Ahmet Sütcü

Avukat Erhan Karapınar, Alata’nın yakın zamanda ranta açılacağını belirterek, caretta caretta’ların üreme alanlarının “kesin korunacak hassas alan” ilanı ile birlikte önem kazanacağını, deniz kaplumbağalarının kurtulacağını düşünen ve sevinç çığlıkları atan bazı çevreler; bir süre sonra bu alanlara düşük yoğunluklu faaliyet alanları, turizm yatırımları yapıldığını görecek, bir kısım yerleşimlere izin verildiğine tanık olacak ve büyük hüsran yaşayacaklar” dedi. Ne pahasına olursa olsun Alata’nın korunması gerektiğini ifade eden Karapınar, “Daha önce Alata’nın üst kısımları ranta açılmıştı. Sıra deniz kenarına mı geldi?” diye konuştu.

Bölgenin geçmişten bugüne barındırdığı potansiyeli anlatan Mersinli avukat Erhan Karapınar, Alata’nın deniz kenarından başlayıp Toros Dağlarının eteklerine kadar uzanan, kıyılardan esen rüzgarların oluşturduğu kumullu araziler ve dağlardan akan yağmur sularının biriktirdiği alüvyonlu topraklarının ürün yetiştirmek için muazzam bir çeşitlilik sunduğunu, arazi yapısının limondan, portakala, zeytinden keçiboynuzuna, aromatik bitkilerden, bağcılığa, tropikal meyvecilikten, sert çekirdeklilere, muz ve avokadoya, hatta tarla ziraatının sayısız ürünlerine ev sahipliği yaptığını ifade etti.

-18

“Alata caretta carettaların en doğal yaşam alanıydı” diyen Karapınar, “Nesli tükenen ve koruma altına alınan kum zambaklarının var olan son üretim bölgesiydi. Doğası gereği yerinde muhafaza edilmesi gereken binlerce bahçe bitkisi vasıflı tarımsal genetik kaynak burada hayat bulmuştu. Binlerce çeşitten oluşan müthiş koleksiyon parseller vardı. Daha da önemlisi; tüm zorluklara, tüm imkansızlıklara rağmen sürekli üretme isteği olan, Alata’yı yaşatma heyecanı ile dolu kadrolar vardı” diye konuştu.

Mersinli Sporcu Türkiye'yi Zirveye Taşıdı Mersinli Sporcu Türkiye'yi Zirveye Taşıdı

Tüm bu sayılan üstün vasıflarına rağmen Alata’nın başka üstün vasıfları da olduğunu ifade eden Karapınar, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Erdemli’nin yanı başında, pıtırak gibi biten ruhsuz binaların yanında 2740 hektarlık bir alan aslında tarıma ve çiftçinin hizmetine bırakılamayacak kadar değer kazanmıştı. Bu nedenle Alata, hep tarım dışı istilacıların ilgi alanında oldu. Araştırma kavramını anlayamayan, arazi üzerinde bulunan binlerce genetik mirasın ne demek olduğunu bilmesi mümkün olmayan bu istilacılar, Alata’nın arazisinin metrekaresini, üstüne dikilecek ağaç ile çarpıyor, elde edilen geliri yetersiz görüyor; “Verimsiz işletmedir. Turizm gibi, inşaat gibi gelir getirecek işlerde değerlendirilmelidir ve ekonomiye değer yaratılmalıdır.” diyorlardı.  Türkiye gibi, inşaatın lokomotif bir sektör olduğu, üretime ve araştırmaya değer verilmeyen bir ülkede, tarım dışı istilacı zihniyetin söylediklerine itibar etmemek mümkün değildi. Nihayet, Alata için turizm alanından, inşaat alanına kadar sayısız projeler yapıldıysa da; Alata’nın o sesi cılız çıkan üretken kadrolarının üstün çabaları ve konuya duyarlı yerel bir kısım sivil toplum kuruluşlarının gayretleri ile Alata’nın tamamı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 09.10.2000 tarih ve 3877 sayılı kararı ile “Birinci  Derece Doğal Sit Alanı” olarak ilan edildi. Bir süre sonra görülür ki; Birinci Derece Doğal Sit Alanı ilan etmek bile Alata’yı korumayacaktır. Ülkenin yaşadığı onca sorunu dururken birden bire,  06.01.2021 tarihli Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayımlanır ve Alata’nın 83.883,21 metrekarelik bir alanının “kesin korunacak hassas alan” ilan edildiği, hemen kuzeyinde bulunan 327.439 metrekarelik bir başka alanın ise Nitelikli Koruma Alanı olarak muhafaza edildiği görülür.”

ÇOK SORU İŞARETİ VAR

Bu kararname ile belirlenen “kesin korunacak  hassas alan” ile ilgili çok  fazla soru işareti bulunduğunu aktaran Karapınar, “Aslında 19 Temmuz 2012 tarih ve 28358 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına ilişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik” madde 9  incelendiğinde, kesin korunacak hassas alanın tanımından bu araziye neler yapılmak istenildiği hemen anlaşılır.  Yönetmeliğe göre, “kesin korunacak hassas alanlar  nitelikli doğal koruma alanlarını etkileyen, bu koruma bölgeleri ile bütünlük gösteren, korumaya katkı sağlayacak, doğal ve kültürel bakımdan uyumlu düşük yoğunlukta faaliyetler, turizm ve yerleşimlere izin veren alanlardır”. Kararnamenin yayımlanması ile birlikte caretta caretta’ların üreme alanlarının “kesin korunacak hassas alan” ilanı ile birlikte önem kazanacağını, carette carettaların kurtulacağını düşünen ve sevinç çığlıkları atan bazı çevreler; bir süre sonra bu alanlara düşük yoğunluklu faaliyet alanları, turizm yatırımları yapıldığını görecek, bir kısım yerleşimlere izin verildiğine tanık olacak ve büyük hüsran yaşayacaklardır” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Ahmet Sütcü