Uğurola Mersin!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün birlikte savaştığı arkadaşlarıyla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Birinci Yüzyılını doldurup İkinci Yüzyılına girdi bugün.
Atatürk’ ün söyleyişiyle EN BÜYÜK BAYRAMDIR. KUTLU OLSUN!
Önce şunu söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti’nin Birinci Yüzyılını doldurup İkinci Yüzyılına girmesinin kutlanmasının önüne hiçbir olay geçemez.
Yüzüncü Yıl kutlamaları bir EĞLENCE değildir…
Yüz yılda bir kutlanacak yüce ve kutlu bir olaydır…
Açlıksa, ölümse, kansa, savaşsa, güçlülerin bir olup güçsüzü ezme ve yok etme planı ve çabasıysa, bir ülkenin insanlarını çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç demeden yok etme amacıysa; bunların hepsi en şiddetli biçimde yaşandı...
Bir toplum inandığı önderinin etrafında kenetlenerek ölüme gideceğini bile bile bütün bunların üstesinden geldi…
Geldi ve Cumhuriyet kuruldu; insanlar kulluktan kurtulup Yurttaş oldu, bir Ulus oldu, kadın erkek eşit oldu, özgür oldu.
VE TÜM DÜNYA’NIN SAYGI DUYARAK KABUL ETTİĞİ, GERİ KALMIŞ EZİLEN TOPLUMLARA VE ÜLKELERE ÖRNEK OLACAK BİR MÜCADELE İLE KURULAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ, İKİNCİ YÜZYILINA GİRMESİNİN ÇOŞKUYLA, SEVİNÇLE KUTLANMASINI HAKEDİYOR.
KUTLANMALI Kİ; FİLİSTİNDEKİ, ORTA DOĞU ÜLKELERİNDEKİ, AFRİKA ÜLKELERİNDEKİ, ASYA ÜLKELERİNDEKİ, GÜNEY AMERİKA ÜLKELERİNDEKİ, NEREDE EZİLEN BİR TOPLUM VARSA BU MÜTHİŞ MÜCADELEYLE BAĞIMSIZLIĞINI ELDE EDEREK KURULAN TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ ÖRNEK ALSIN.
Bu nesile kısmet oldu İkinci Yüzyıla girişini görmek Türkiye Cumhuriyeti’nin; ama ne yazık ki geçiştiriliyor kutlamalar ve bir yüzyıl daha beklemek gerekecek sanırım.
29 Ekim 2023 EN BÜYÜK BAYRAMDIR; ÇOŞKUYLA KUTLANMALIYDI.
İLK YÜZYIL…
Kuruluş felsefesi ve planlaması Türkiye Cumhuriyeti’nin Dünya’nın en saygın, en çağdaş, en eğitimli, kutsal kitabını okuyup anlamış ve dinini doğru bilen, bilim, sanat, spor, sosyal ve kültürel yaşam, tarım, ticaret, sanayi, ulaşım, ekonomi kısacası her yönden en üst düzeyde ve bağımsız olmasıdır.
Ömrü savaş alanlarında geçen Mustafa Kemal savaşırken hep böyle bir Türkiye Cumhuriyeti’nin planlarını yapmıştır.
Ve başarmıştır…
Öylesine ileri görüşlü bir kurumsallaşma oluşturmuş ki; bu kurumsallaşma temelleri sağlam atılmış bir Türkiye Cumhuriyeti yaratmış.
