TOROS YAYLALARINDA BİR YAZ GÜNÜ

Abone Ol

Akdeniz iklimi için coğrafya kitaplarında yazları sıcak ve kurak ifadesi yer alır. Bu bilginin doğruluğuna, Orta Torosların yaylalarına yapacağınız bir yolculukta şüpheyle bakabilirsiniz. Haziran başlarında gittiğimiz Fındıkpınarı yaylasında sabahın erken saatlerinde hava her an yağmura dönecek gibiydi. Böyle bir hava Akdeniz bölgesindeki gezginler için bulunmaz bir fırsattır. Yakıcı sarı sıcağın etkisinden uzak, terlemeden ve yanmadan yapılabilecek bir yürüyüş büyük bir nimettir doğrusu. Bu tip değişken hava koşullarına Fındıkpınarı yaylasında sıkça karşılaşırsınız. Kendinizi Akdeniz'den çok Doğu Karedeniz'de hissettiren hava koşullarıdır bunlar.

Yönümüzü yayladan, Mersin'in kivi yetiştiriciliğiyle ünlü Sunturas'a çevirdik. 18 km uzunluğundaki bu yol üzerinde Mihrican yaylası, Demirışık ve Yüksekoluk köyleri de yer alır. Çam ve ardıç ağaçlarının arasından yeşilin her tonuyla bezeli, bir zamanların gözde yaylası Mihrican'a ulaştık. Yaylanın hemen güneyinde yer alan Mihrican göleti, yapay bir gölet ama çevresiyle olan uyumu doğala yakın bir görüntü sergilemesini sağlamış. Gölün sessizliği, durgunluğu ve çevresinde açan rengarenk çiçekleri insanın içini ferahlatıyor. Hele ki menevişlenen gökyüzü gölün sularına da yansıyınca tadına doyulmaz bir seyir zevkini bizlere sunuyor.

Gölden üç km daha ilerlediğimizde evlerinin dış duvarları çiçeklerle süslü Demirışık köyüne ulaştık. Geniş bir alana yayılan köy yemyeşil doğasını sergilemekte oldukça cömert davranmış. Bu güzelliklerin içerisinde ilerleyip, buz gibi pınarların eşliğinde Yüksekoluk köyüne ulaştık. Burada peşimize takılan şirin bir köpek Sunturas'a kadar bize mihmandarlık etti.

Sunturas'a yaklaştığımızı çevremizdeki kivi meyvelerinden anladık. Çalışkan köylüler, neredeyse düz bir alanın olmadığı yamaçların tamamını mineral ve vitamin açısından oldukça besleyici kivi meyvesiyle doldurmuşlar. Orijinal adı Santa Iras olan Sunturas'ın adı, Hz. İsa'nın havarilerinden Saint Paul tarafından yetiştirilen Hıristiyan aziz St. Tarasis'ten gelmektedir.

İklimiyle Karadeniz yaylalarını andıran Sunturas kivi bahçelerinden başka çınar, kiraz, elma ve kızılcık ağaçlarıyla kaplı bir yeryüzü cenneti. Her bir yanından coşkun sular akan Sunturas'ın tabii ki görülmesi gereken en önemli yeri şelalesi. Yaz kış sularını eksiltmeyen şelale, yirmi-yirmi beş metre kadar bir yükseklikten etrafına serinlik saçarak kuvvetli bir şekilde akıyor. Şelalenin ilginç bir özelliği de akan sularından ikinci bir şelalenin oluşması. Bu ikinci şelaleyi görmenin bir tek yolu var. O da şelalenin aktığı yamacın karşısındaki yamaca geçmek. Sunturas Şelalesi, sıcak yaz günlerinde Mersinliler için serinletici bir vaha adeta.

Birçok Mersinli'nin bile bilmediği bu doğa harikasını gidip görün. Şelaleye yaklaşın, korkmayın üstünüz ıslansın biraz. Sularının oluşturduğu ipiltiyi üzerinizde hissedin ve serinleyin. Sonra yeşil bir dokuyla kuşatılmış şelalenin yakınına oturun ve onu dakikalarca izleyin, suların coşkun sesini dinleyin. Emin olun bundan bedeniniz ve ruhunuz çok memnun kalacak.