Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, Ankara’nın Çukurambar semtinde, 30 Aralık 2022’de, bir aracın arkasına saklanan tetikçi Eray Özyağcı tarafından silahla öldürülmüştü.
Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin açılan davanın 3. gününde sanıkların savunmalarıyla devam ediyor. Davada ilk iki gün sanıkların savunmaları alındı. Bugün ise sanık avukatların savunmasına geçilecek.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Ekmen, Parti Sözcüsü İdris Şahin, CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal ve CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, 3. günde duruşmayı izleyen siyasetçiler arasında yer aldı. Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş de mahkeme salonunda Babacan ve Bakan’ın yanında oturdu.
Müştekiler Saniye Ateş, Selma Ateş, Sevda Ateş ve Selman Bozkurt da duruşmada hazır bulundu.
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, davayı 3. gününde de takip ediyor.
‘SİYASİ MÜDAHALE’
22 sanığın jandarma eşliğinde salona getirilmesinin ardından duruşma başladı. Mahkeme başkanı daha önce duruşma salonundan çıkarılanların 1 kereliğine mahsus olmak üzere salona geri alınmasına karar verdi.
Dünkü duruşmada yaşanan tartışma sonrası bir avukat ve Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır duruşmadan çıkarılmıştı. Mahkeme başkanı bugünkü duruşmada siyasilerin duruşma düzenini bozması durumunda bunun siyasi bir müdahale olarak kabul edileceğini söyledi.
'AMAÇ AYAKLARINDAN VURUP KAÇMAKTI'
Duruşma tetikçi Eray Özyağcı’nın avukatı Ziynettin Aktürk’ün savunmasıyla başladı.
Olay olurken bölgede bulunan bir tanığın ifadesine başvurulmadığını öne süren Aktürk, “Biz kamera görüntülerine baktığımız olay olurken aracın içerisinde bir tanık görülmektedir. Ancak bu tanığın ifadesine başvurulmamıştır” dedi.
Aktürk, savunmasında cinayet esnasında Sinan Ateş’in yanında bulunan kişilere dikkat çekerek Ateş’in kafasına sıkılan merminin bu kişilerin silahından çıkmış olduğunu öne sürdü.
Aktürk şöyle konuştu:
“Olay yerinden alınan kamera görüntüleri çok açık. Otopsi raporunu incelediğimizde raporda birden fazla çelişki bulunmaktadır. Bunlar da müvekkilimin atışlarıdır. O esnada yanında bulunan Selman Bozkurt ateş ederken müvekkilim kaçıyor. Bu esnada ateş ediyor ve Selman Bozkurt’u omuzundan yaralıyor. Olay yerinde sizin ilk amacınız neyse onu yaparsınız ilk. Müvekkilim burada yaralama amacı olduğu için ayaklarından vurup kaçmayı planlamıştır. Otopsi raporundan anlaşılacağı üzerine maktulün kafasına işaret eden mermi sağ alt çenesinden çıkmaktadır. Otopsi raporundan ne hikmetse ayaklara gelenler de dahil tüm mermiler öldürücü olarak sayılmıştır.”
'ÖLDÜREN MERMİ BAŞKASININ SİLAHINDAN ÇIKTI'
Ateş’in yanındaki isimlerin “Reisi vurduk” şeklinde bağırdıklarını savunan avukat şöyle devam etti
“Belirtilen şahıslardan birinin reisi vurduk demesi çok önemlidir. Oradaki şaşırma ifadesi çok nettir. İrkilme ifadesinden hemen diğer tarafa dönüp tekrar ateş etmeye başlamıştır. Anlattığımız deliller nazara alındığında maktulü öldüren mermi başkası tarafından ateşlendiği açıkça görülecektir. Bir açı vardı, o açıyı yakalamak kolay değildir. Ön taraftaki ayakların hangi açıdan vurulduğu çok önemli. Kafasına aldığı merminin tamamen başkası tarafından ateşlendiği yapılan incelemelerde ortaya çıkacaktır. Müvekkilin kasten yaralama suçundan muaf tutulmasını talep ediyoruz.”
'SİLAHLAR KAÇIRILIYOR' İDDİASI
Avukat Aktürk savunmasında Ateş’in yanındaki isimlerin silahları kaçırdıklarını öne sürerek, “Silahlı olaylarda sizin yanınızdan geçen bir silah sesi duyduktan sonra yanında olan birini refleks olarak kaldırırsınız ama biz bu hareketi görmüyoruz bu olayda. Ne hikmetse apar topar silahlar alınıyor ve bu silahlar kaçırılıyor. Hangi düşünceyle bu silahlar kaçırıldı. Yapılan incelemede bu durum hiç irdelenmemiş. Bir insan bir olayın içindeyse ya tanık olur ya şüpheli olur ya şüpheli ya da mağdur olur. Bir şüphelinin neye dayanarak ifadesi alınmıyor? Olay esnasında 3 kişi var. Bu 3 kişinin ifadesi tam anlamıyla alınmamıştır” dedi.