30 Ağustos Büyük Zaferin ardından savaştan daha zorlu bir mücadele için kollar sıvanıyor…
Zaten neler yapılması gerektiği kafasında …
Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik, Halkçılık ve İnkılapçılık ilkeleri ışığında yapıyor planlarını…
Aslında savaşırken de halkını düşünerek savaşmıştı; bu halk esaret altında yaşayamazdı…
Savaşı kazandıktan sonra da halkını düşünerek mücadele etti; bu millete tebaa olmayı hiç yakıştıramadı; ancak iyi eğitilerek çağdaşlaşmış, özgür düşünüp yaşayan ve eşit yurttaşlar olmak yakışırdı bu millete…
Kadın-erkek ayrımı kalkmalıydı, her iki cins eşit yurttaşlar olmalıydı…
Okuma yazma oranının yükseltilmesi için öğrenmesi daha kolay bir alfabe sistemi olmalıydı…
Çağdaş bir eğitim sistemi olmalıydı; gençlerimiz, sanatçılarımız, sporcularımız, teknik kadrolarımız, bilim insanlarımız, iş insanlarımız gelişmiş ülkelerde herkesle boy ölçüşebilecek düzeyde eğitilmeliydi…
Bu ülke modern hukuka kavuşmalıydı…
Bu ülke kurumsallaşma anlamında Türkiye’yi yönetecek, yön verecek çağdaş, üretken ve kapsayıcı temel kurumlara sahip olmalıydı…
Türkiye Cumhuriyeti iktisaden tam bağımsız olmalıydı, geçmişte yabancı ülkelere tanınan kapitülasyonlar kaldırılmalıydı…
Sanayi ve Kalkınma Planları yapılmalıydı…
Fabrikalar kurulmalıydı, dış ticaret gelişmeliydi, tarımda Dünya’da lider olmalıydı…
Ömrünü bu ülkeyi ve milleti bağımsız, çağdaş, kendi ayakları üzerinde duran, kültürel, sosyal, sanatsal, sporsal, eğitimsel, ekonomik alanlarda gelişmiş duruma getirmek için harcamıştır.
Kısa ömründe Türkiye için amaçlarına ulaşmıştı, bu milletin geleceği için istediği birçok şeyi hayata geçirmişti.
Ama, işte herkes anlayamıyor ya da anlamak istemiyor bunları…
İSTESEYDİ EĞER TÜRKİYE’NİN TAPUSUNU ÜZERİNE GEÇİREBİLİRDİ.
AMA BİLİYORDU Kİ KUL HAKKI YEMEK EN BÜYÜK GÜNAHTI.
Kulların ÖZGÜR YURTTAŞLAR olup haklarını korumak ve hak mücadelesi yapacak düzeyde eğitilmesini istedi…
İKİNCİ YÜZYIL: HAZIR MIYIZ?
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar çok ayrıntılı, ince ince hesaplanmış, ileriye yönelik hedefler doğrultusunda yapmışlar çalışmalarını; yani planlı programlı, yolları hedefleri belli yürütmüşler çalışmalarını.
Yaptıkları her şeyin bir amacı ve hedefi vardı…
Şimdi nasıl?
Planlama yok, ne ilginç gelirse ona yöneliyoruz…
Planlayıcı kurumlarımızı kaldırmışız…
Cumhuriyetin kurduğu ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ayağa kaldıran SANAYİ KURULUŞLARININ birçoğunu özelleştirme adı altında satıp kapatmışız, neden?
Devlete yük oluyor, ayak bağı oluyor diye…
Planlama yok slogan var, algı yaratma var…
Kervan yolda düzülüyor adeta…
Cumhuriyet kurulurken temel nokta çağdaş ve iyi eğitimdi; 1970’li yıllardan sonra eğitim dejenere edilmeye başlandı…
Bazı hizmetler vardır ki Devlet o konularda tasarruf yapmayı düşünmemeli…
Devlete yük oluyor diye Köy Okullarını kapatıp, taşımalı sisteme geçmek eğitim sistemimizi köreltti…
Okul olan köylerde en az bir iki öğretmen bulunuyordu ve bu öğretmenler öğrencilerin yanı sıra köy halkını da eğitiyordu.
Her köyde camii var ama her köyde okul yok…
Her köyde imam var ama her köyde öğretmen yok…
İmam da olsun, öğretmen de cami de okul da!
Fantezilere dayalı bir eğitim sistemi dayatıyoruz çocuklarımıza…
400.000 Dolara ev alan vatandaşımız oluyor…
Destanla, şehitlerimizin kanıyla kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olmak bu kadar ucuz mu?
Savaştan kaçıyorum deyip ülkemize yerleşip vatandaşımız oluyor…
O gelsin, bu gelsin…
Bu işin içinde bir iş var gibi…
Demografik yapımız aleyhimize süratle bozuluyor…
Doğum oranlarını inceleyin DE görün durum ne kadar vahim.
Cumhuriyet’in eğitip yetiştirdiği insanlar aşılamayınca uluslararası oyunlarla dışardan ithal vatandaş sokulup çoğunluğu kaydırıp Cumhuriyeti ve Atatürk’ü yıkma planları oynanıyor, dış güçler tarafından…
Türkiye’nin üzerinde emelleri olan batılı ülkeler diyor ki; “Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak için önce Atatürk’ü silmek gerekir.”
