Son yıllarda insanların televizyon seyretmeyi bıraktığını görüyoruz. Çoğu insan, seyredecek doğru düzgün bir şey bulamadığından yakınıyor. Haklılar da. Televizyon artık eski önemini yitirmeye başladı. Orta yaş ve üzeri insanlar tarafından, geçmişten gelen alışkanlıklarından dolayı hala seyrediliyor. Her saat televizyonda seyredecek bir şey bulabiliyorlar. Bu yaş gurubunun vazgeçilmezi olan televizyon, bir zamanlar evin en önemli parçası olduğundan; bu alışkanlıklarından vazgeçmek onlar için çok zor. Y kuşağından sonra bu alışkanlık nispeten aşılmış durumda, nispeten diyorum çünkü; bu yaş grubundaki kişiler de seyretmeseler bile televizyon genelde açık kalıyor. Televizyon yayınlarını çoğunlukla beğenmemelerine rağmen, çocukluktan gelen alışkanlık yüzünden; seyretmeseler bile sırf ses olsun diye televizyon açıyorlar. Genelde spor ve müzik kanallarından birini açıp, evdeki hallerine dönüyorlar. Çünkü y kuşağının çocukluğunda televizyon oldukça önemli bir yer kaplıyordu, fakat sonraki kuşaklar internet ile büyüdükleri için onlar için vazgeçilmez bir ürün hiç olmadı.
Bir zamanlar hayatımızın en önemli parçalarından biri olan televizyon, artık vazgeçilmez değil. Bunun üzerine biraz eğilelim. Televizyon ilk çıktığı dönemde, mucize bir alet olarak görülüyordu. Gazete ve radyodan tanıdığı, ismini duyduğu, hayranı olduğu isimleri ekranlarda ilk kez gören insanlar; adeta televizyonun büyüsüne kapılmıştı. Çoğu evde yoktu, toplu olarak televizyonu olan insanların evlerine seyretmeye gidilirdi. Günümüzde ise her evde olan, fakat coğu zaman sırf alışkanlıktan seyredilen, hatta bazı insanların hiç seyretmediği bir alete dönüştü. Yeni ultra lüks televizyonlar, muhteşem ekranlar ve görüntü kalitesi sunmalarına rağmen eskiye göre önemini yitirmiş durumdalar. Bunun nedeninin hem televizyonların artık evin sıradan bir eşyası olmasından, hem de yayınlanan içeriklerin günden güne kalitesinin düşmesinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum.
Televizyon, ülkemize gelmesinden 2000'lerin başına kadar evimizin en önemli eşyasıydı. Sadece TRT'nin yayın yaptığı dönemlerdeki yayınlara bakarak bile günümüzdeki ilgisizligi anlayabiliriz. Eski TRT sanatçılarının diksiyonuna, giyim tarzlarına, nazik dillerine bakarak; televizyonun, televizyona çıkmanın ne kadar önemli bir şey olduğunu görebiliriz. İnanılmaz derecede yalın ve temiz bir Türkçe ile yapılan yayınlar sadece seyredilsin, ilgi çeksin amacıyla değil; eğlendirmenin yanında, eğitici ve öğretici bir yapıya da sahipti. Özel kanalların 90'larda hayatımıza girmesiyle birlikte; televizyon içerikleri yavaş yavaş bozulmaya, reyting uğruna çeşitli magazinsel olaylar ekranlarda görülmeye başlamış olsa da yayın içerikleri yine de günümüze kıyasla oldukça başarılıydı. Günümüzde ise yüzlerce kanal olmasına rağmen, kaliteli bir yayın bulmak neredeyse imkansızlaştı.
TV dizileri, filmler, talk showlar, siyaset programları, açık oturumlar, hatta reklamlar bile bu kalitesizlikten nasibini aldı. Seçim dönemleri karşılıklı oturup, nazik ve saygılı bir dille tartışan siyasiler, yerini birbirlerine ve halka küfreden siyasilere; her yaştan insanın severek seyrettiği diziler, yerlerini saatlerce süren saçma sapan yapımlara; çeşitli konukların özgürce ve saygıyla tartıştığı siyaset programları, yerlerini birbirlerine bağıran, hakaret eden ve anlaşılmaz bir gürültüden ibaret olan basit içeriklere bıraktı.
Böyle olunca da, internet televizyonun yerini almaya başladı. Sosyal medya, dizi - film platformları, internet bazlı içerik üreticileri, televizyonun veremediğini vermeye başladı. Doğal olarak da insanlar, özellikle de yeni nesil buralara yönelmeye ve televizyon seyretmemeye başladı. Son yıllarda siyaset, televizyon ve iş hayatı birbiriyle içiçe geçmiş bir duruma bürününce; yayınlanan içerikler de iktidar yanlısı, eleştirmeyen ya da yönetenlerin siyasi çizgisi doğrultusunda şekillenmeye başladı. Televizyon; eleştirmeyen, sorgulamayan, soru sormaya çekinen gazetecilerin gündemi değerlendirdiği; saatlerce süren, birbirine benzer dizilerin toplumu tektipleştirme amacıyla ekranları kirlettiği; bağırıp çağırmadan ibaret açık oturumların, insan zekasıyla alay ettiği; sigara, alkol ve sevişme sahnelerin sansürlendiği, fakat her türlü ahlaksızlığın ve şiddetin cirit attığı programların günlük hayatımızın bir parçası olduğu, bir aptal kutusuna döndü.
Sonuç olarak, televizyon kanallarının neredeyse tamamı tarafından pompalanan saçmalıklar bütünü; insanları belli siyasi odakların çıkarları ve planları doğrultusunda şekillendirme amacı gütmekten başka bir şeye hizmet etmiyor. Yeni neslin kaçış noktası olan internet ise, yine aynı güçler tarafından kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Böyle devam ederse; tektipleşmiş, eleştirmeyen, sorgulamayan insanların arasında kalan, kaçış yolu arayan kişilerin de sistemin dayatmaları altında şekillendiğini görecek ve maalesef yönetime gelen iktidarın şekillendirmelerine göre hayatını yaşayan, yaşamaya çalışan bir toplum haline geleceğiz.