Avukat, Sinan Ateş’in kaç telefonunun bulunduğunun araştırılmasını ve bunun ortaya çıkarılmasını talep etti.
DOKTORLARA SUÇ DUYURUSU TALEBİ
Ardından Doğukan Çep’in avukatı Emine Tosun’un savunmasına geçildi. Tosun sözlerine, "Benim öncelikli talebim emniyette darp edilerek alınmış ifadesinin değil sizler huzurunda verilmiş özgür ifadesinin dikkate alınmasıdır. Müvekkilimin darp ve cebir izine rastlanmadığına dair yalan bir rapor hazırlanmış doktorlar tarafından. İnsan haklarına aykırı bir soruşturma yürütüldüğünün kanıtıdır. Hekimler hakkında görevi kötüye kullanma suçundan suç duyurusunda bulunmasını istiyoruz” diyerek başladı.
'DOSYADA BELİRSİZLİK VAR'
Sinan Ateş’in yanında bulunan öğrencisi Ahmet Keçik’in olayın ardından silahları kaçırdığını öne süren Tosun, “Eray Özyağcı Sinan Ateş’in ayaklarını hedef alıyor. Sinan Ateş ayaklarından vurulmuş olması nedeniyle yüzüstü düşüyor. Ateş bir çatışma ortasında kalıyor. Şu hususu önemle belirtmek istiyorum Sinan Ateş’in vücudundan çıkan tüm mermilerin Eray Özyağcı’nın silahından çıktığına dair net bir bulgu yok. Dosyada bir belirsizlik var.
Olay saat 13.34’te gerçekleşiyor 13.35’te Ahmet Keçik silahları alıp kaçıyor. Buna gerekçe olarak da ‘ben silahlar kaybolmasın diye aldım’ götürdüm deniliyor. Ahmet Keçik ile Sinan Ateş arasında bir manevi bağın olduğunu anlıyoruz. Önünüzde bir ölü, bir yaralı var. Burada ilk düşüneceğiniz şey oradaki silahlar mıdır? Ahmet Keçik’in müdahale etmediğini, hatta bağırmadığını görüyoruz. Acaba Sinan Ateş’in vücudunda Ahmet Keçik ya da Selman Bozkurt’un silahından çıkan mermi vardı da bu mu örtbas edilmeye çalışılıyor sorusu akla geliyor.
Atış yönlerine baktığımızda 2 yönlü atış var. Aşağıdan yukarı ve yukarıdan aşağı Yukarıdan aşağıya olan atışlar Eray Özyağcı’nın olabilir çünkü sürekli kaçış halinde. Ateş’e isabet eden mermilerden biri aşağıdan girip sırtından çıkıyor. Kamera kaydına baktığımızda yerde yatan şahısları çok net şekilde görüyoruz, Bozkurt ve Keçik” diye konuştu.
'OTOPSİ VİDEOLARI NEDEN GETİRİLMİYOR?'
Söz konusu silahların olaydan 6 saat sonra polislere teslim edildiğini savunan Tosun, “O gün silahlar teslim edildiğinde ofiste kimler vardı, kimler girdi kimler çıktı. Varsa binaya dair kamera kayıtlarını istiyoruz. Olay yerinden şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyoruz. Ahmet Keçik kimdir? Öğrenci olduğu söyleniyor ancak bu kişi hakkında SGK dökümlerini istiyoruz. Sinan Ateş, Selman Bozkurt ve Ahmet Keçik hakkında emniyet, MİT raporları oluşturulmuş ise bunun dosyaya girmesini istiyoruz. Mahkeme ısrarla otopsi videosunu istiyor. Dalga geçer gibi fotoğraflar sunuluyor. Bu videolarda ne var da mahkemeye getirilmiyor?
'SİNAN ATEŞ’İN KARİZMASINI ÇİZMEK İÇİN YAPILDI'
Müvekkilin eyleminin yaralamaya yönelik olduğunu öne süren avukat Tosun, “Eray Özyağcı öldürmüş olsa bile ani gelişen bir durum nedeniyle müvekkilimin yargılanması gereken suç ağırlaştırılmış yaralama olmalıdır. Cinayet Ankara’nın göbeğinde gündüz vakti işleniyor. Siz cinayet işleyecek olsanız böyle bir yer mi seçersiniz? Açıkça ‘Sen bana borcunu ödemezsen ben de herkesin içinde karizmanı çizerim’ denmek istenmektedir” dedi.
