Tarihsel Süreçte Bedensel İzlerimiz: Dövme

Abone Ol

"Dövme", yazı öncesi dönemden itibaren insanın kendisini sembolik olarak ifade etmesinin belki de en eski yöntemlerinden biri olmuştur. Bununla birlikte, "dövme" temelde insan bedenine uygulanan ve varlığı ancak insan bedeninin organik süresiyle sınırlı olan bir uygulamadır. Bu yüzden de dövmenin izlerini tarihsel kanıtlara dayalı olarak takip etme konusunda çok büyük güçlükler bulunmaktadır. "Dövme" uygulamasına ilişkin tarihsel kanıtlar en genel anlamda yazılı döneme ve yazı öncesi döneme ilişkin kanıtlar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Yazılı döneme ilişkin kanıtlar, MÖ 1400 yılından kalma Musevilerin kutsal kitabı Tevrat başta olmak üzere, Antik Yunan ve Roma dönemi düşünür ve tarihçilerinin günümüze ulaşmayı başarabilmiş el yazmalarından meydana gelir. Yazı öncesi döneme ilişkin kanıtlar ise çeşitli arkeolojik kazılardan elde edilmiş biçimli resim ve heykeller, dövme teknolojisini meydana getiren çeşitli dövme araç ve gereçleri ve belki de en önemlisi mumyalanarak bugüne kadar korunabilmeyi başarmış dövmeli insan bedenlerinden oluşur.
İnsanlık tarihinde “dövme”, kimi zaman belirli bir kabilenin "totemi", kimi zaman insanları kötülükten koruyan bir "tılsım", kimi zaman suçluların alnının "kara lekesi", kimi zaman kölelerin satın alınmış olduğunu gösterir bir "mülkiyet belgesi", kimi zaman üst sınıfların bir "soyluluk işareti", kimi zaman gözü pek savaşçıların "kahramanlık nişanesi", kimi zaman sirk palyaçolarının "garabet alameti", kimi zaman çapkın denizcilerin "vücutlarının süsü"; kimi zaman ise gençlik hareketlerinin "alt kimlik simgesi" olarak algılanmıştır. Günümüz çağdaş sanayi toplumunda ise dövme, daha çok öne çıkan "beden süsleme" işleviyle, moda ve güzellik endüstrisinin bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir. Modern dünyada farklılıklarıyla çok çeşitli hallerde karşımıza çıkan dövme sanatı tarihsel olarak değişik kültürlerle bezenmiş ve yepyeni bir sanat dalı olarak hayatımızda yer alıyoruz. 
Türk dünyasında ise dövmenin karşılığı olarak daha çok "dağ/tağ" ya da "dağlama/tağ- lama" sözcükleri tercih edilmiştir. "Dağlama" ya da "tağlama", "insan ve hayvan vücuduna kızgın bir demirle vurulan damga, işaret, im" anlamına gelen "dâg/tâğ" kökünden gelmektedir.