakat bu nefret ve tepkiler hükümete gösterilmiyor nedense. E taşlasanıza sarayı! (Bu bir eylem çağrısı değil, ironidir) Sığınmacılar kafalarına göre mi girdi bu ülkeye? Bunları ülkeye sokan kişilere tepki göstersenize.
Olayın diğer bir boyutu da tam da Sinan Ateş davası ile aynı zamanda gerçekleşmesi. Bahçeli'nin AKP-CHP görüşmesi zamanı, elde dosya parmakta yüzük şeklindeki şifreli mesajı ile bugünkü olayları birleştirince insanın kafası karışabiliyor. Her şey planlı programlı bir gündem değiştirme ya da MHP'den AKP'ye bir gözdağı operasyonu mu diye de düşünüyor insan. Sebebi ne olursa olsun, toplum olarak kendimizi bir nefret dalgasına kaptırmış gidiyoruz. Evet sığınmacıların ülkeye sokulması yanlıştı, hatta ülke tarihinin en büyük yanlışıydı bence. Fakat bu şekilde ırkçı saldırılar yapılması da aynı derecede yanlış. Keza Suriye'de de Türklere karşı saldırılar başlamış durumda. Emin olun ki bu olaylar sadece başlangıç. Tam olarak da bu yüzden karşı çıkıyorduk sığınmacıların ülkeye sokulmasına. 'Araplar pis insanlar' gibi saçma argümanlarla değil, bunca eğitimsiz insanın bizim cahil insanımızla kaynaşamayacağını ve bir araya gelince daha ciddi sorunlar yaratabileceğini bildiğimiz için. İşte görüyorsunuz durumu. Bir kıvılcım sonucu her yerde taşlamalar, yakmalar, yağmalamalar başladı. Devamı da gelecek. Yazımı bitirmeden şunu da söyleyeyim. Hükümetin rant için göz yumduğu ülkenin yıkılma sürecini başlatma projesine ses etmeyip, sığınmacıları taşlamayı, yakmayı meşru görenler de sığınmacılarla birlikte ülkeden gönderilmelidir. Ve tabii bunları ülkeye sokan yobaz, gerici zihniyet ve onların başındaki sığırtmaç da...
Şimdi gidin de milliyetçilik naraları atıp birilerini taşlayın ya da yakın ama sakın hükümete ses etmeyin olur mu? Ya da sığınmacılara karşı çıkanlara faşist, kafatasçı, dinsiz diyin ama sakın kafanızı önünüze eğip düşünmeyin 'milyonlarca eğitimsiz insanla bu ülkede ne yapacağız?' diye. Daha çok şey derdim de anlayacak olanlar zaten her şeyin farkında, anlamayana da sivrisinek saz...