'ATEŞ’İN HUKUKSUZ İŞLER YAPTIĞINI GÖRÜYORUZ'
Tosun, devamında şunları söyledi:
"Müvekkilin Sinan Ateş’le birlikte çekilmiş fotoğrafı medyaya çok yansıdı. Bu fotoğrafa baktığımızda Sinan Ateş’le Doğukan Çep’in tanışıklığı olduğu ve Üsküdar’daki camide çekilmesi sebebiyle müvekkilimin ifadesinin doğruluğunu anlıyoruz.
Sinan Ateş’in WhatsApp yazışmalarına dair bir bilirkişi raporu var dosyada. Mesajda “Daha yeni birinin kafasının gözünü kırdırdık yetmez mi” ifadeleri var. Biz bu belgeye baktığımıza Sinan Ateş’in hukuksuz işler yaptığını görüyoruz. Kabul edersiniz ki bu gibi işleri akademisyen çevresinden isteyerek yaptıramaz, suça karışan firari kişilere yaptırabilirsiniz. Bu husus da Sinan Ateş’in müvekkilimle tanışıklığını göstermektedir.”
'YAZIŞMALARIN OLAYLA İLGİSİ YOK'
Azmettiricilikle yargılanan Tolgahan Demirbaş’ın avukat Murat Ofli ise müvekkilinin azmettirici olabilmesi için Sinan Ateş ile arasında husumet bulunması gerektiği ancak aralarında böyle bir husumetin olmadığını öne sürdü.
Ofli, “Müvekkilime dosyada azmettirici olmasına dair dosyada sabit bir delil bulunmamasına rağmen müvekkilim 18 aydır tutukludur. Müvekkilim kendi rızasıyla telefonunu teslim etmiş ve karakola gitmiştir. Olaydan 8 ay önce yapılan yazışmaları sanki olayla ilgiliymiş gibi dosyaya girmiştir. Olay günü atış yapabilmek için Emre Yüksel ile kendi aralarında çiftliğe gitmeyi konuşmuşlar. Gidilmeye yakın saatlerde müvekkilim Emre’ye konum atmış, Emre gecikince acıkmış, benzinliğe gitmiş bisküvi almış ve baktı ki Emre gelmiyor çiftliğe kendisi gitmiştir. Bunun olayla bağlantısının kurulması bizce doğru değildir” dedi.
'TETİKÇİNİN BİNDİĞİ ARAÇ TOLGAHAN DEMİRBAŞ’IN DEĞİL'
Eray Özyağcı’nın cinayetin ardından Vedat Balkaya tarafından kaçırıldıktan sonra bir benzinliğe götürüldüğü ve burada Tolgahan Demirbaş’ın aracına bindiği öne sürülmüştü.
Avukat Ofli bu iddiaya dair şunları söyledi:
“Eray’ın bindiği aracın müvekkilimin aracı olmadığı sabitken sanki müvekkilimin aracına girmiş gibi eksik ve hatalı araştırılan PTS kayıtlarından böyle bir değerlendirme yapılmıştır. Ankara’da bir araç PTS’ye girmeden Ankara-Konya istikametinde seyredebilmektedir. Dosyada gösterilen Eray’ın bindiği araç müvekkilimin aracı değildir. Sırf oradan plakası belli olmayan beyaz bir araç geçti diye bunun müvekkilime bağlanması sorunludur. Müvekkilimin o saatlerde çiftlikte olduğunu çobanın, Afgan çalışanların beyanı ile sabittir. Maalesef bu dosyaya kazandırılamamıştır.
Olayın faalini müvekkilin yardım ederek götürmesi söz konusu değildir. Akşam olduğu için atış yapmaktan vazgeçilmesi ve Emre Yüksel’in yarın İstanbul’a gidelim demesiyle İstanbul’a gitmeye karar vermiştir. Bu yolculuk sırasında Çorbacı Mülayim’de 40 dakika oturdukları kamera kayıtlarıyla sabittir. Çiftlikteki çobanın, çorbacı Mülayim’in ve çiftlikteki Afgan çalışanların yeniden dinlenmesini istiyoruz. 18 aydır tutuklu bulunan vekilimin tahliyesini istiyoruz.”
Duruşmaya saat 13.45'e kadar ara verildi.
