Geçtiğimiz yazıda dövmeye dair ilk tarihsel izlere bakmıştık. Hatta kelimelerin etimolojik yapısına dair ilk tarihsel noktaları incelemiştik. Tam bu noktada bakmamız gereken noktalardan biri de buraya dair tarihsel bulgular.
İlk olarak ne zaman ve nerede ortaya çıktığı kesin olarak bilinmese de dövmeye ilişkin en eski kalıntılar, Fransa, Portekiz ve İskandinavya'daki çeşitli mağaralarda yapılan kazılardan elde edilmiştir. Nitekim Fransa'da, Chatelperron'daki "Grotte des Fees (Peri Mağarası)"nda çanak çömlekler, keskin çakmaktaşı aletler ile siyah ve kırmızı pigment izleri dövmeye ilişkin ilk kanıtlar olarak kabul edilir.
Yine, Fransa'nın güneyindeki Pyrenee Dağlarında "Grottes du Mas d'Azil" olarak bilinen Üst Paleolitik dönemden kalma bir mağarada Fransız jeolog Edouard Piette (1827-1906) tarafından yapılan kazılarda farklı dönemlere ilişkin yerleşim katmanları bulunmuştur. 1937- 1943 yılları arasında Saint-Just Pequart (1881-1944) ve eşi tarafından burada yapılan kazılarda Üst Paleolitik dönemden kalma çok sayıda dövme araç ve gerecine rastlanıyor.
Dövme yapımında kullanıldığı sanılan "aşı boyası kalemleri", "kemik dövme dibeği", "pigment kabı", "kemik spatula", "aşı boyası ve kil paleti", "sivri kemik iğneler" ve "çeşitli çubuklar"dan meydana gelen toplam yedi farklı materyal, Saint-Just Pequart'ın ölümünden sonra 1962 yılında, karısı Martha Pequart tarafından çizimleriyle birlikte yayımlandı.
Avrupa'daki kazılardan elde edilen Üst Paleolitik döneme ilişkin bu araç ve gereçler, dövmenin tarihinin on iki bin yıl önceye kadar geri götürülebileceğini gösteriyotr.
Alp Dağlarının Avusturya ile İtalya arasında kalan Tyrol dağlık bölgesinde doğal koşullar altında korunabilmeyi başarmış "Buz Adam Ötzi”, bugüne kadar dövmeye ilişkin elde edilmiş tarihsel ve arkeolojik kanıtların, kuşkusuz en önemlisidir. MÖ 3250 yıllarında yaşadığı sanılan Ötzi, buzulların erimesi ve aşırı soğuk sonucu Trollerde bir buz dağının altında giysi ve diğer araçlarıyla beraber gömülü kalmış; bedeni doğal bir mumyalanmayla korunarak bozulmadan bugüne kadar ulaşmayı başarmıştır. 1991 yılında tesadüfen keşfedilen "Buz Adam Ötzi”, o dönem arkeoloji dünyasında çok büyük bir yankı uyandırmış; fantastik bedeni, yaşamı, yaşadığı sağlık ve çevre koşulları ile ölümü gibi çeşitli konularda ayrıntılı bir biçimde incelenmesi iki yıldan fazla sürmüştür. Bu incelemeler esnasında Ötzi’nin vücudunda kalınlığı 1- 3 mm ve uzunluğu 7-40 mm arasında değişen on dokuz çizgi grubu halinde, sol bilek, alt bacaklarda da dâhil olmak üzere vücudunun genelinde toplam altmış bir adet dövme izine rastlanmıştır.
Dejeneratif eklem hastalığına sahip olduğu saptanan Ötzi’nin, bütün dövmelerinin eklem ve akupunktur noktalarında olması, Ötzi’nin vücudunda bulunan bu dövmelerin çeşitli hastalıklara karşı tedavi amaçlı olarak kullanılmış olabileceğini akla getiriyor.