Siyasal partilerin harıl harıl 31 Mart 2024 seçimlerine hazırlandıkları şu günlerde; sağlı sollu, irili ufaklı hemen hemen tüm siyasi partiler, yurttaşların gönlünü kazanmak ve oy tabanlarını genişletebilmek için sık sık sosyal belediyecilik kavramını dile getirmekte ve kendi sosyal belediyecilik anlayış ve uygulamalarını sergilemeye çalışmaktadırlar. Günümüzde, özellikle de yüzyılın felaketi Covid-19 pandemisinden sonra belediyelerin fonksiyonlarında çok köklü değişiklikler meydana gelmiş ve sosyal belediyecilik yükselen popüler bir model olarak yeniden ön plana çıkmıştır. Sosyal belediyeciliğe duyulan ihtiyacın artmasının bir başka önemli nedeni de ülkemizde uygulanan kumarhane kapitalizmi nedeniyle halkımızın giderek yoksullaşması ve dezavantajlı duruma düşen gurupların çoğalmasıdır. Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığının verilerine göre Türkiye’de 2022 yılında 18 milyon yurttaş Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığından sürekli ve düzenli yardım almıştır. Yine aynı bakanlığın verilerine göre yardım alan hane sayısı ise 4.4 milyondur. 2023 yılında bu sayılar azalmamış aksine daha da artmıştır. Bu sefalet tablosu sosyal belediyeciliği bir tercih olmaktan çıkarmış adeta zorunlu bir uygulama haline getirmiştir. Günümüzde mevcut CHP’li belediye başkanları, biraz da sosyal demokrat dünya görüşüne sahip bulunmaları ve sosyal belediyeciliği geçmişlerinden miras olarak almış olmaları nedeniyle sosyal belediyeciliğin en güzel örneklerini hayata geçirdiler. Şöyle kısaca bir yakın geçmişe baktığımızda açıkça görülecektir ki: gerçekten de CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanları; yüzyılın felaketi olarak adlandırılan pandeminin ülkemize ulaştığı ilk andan itibaren stratejik yönetimi benimsediler. Belediyelerinde hemen kriz yönetimine geçtiler. Olayları proaktif bir tutumla ele almasını bildiler. Belde halkının birdenbire ortaya çıkan ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için önlerine çıkartılan bütün zorluklara, engellemelere ve imkânsızlıklara karşın pratik ve özgün çözüm yollarını bulabildiler. En önemlisi de hiçbir siyasi, etnik ve dini inanç ayrımı yapmadan, ihtiyacı olan herkese eşit biçimde sosyal yardımları ulaştırmasını bildiler. AKP döneminde ekonomik ve sosyal yardım alanların tamamına daha önce aldıkları aynı yardımları aynı şekilde ulaştırdılar. Üstüne de yeni ortaya çıkan ihtiyaç sahiplerini tespit ederek onlara da gerekli yardımları yaptılar. Kimseyi ötekileştirmediler. Böylelikle AKP’nin her seçim döneminde dile getirdiği “Biz iktidardan gidersek; bunlar size yaptığımız yardımları keserler.” Söylemini boşa çıkardılar. AKP’nin önemli bir seçim propaganda kozunu elinden aldılar. Ülkemizde hangi siyasi görüşten olursa olsun gelmiş geçmiş belediye başkanlarının tamamı sosyal belediyecilik yaptıklarını söylemektedirler. Ancak bunların sosyal belediyecilik adı altında yaptıkları uygulamalar arasında büyük farklılıklar vardır. Belediye başkanlarının sosyal belediyecilikten ne anladıkları sorusunun cevabı başkandan başkana değişmektedir? Çünkü sosyal belediyecilik kurumsallaşmadığı için, bu konu gelen, giden belediye başkanlarının keyfine ve insafına terk edilmiştir. Ne yazık ki ülkemizde; sosyal belediyecilik konusunda tam bir kavram karmaşası yaşanmaktadır. Sosyal belediyecilik denilince bundan genellikle dar anlamda sosyal belediyecilik, yani dar gelirli, yoksul, muhtaç, kimsesiz, özürlü ve yaşlı kesimlere mal ve hizmet olarak yardım etmek gibi faaliyetler anlaşılmaktadır. Geniş anlamda sosyal belediyecilik ise; mal ve hizmet yardımlarını aşan, toplumsal alanda daha geniş bir yelpazeyi oluşturan eğitimden sağlığa, gençlikten spora, kent kimliği oluşturmaktan belediye-halk bütünleşmesine kadar, kent hayatının bütününü kapsamaya yönelik sosyal işlevleri yerine getiren yerel yönetim anlayış ve yaklaşımıdır. Geniş anlamdaki sosyal belediyecilik, ilgili bazı akademik çevreler ve küçük bir aydın azınlık dışında pek fazla bilinen bir konu değildir. Ne yazık ki, belediyelerce de üzerinde fazlaca durulmamış, hayata geçirilmesi için çaba harcanmamıştır. (Devam edecek)