'SORGU YAPILMIŞ MI DİYE MİT’E YAZILSIN'
Sinan Ateş’in adresini Tolgahan Demirbaş’a verdiği öne sürülen eski MİT mensubu Çağlar Zorlu’nun müvekkili Hümeyra İlpeşin, Zorlu’nun verdiği adreslerin uydurma olduğunu savunarak "Müvekkilin nasıl bir yardımı olduğu ne iddianameden ne incelediğimiz delilerden anlaşılamamaktadır. Müvekkil sanığın tek fili sadece Tolgahan Demirbaş’a verdiği uydurma adreslerdir.
Müvekkil Tolgahan ile arkadaş ortamında raslantısal olarak tanışıyor. Bu tanışıklığın akabinde kendisine bir adres talebi var. Bu adres talebine de uydurma 2 adres ile yanıt veriyor. Bu adreslerden ilki İstanbul Ataşehir, ikincisi ise Kırşehir adresi. Ateşehir konumu verildiğinde Sinan Ateş Ankara’da. Yine Kırşehir adresi verildiğinde Ateş Yenimahalle Ankara’da. Maktul bu adreslerde bulunmadığı gibi bu adreslerle alakalı hiçbir fiili zarara uğramıyor” dedi.
Adres sorgulaması yapılıp yapılmadığına dair Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) yazı yazılmasını talep eden İlpeşin şöyle konuştu:
“Bu uydurma adreslere dair müvekkilin bir sorgulama aracı bulunmamaktadır. Müvekkilin mevcutta çalıştığı kurum gereği de adres sorgusu yapacak bir yetkiye sahip değildir. Eğer gerekçe geçmişte çalıştığı MİT ise lütfen devlet kurumu olan MİT’e yazalım. MİT bünyesinde böyle bir sorgu yapılmış mı soralım.”
'ARAÇLAR ÖKTEM’İN KONTROLÜNDE DEĞİLDİ'
MHP’li avukat Serdar Öktem’in avukatı Oğuzhan Bilgin savunmasında, Öktem’in kontrolünde olduğu ve tetikçiyi Bolu’da MHP’li bir vekilin evine götürdüğü iddia edilen 06 DB 7018 plaka sayılı aracın Öktem tarafından kullanıldığını reddetti. Avukat, Serdar Öktem’in tetikçinin Bolu’ya bırakılmasından birkaç saat sonra 34 NR 6144 plakalı aracıyla Bolu’ya geldiği iddia edilmişti. Avukat Bilgin bu iddiayı da reddetti.
Siyasiler ve sosyal medya kullanıcıları tarafından müvekkilinin hedef gösterildiğini öne süren Bilgin, “Bugüne kadarki süre içerisinde siyasi figürlerin ve sosyal medyadaki baskılara rağmen sanıkların tamamı dürüst beyanlarda bulunmuştur. Serdar Öktem şerefiyle yıllardır avukatlık mesleğini icra eden bir avukattır. 06 DB 7018 plakalı araç açısından traji komik bir durum var. 06 DB 7018 plakalı aracın iddianame düzenlenmeden bile Serdar Öktem’in kontrolünde olmadığı bilinmektedir. Bu yüzden iddianame olarak önümüze getirilen evrak yok hükmündedir.”
'OLAY TARİHİNDE EVİNDEYDİ'
34 NR 6144 plakalı araca ait de PTS kayıtları mevcut. Hakkındaki iddiaları öğrenmek için gittiği Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde bu araçta yolcu koltuğunda görülüyor. Bu 2 plaka üzerinden sahte iddialarla müvekkil tutuklu durumdadır. En önemli ispat unsuru HTS kayıtlarının teminidir. Ne hikmetse savcılık Öktem’in HTS kayıtlarını temin etmiyor. Çünkü bu kayıtlar geldiğinde suçsuz olduğu ortaya çıkacaktır. Neyse ki huzurdaki mahkemenin yaptığı ilk işlerden biri Öktem’in HTS kayıtlarını istemek olmuştur. HTS kayıtlarında Öktem’in olay tarihinde evinde bulunduğu görülmüştür.”
Öktem’in diğer sanıkların aksine telefonunun şifresini vermemesi dikkat çekmişti. Avukat Bilgin buna dair de şunları söyledi:
“Telefon şifresini vermemesi konusu ise; kendisinin de söylediği gibi geçirdiği hastalık nedeniyle şifreyi hatırlamamaktadır. Ayrıca avukatlık kanunu şifresini vermeme yükümlülüğünü tanıyor. Biz insaf gereği hukuk gereği müvekkilimizin hiçbir adli kontrol uygulanmaksınız tahliyesini talep ediyoruz.”
Davanın 3. celsesi sona erdi. Duruşma yarın saat 09.00'da devam edecek.