Bilim Teknoloji

Türkiye'nin Gururu: İnsan DNA'sından Canlı Robot Üretti

ABD'de yaşayan Türk bilim insanı Gizem Gümüşkaya, çığır açan bir buluşa imza attı. Hasarlı dokuların iyileştirilmesi için insan hücrelerinden küçük 'canlı robotlar' üretmeyi başaran Gümüşkaya, bu robota 'Anthrobot' ismini verdi. Gümüşkaya, 'haberglobal.com.tr'ye konuştu.

Abone Ol

Türk bilim insanı Gizem Gümüşkaya, ABD'de çığır açan bir keşfe imza attı. Mimarlık alanında yüksek lisans yapmak için gittiği ABD’de sentetik biyolojiyle ilgilenen Gümüşkaya ve ekibi insan hücrelerinden ürettikleri küçük canlı robotlarla hasarlı dokuları iyileştirmeyi başardı. Biyoloji eğitimi de alan Gümüşkaya, 'haberglobal.com.tr'ye özel açıklamalarda bulunurken, "Gezegendeki tüm insanların DNA’ları yüzde 99.9 birbiriyle aynı, fakat bu yüzde 0.1’lik farklılık bir insandan alınan dokunun bir diğer insana uyuşmamasına sebep olabiliyor. Dolayısıyla 'Anthrobot' tamamen bir insanın kendi DNA’sından üretilecek şekilde geliştirildi" dedi.

 Gizem Gümüşkaya, zedelenmiş sinir dokusunun, bu robotlar tarafından 3 gün içesinde onarılabileceğini kanıtladıklarını söyledi.

- Canlı robota "Anthrobot" ismini verdiniz. Peki, "Anthrobot" nedir?

Gizem Gümüşkaya:  "Anthrobotlar, dünyanın ilk kendi kendini tek bir insan hücresinden inşa edebilen sentetik biyolojik robotlarıdır. Bugüne kadar üretilen robotlar, içlerinde çeşitli mekanik ve kimyasal parçalar olan anatomilere sahiptir. Ancak bizim ürettiğimiz Anthrobotlar ise yüzde yüz biyolojik. İki yıl kadar yoğun bir deney sürecinden sonra, tek bir insan hücresinden, kendi kendini inşa ederek büyüyen ilk sentetik robotu geliştirmeyi başardık. İsmini insan kökenine referans vererek 'Anthrobot' koyduk. Bu insan vücudunda görülmeyen yepyeni bir mimari, ama DNA’sı yüzde yüz insan DNA’sı."

-Bu çalışma süreci nasıl gelişti?

Gizem Gümüşkaya: "İTÜ’den mimar olarak mezun olup, 2015 yılında tasarım teknolojisi alanında MIT’de yüksek lisansa burslu kabul aldım ve Amerika’ya taşındığım ilk ayda tesadüf eseri sentetik biyoloji ile tanıştım. Araştırmalarım sırasında biyolojik varlıkların, önümüze konulan kitaplardan ezberlediğimiz gibi durağan olgular olmadığını fark ettim.  Tüm canlıların hücreler, kendilerine var olan “morfogenetik” kod üzerinden gerçek zamanlı olarak yönetiliyor. Dolayısıyla eğer bu morfogenetik kodu değiştirebilirsek, yaşayan dokuların da şekillerini geliştirebileceğimizi, onları yeni mimarilere eriştirebileceğimizi düşündüm.

"Gümüşkaya, bir sonraki aşamanın daha kompleks doku modellerine geçerek, sinir dokusu yanı sıra hasarlı deri ve retina dokularına da bakmaya başlayacaklarını ifade etti.

-Çığır açan keşfi hayata geçirmek kolay olmasa gerek?

Gizem Gümüşkaya: "Hücrelerin morfogenetik koduyla oynayıp, kendi kendini inşa eden robotlar üretme fikrini hayata geçirmek 8 yılımızı aldı. 2015 yılında mimarlık yüksek lisans öğrencisi olarak başladığım MIT’de sıfırdan çok ciddi bir şekilde biyoloji öğrenmeye başladım ve bu çift zamanlı olarak yürütebileceğim ikinci bir yüksek lisansa (sentetik biyoloji alanında) evrildi. Son 5 yıldır doktora danışmanım Profesör Michael Levin’in laboratuvarında araştırmalar yürütüyoruz. Geçtiğimiz Kasım ayında 'Advanced Science' isimli bilim dergisinde yayınlanan doktora makalem de bu çalışmaların ilk meyvelerinden biri oldu."

- Gelecek hedefleriniz neler?

Gizem Gümüşkaya: "İleride biyolojik robotları, tıp alanında katkıda bulunabilecek noktada ilerletmeyi planlıyorum. Aynı zamanda tıp alanında farklı klinik problemlere, farklı şekillerde katkı sağlayabilecek özelleşmiş biyolojik robotları da üretmeyi istiyorum."

- Türkiye'ye dönmeyi düşünüyor musunuz?

Gizem Gümüşkaya:  "Evet, nihayetinde istiyorum. Tasarım ve biyolojiyi bir araya getirmeyi başaran yeni bir disiplinler arası çalışan bilim insanları neslin yetişmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Buna katkıda bulunmak adına da bu olanakları Türkiye’ye getirip, Mimarlık Fakültelerinde ‘Sentetik Biyoloji’ kürsüleri ve kapsamlı biyolojik çalışmalar yapılabilecek bio-tasarım laboratuvarlarının kurulmasını sağlamak en büyük hayallerimden biri.  İstanbul yeryüzünde en sevdiğim ve eşi benzeri olmayan bir şehir, ve Türk insanındaki sıcaklık ve mizah da en özlediğim şeyler arasında."