M.Ö. 4. yüzyılda Ege’den gelen kolonistler tarafından kurulduğu düşünülen Korykos, Dağlık Kilikia’nın önemli kentlerindendir. Akdeniz’in kıyısında, Mersin’in Erdemli ilçesindeki Kızkalesi kasabası sınırlarındaki antik kent, Dağlık Kilikia’nın doğusunda bir liman kentidir.
Korykos’a yapacağınız bir gezide, Hellenistik Dönem’den itibaren, Roma Dönemi, Geç Antik Dönem ve Orta Çağ’dan kalma kalıntıları görmeniz mümkün olacaktır. Lamas çayından taşınan suyla birlikte, tarımsal faaliyetleri gelişen Korykos, zeytinyağının üretildiği ve ihraç edildiği önemli bir merkez olmuştur. Kent, M.S. 1. yüzyılda kendi parasını bastıracak kadar gelişmiş bir ekonomiye sahiptir. Limanıyla, denizdeki ve karadaki kaleleriyle, dini yapılarıyla ön plana çıkmayı başarmış olan Korykos, zamanla Doğu Akdeniz’in parlayan bir yıldızına dönüşmüştür.
Korykos’un adı yazılı kaynaklarda ilk kez, M.Ö. 3. yüzyıla tarihlenen Zenon’un tuttuğu mali raporlarda geçmeye başlar. Strabon ise, Korykos’u bir burun olarak ifade eder. Stadiasmus’a göre, Korykos komşu kenti Elaiussa ile olan rekabeti yüzünden M.S. 3. yüzyılda kome (köy) durumuna düşer ve Elaiussa Sebaste’nin güdümüne girer.
M.Ö. 2. yüzyılda Olba Bölgesi’nde görülen polygonal duvar örgüsü, Korykos’taki mimariye de yansır. Korykos’un yakın çevresinde karşılaşılan polygonal duvar örgüsüne sahip kule, pres, sarnıç ve mezarlardan oluşan tarımla ilgili yapılanmalar Hellenistik dönemde, kentin etrafındaki tarımsal organizasyonun varlığını ortaya koyar.
Aslında Korykos’la ilgili söylenecek çok söz var ama, adım adım gezdiğim bu antik kentte benim dikkatimi çeken, kentin inanılmaz büyüklükteki nekropolü (mezarlık) oldu. Kentin kalıntılarını gezmek için ayırdığım sürenin iki katını, nekropole ayırdığım halde, yine de gezemediğim yerler oldu. Tabii ki bunun bir sebebi de nekropol alanını kaplayan, Akdeniz ikliminin sık dokulu makileriydi. Makilerin dikenli dalları, gezginlerin her daim belalısı olmuştur.
Bir antik kentin büyüklüğünü, mimarisini, sanatını, tarihini, ekonomisini, yaşanmışlıklarını ve inançlarını tam anlamıyla kavramak istiyorsak, ilk gideceğimiz yer nekropol alanı olmalıdır. Çünkü bu saydıklarımın hepsinin ipuçları, nekropolün içinde gizlidir. Mezarlar üzerindeki sembollerden ve kabartmalardan, kentin sanatının hangi düzeyde olduğunu anlamamız mümkün olacaktır. Görkemli mezarların sayısının çokluğu bize, kentteki varlıklı insanların çokluğunu gösterecektir. Mezar tipleri ve ölü gömme gelenekleri de kentin kültürü ve yaşam biçimi hakkında bizi bilgilendirecektir.
