TARİH VE ÜRETİM İLİŞKİSİ (II)

Abone Ol

    Tarihsel materyalizm, sosyal sistemlerin yükseliş ve çöküşünü, toplumsal olmayan etkenlerin bir sonucu olarak gören diğer materyalist tarih yorumlarına karşı tavır aldıktan başka, fikirlerin doğuşuyla kabulünün, kendisi düşünce olmayan bir şeye bağlı olduğunu ve bir toplumsal çevrede ortaya çıkan düşünce ve fikirlerin, sınıf çıkarlarının ifadesi olduğunu savunduğu için, idealist toplum yorumlarına da karşı çıkmıştır. Buna göre, tarihsel materyalizm her şeyden önce var olan her kültürün öğeleri arasında karşılıklı ilişkiler bulunan yapısal bir bütün olduğunu, bir kültürün dini, sanatı ya da hukuk sisteminin kendi başına anlaşılamayacağını söyler. 

    Evrimci bakış açısıyla, söz konusu bütünün aynı zamanda gelişen bir bütün olduğunu öne süren tarihsel materyalizm, gelişen toplumsal bütündeki bağımsız değişken olarak ekonomik üretim tarzının, toplumun ekonomik yapısının toplumlar arasındaki farklılıkları olduğu kadar, hakim olan toplum ya da kültür modelini açıklamada da anahtar olduğunu iddia eder. Toplumun ekonomik yapısıyla da, üretim ilişkileri toplamını anlayan tarihsel materyalizm, üretim ilişkilerinin toplumun bütün bir kültür kompleksinin gerçek temelini oluşturduğunu iddia eder. Tarihsel materyalizme göre, ekonomik üretim tarzı, ifadesini bireylerden bağımsız olan belirli toplumsal ilişkilerde bulur, zira insan mülkiyet ilişkilerinin daha önceden belirlenmiş olduğu bir toplum içinde dünyaya gelir. Bu mülkiyet ilişkileri feodal bey serf, burjuvazi, işçi sınıfı türünden farklı sınıfları tanımlar. Bir toplumun sınıflara bölünmesi ise, var olan sınıf ilişkilerini dile getiren farklı siyasi, ahlaki ve felsefi ideolojilerin doğuşuna yol açar. 

    Tarihsel materyalizme göre, her toplumsal düzende maddi üretim güçleri açısından sürekli bir değişme yaşanır. Bu değişmeyi doğuran şey, üretim araçlarındaki gelişmedir; söz konusu değişme, var olan mülkiyet ilişkilerini zorlar ve sınıf mücadelesini hızlandırır. Tarihsel materyalizm, işte bu çerçeve içerisinde, tarihte sırasıyla ilkel komünizm, feodalizm, kapitalizm sosyalizm ve komünizm gibi beş ayrı toplum modelinin ortaya çıktığını ve çıkacağını savunur. Bir bilim olarak tarihsel materyalizm, son 60 yılda, toplumsal yapıların değişim, gelişim ve dönüşümünü, tarihsel olay ve olguların dinamiğini izleme, nedensellikleri ortaya koyma konusunda yeterli ürünler verememiş, burjuvazinin ideolojik ve bilimsel cephesini yeterince karşılayamamıştır.  Bu durumun önemli bir nedeni hem sektörlerin birbirine olan etkisidir, hem de her bir sektör içinde var olan karşıt eğilimlerdir. Poulantzas, tarihsel materyalizm hakkında şunları söyler:

“Tarihsel maddecilik ya da tarih bilimi, konu olarak aldığı tarih kavramını çeşitli üretim biçimlerinin ve toplumsal formasyonların yapıları, oluşumları, işleyişleri ve sosyal formasyonların birinden diğerine geçiş biçimleri açısından inceler.”

    Toplumsal formasyonların birinden diğerine geçiş sorununda merkezi kavram/yapı üretim tarzıdır. Üretim tarzı öğelerinden (üretici güçler ve üretim ilişkileri) hangisinin temel belirleyen olduğu tartışması Marksist tarih biliminde iki farklı eğilimin belirmesine neden olmuştur.  Bu üretici güçlerden üretim ilişkilerine doğru bir belirleme ilişkisi ile üretim ilişkilerinden üretici güçlere doğru bir yöndür. Belirleme anlayışında yapılan bu tasnif farklı tarih kuramlarına neden olmaktadır. Birincisine denk düşen görüş tarihin motorunun üretici güçler olduğunu iddia ederken, ikinciye denk düşen görüş tarihin motorunun sınıf savaşımı olduğunu savunur. Ancak her iki görüş birbirine üstünlük sağlayacak teorik bir konumlanışa sahip değildir. Her iki görüş aynı kavram/yapı bütünlüğünün açıklayıcı gücüne farklı anlamlar ve etkiler yükleyerek kendi gidimli düşüncelerinin sonucuna varmaya çalışmaktadır.