ULUSAL ERKEK FUTBOL TAKIMI AVRUPA FİNALİNDE

Abone Ol

Ulusal Erkek Futbol Takımı'mız son iki maçını kazanarak, oynayacağı son maçtan önce Avrupa finaline katılma hakkını elde etti.

Spor Psikolojisi yüksek lisansı yapmış olmanın merakıyla son iki maçta ne olduğuna bir göz atasım geldi.

Ermenistan maçında berabere kalan, oynadıkları oyun beğenilmeyip eleştirilirken, ne oldu da aynı futbolcu grubunun oluşturduğu takım ondan sonraki zorlu Hırvatistan ve Letonya maçlarını kazanıp, oyunları takdir edildi.

Son iki maçtan önce teknik direktörlüğe getirilen Vincenzo Montella'ya bağlanabilir mi futbolculardaki ve oyunlarındaki bu değişim ve onun getirdiği başarı…

Oyuncu seçiminde radikal bir değişikliğin olmadığı Hırvatistan ve Letonya maçında oyun anlayışında bir değişim göze çarpıyordu. Top çok daha çabuk çevriliyor, pasların çoğu ileri doğru olurken, oyuncular sahada çok daha fazla hareket ediyordu.

Takımdaki yardımlaşma ve oyun içinde futbolcuların uyumu dikkat çekecek kadar iyiydi. Bireysel yetenekler kendini göstermekten çok becerilerini takım için kullandılar. Bu da hem sonuç alıcı oldu hem de göze hoş gelen, seyir keyfi yüksek maçlar seyretmemize imkan sağladı.

Oyunun taktik anlayışı, buna uygun oyuncuların sahaya sürülmesi, maç sırasında futbolcuların uyarılarla ve alkışlarla yönetilmesi, oyuncu değişikliği gerekliliğini doğru zamanda görüp, elindeki yedeklerden ihtiyaca denk gelecek oyuncuların seçilmesi tabii ki Vincenzo Montella ve ekibinin yaptığı ve yapacağı işler.

Bunları ne kadar doğru yaparsanız yapın, oyunculara oyunu sevdiremez, kazanma arzularını yükseltemez, mücadele isteğini arttıramaz, birbirleriyle uyumu sağlayacak sevgi ortamını sağlayamazsanız, takımın başarılı olma olasılığı düşüktür.

Vincenzo Montella ve ekibinin asıl başardığı şey buydu sanırım.

Takım motiveydi. Arzulu ve ikili mücadelelerde geri adım atmıyordu. Bireysellikten çok kolektivizm hakimdi. Paylaşma ve dayanışma ön plandaydı. Bu da teknik kadronun verdiği taktiği başarılı bir şekilde sahaya yansıtmalarını kolaylaştırdı ve maçlarımızı almamızı sağladı.

Montella, Adana Demispor'da beraber çalıştığı oyunculardan Samet ve Yunus'a ilk onbirde yer verirken, diğer oyunculara da değer bildiği, adaletli olduğu mesajını verdi. Yusuf Sarı'yı da ilerleyen dakikalarda oyuna alarak bunu pekiştirdi.

Gerek bu değerbilirliliğin takımda yarattığı olumlu hava, gerek eski oyuncularının enerji ve minnetinin diğer oyunculara olumlu yansıması, gerekse bu oyuncuların varını yoğunu ortaya koyarak oynamaları ve arkadaşlarını ateşlemeleri, başarının kısa erimli etmenleri olduğunu düşünüyorum. Nitekim Letonya maçında Yunus ilk golü atıp takımı rahatlatırken, Samet ve Yusuf yaptıkları asistlerle farkın açılmasına katkı sundular.

Yazdıklarımdan insan psikolojisinin ne kadar önemli olduğunu ileri sürebilirim. Devam ederek de Spor Psikolojisi'nin, sporların hemen her dalında teknik ve taktik kadar önemli olduğunu savlayabilirim.

Umarım spor yöneticileri ve teknik kadrolar bunun yeterince farkına varır, spor Psikolojisinin 'hadi aslanım'dan fazla bir şey olduğunu görür ve kulüplerinde profesyonel Spor Psikologları çalıştırırlar.

Bu gerçekleşirse, olumlu şeylerin denk gelmesiyle elde edilen başarılar kısa erimli olmaktan çıkıp, istikrarlı bir hale gelebilir mi dersiniz?

Yaşayıp, göreceğiz…