Korykos Nekropolü’nde polygonal duvarlı mezarlar, tholos mezarlar, tapınak planlı mezarlar, tonozlu mezarlar, kaya mezarları, lahitler ve chamosorionlardan oluşan oldukça zengin bir mezar çeşitliliği göze çarpar. Bu mezar tiplerinden sayıca en fazla olanı ise kaya mezarları ve kaya odasıdır. Hellenistik Dönem’de, Korykos kent merkezinin dışında yer alan polygonal duvarlı mezarlara, merkezdeki nekropol alanında rastlanmaz. Korykos’taki kaya mezarlarının, Geç Hellenistik Dönem’de kremasyon gömü için kullanıldığı, araştırmalarda kanıtlanmıştır.Tonozlu aedicula mezar formu da sık rastlanan mezar tipidir. Bu anıtlar, genellikle tek bir kişi için yapılmış olmalarıyla dikkat çeker.
Mezarlar üzerindeki semboller, bize mezarların tarihlenmesinde önemli ipuçları verir. Kapaklarda daha çok Dioskur takkeleri, rozet ve haç motifleri gibi kabarrmalara rastlarız. Bu mezarlardan haç motifi taşıyanların Erken Bizans, diğerlerinin ise Geç Roma Dönemine ait oldukları düşünülmektedir. Bazı mezar kapılarının üzerinde ise apotropeik amaçlı yani kötü büyüyü gidermek için bir çift el görülmektedir. Yine mezar duvarlarında sunak kabartmaları, üzüm salkımları, çelenkler bölgede sık rastlanan kabartmalardır. Erken Hristiyanlık Dönemi’ne ait mezar örnekleri üzerinde ise, daire içinde bir haç motifine sıklıkla rastlanmıştır.
Nekropoller, Antik Dönemden beri soyguncuların hedefi haline gelmiştir. O gün bugündür, mezarların bu kötü kaderi değişmemiştir. Korykos nekropolündeki mezarlar, kısmen ya da tamamen tahrip edilmiştir. Korykos’taki tahribat nekropollerin dışında, ayakta kalan diğer yapılarda da yoğun bir şekilde görülmektedir. Orta Çağ’a ait Kara ve Deniz Kaleleri’nde ve kentin hemen yanındaki günümüz Kızkalesi kasabasında, Korykos’un mimari bloklarının devşirme malzeme olarak kullanılmış olması, bu tahribatın en önemli sebebidir aslında. Kent merkezindeki tarım ve turizm faaliyetleri de bu yıkımı daha da arttırmıştır. Bu sebepten, Korykos’un Hellenistik ve Roma Dönemleri’nden günümüze çok az sayıda yapı ulaşabilmiştir.
Mersin 20. yüzyılda, limanla birlikte gelişen ekonomisiyle çok inançlı ve çok kültürlü bir yapıya dönüşmüştür. Bu mozaik yapının günümüze yansıyan en güzel örneğini Mersin Mezarlığı’nda görebilirsiniz. Hilal ve Haç’ın yanyana yer aldığı mezarlardaki insanlar, bu mezarlarda huzur içinde yatar. Bunun bir tesadüf olmadığını düşüyorum. Korykos Antik Kenti’ndeki nekropolün, taa Hellenistik Dönem’den başlayarak Roma, Bizans ve günümüz Türkiye’sinden mezarların yer aldığı mezarlık alanı olması, sanırım günümüzün Mersin Şehir Mezarlığı’ndaki mozaik yapılı görünümü açıklamaya yeterli olacaktır.
Korykos Nekropolü’nde gezerken, Paganlar’ın bir anıt mezarını, Roma ve Bizans Dönemi’nin bir kaya mezarını, biraz daha ötede günümüz Türkiye’sinden mezarları birarada göreceksiniz. Böylece, Kilikia topraklarında yaşayan kültürler ve inançlar bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçmiş olacak. Hatta öyle lahitler göreceksiniz ki, üzerinde hem Haç hem de yedi kollu şamdanın (Menora) lahit kapaklarına ve gövdesine kazındığına şahit olacaksınız. O dönemlerde Hristiyanlar da Yahudiler de aynı lahdi kullanmaktan çekinmemişlerdir. Dilerim yaşadığımız çağda insanlık, sadece öldükten sonra değil yaşarken de yanyana ve omuz omuza hoşgörü içerisinde yaşamasını öğrenir.