Büyük Ortadoğu Projesi dedikleri bir aldatmaca…
ABD, İsrail’in Orta Doğu’da yayılması için Büyük Orta Doğu Projesini ortaya atıyor, biz de yutuyoruz…
Neden? Biz bu yapının eş başkanıymışız…
Osmanlıyı canlandıracakmış bu proje…
İsrail’i canlandırıp güçlendiriyor, yayılmasını amaçlıyor…
Görmüyor muyuz?
Hükümet bazı konuları görmek istemiyor gibi…
Hükümet dış politikayı iç politikaya kurban mı ediyor yoksa?
Peki Muhalefet Partileri ne yapıyor?
Onlar hazır mı İkinci Yüzyıl’a?
Hepsi bir alem…
Kendi içlerinde iktidar kavgasına düşmüşler…
Adaylıklarını ya da göz diktikleri parti içi görevleri garantilemek için parti içinde yandaşlar yaratıp ayrışmaya neden oluyorlar…
Soralım bakalım…
İkinci Yüzyıl için hedefleriniz?
Olmaz olur mu!
Yanıt hazır: “İktidar olmak”
20 Yıldır neden iktidar olamadınız?
Her türlü fırsat vardı?
Nasıl iktidar olacaksınız İkinci Yüzyıl’da?
Aslında, Muhalefette İktidar olmak hedefleri, Hükümette İktidar peşinde değiller adeta…
Türkiye ikinci planda…
İttifaklar partileri liderleri de varsa yoksa ben ne kapabilirim peşinde…
Muhalefet Partilerinin de ne planı var ne programı İkinci Yüzyıl için…
Soralım, iktidar oldunuz ne yapacaksınız?
Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Yüzyılı için planlarınız?
Sizi neden iktidar yapsın halk?
Yanıt: Onlar kötü yönetiyor, biz daha iyi yönetiriz…
Yani İkinci Yüzyıl’ı böyle sen ben kavgası içinde geçirirsek ne olur bilemiyorum.
Ben İkinci Yüzyıl için hazırlıklı olduğumuzu, planlarımızın, programlarımızın, hedeflerimizin olduğunu sanmıyorum…
Fabrika ayarlarına döndürün Türkiye Cumhuriyeti’ni, vaz geçin fanteziden ve geriye dönme çabalarından…
Hiçbir şeyi ispat etme zorunluluğu yok; Osmanlıcılıkla ve dindarlıkla da bir şeylerin başarılabileceği tutkusundan vazgeçilmeli…
Osmanlıcılıkla ve dindarlıkla halkın kafasını karıştırdınız…
Mustafa Kemal demiş ki; “Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir. Medeniyetin emrettiğini ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir.”
Türkiye Cumhuriyeti’ni bu yönde kurguladı.
Ama tarikatların, cemaatlerin devletin içinde cirit attığı konuşuluyor…
Bilmem ne tarikatı şu Bakanlığı, bilmem ne cemaati bu Bakanlığı kontrol ediyor, devletin birçok kurumu tarikatların, cemaatlerin işgali altındaymış lafları ortalarda dolaşıyor.
Atatürk düşmanlığı gırla gidiyor, hakaretlerin bini bir para adeta…
Bunlara kimse bir şey demiyor, herkesin gözünün içine baka baka yapacaklarını yapıyorlar…
İkinci Yüzyıl’da bakalım bunlara dur diyen olacak mı?
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar hedefi ve yolu belirlemiş, nasıl gidileceğini de ince ince planlayıp yola çıkmışlar…
Yolundan çıkarmaya çalışmayın Türkiye’yi, yolu uzatırsınız; zamanı boşa harcatıyorsunuz…
Kafa nereye, ben oraya olmaz…
GENÇLERE…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’ sini özümseyerek okuyun lütfen.
"Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.
Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı!
İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"
TOP SİZDE GENÇLER!
Aklınızı kullanın, eğitim süreçlerinizi en iyi şekilde değerlendirin.
Aklını kullanan, beyni hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillere gereksinim duyuyor Türkiye Cumhuriyeti.
Siyasetin, siyasetçinin esiri olmadan özgür iradenizle oyuna girin.
Hassas değerlerinizi kullanmayın, kullandırtmayın.
Hoşça kal Mersin, haftaya pazartesi yine buradayız kısmetse…