Tarihsel süreç içinden bakıldığında hayvan türlerinin evcilleştirilmesi, hayvanı insana bağımlı hale getirmiştir. İnsanların tüm dünyaya yayılması ve kentlerin büyümesi ile birlikte hayvanların yaşam alanları da yok olmaya başlamıştır. Yaşam alanları yok edilen ve insanlarla yaşamaya alışan, hatta mecbur kalan hayvanlar adapte olabildikleri ölçüde hayatta kalabilmişlerdir.

Eski tarihlerde de sorun olarak görülmüş, hatta bu yüzden dövülmüş, öldürülmüş sokak hayvanları günümüzde hala tehdit olarak görülebiliyor. Açık açık öldürülmeseler bile toplatılıp kentlerin dışına atılıyor ya da çok kötü şartlarda barınaklarda yaşamaya itiliyorlar. İnsanların umursamazlığı ve öngörü eksikliği yüzünden kontrolsüzce artan sokak hayvanları, yerleşim yerlerinde sorunlara neden olabiliyor, hatta bazen ölümlere de sebebiyet verebiliyorlar. İnsanlara muhtaç hale gelen ve yaşam alanları fütursuzca ele geçirilen hayvanların sebep olduğu tüm sorunlardan da bizler sorumluyuz.

Gelecek nesillere hayvan sevgisi aşılamalı; sokak hayvanları, hatta tüm canlılar ile birlikte uyum içinde yaşamamızın önemine yönelik bilinç kazanmalarını sağlamalıyız. Okullarda buna yönelik programlar müfredata koymalı; insanların hayvanlarla aynı dünyayı paylaştığını, doğanın tüm canlılar etrafında bir denge üzerine kurulu olduğunu öğretmeliyiz.

Kontrolsüz ve çok hızlı bir şekilde artan sokak hayvanları; çok kötü şartlar altında yaşamaya, hatta barınaklarda ölüme terkediliyor. Barınaklar, hayvanların toplatılıp yaşamak zorunda bırakıldığı yerler olarak bilinir. Genel inanış böyle, fakat bu yanlış. Aslında barınaklar sokak hayvanlarının tedavi edilmesi, aşılanması ve kısırlaştırılması sürecinde tutulduğu yerler. Mantık olarak güzel, fakat işleyiş olarak bir çok problem barındıran barınakların durumu içler acısı. Sokak hayvanları ve insanların uyumlu bir şekilde yaşayabilmesi için daha iyi şartlarda, etkili bir kısırlaştırma yapılması gerekiyor. Disiplinli bir çalışma ile sokak hayvanlarının toplatılıp, aşılarının yapılması ve kısırlaştırılmaları sonrasında alındıkları yerlere geri bırakılması gerekiyor.

Sokak hayvanları ile ilgili tartışmalar genellikle köpekler üzerinde yoğunlaşıyor. Nüfusları kontrolsüzce çoğalan ve çok kötü şartlarda yaşayan, kötü muamele görüp sokağa bırakılan köpekler saldırganlaşabiliyor. Sonuç olarak bir çok yaralanma ve ölüme sebep olabiliyorlar. Buna çözüm olarak hayvanların öldürülmesini savunan caniler de mevcut tabi. Aynı şekilde sokakta yürümekten korkan insanları, çocukları da anlamayan, anlamaya çalışmayan sığ insanlar da mevcut. Bu saçma, kısır döngü tartışmalar sokak hayvanlarına da, onlarla yaşamak zorunda olan insanlara da bir katkı sağlamıyor.

Sokak hayvanlarının şartlarının iyileştirilmesi ve yaşanan sorunların en aza indirilmesi, nüfusları kontrol altına alınarak ve yeni nesile hayvan sevgisi aşılanarak yapılabilir. Ülkede 1389 belediye var fakat 1200'ünde tesis ve kısırlaştırılma yapma imkanı yok. Tüm belediyelere bu imkanlar sağlanır hatta bu yönde bir zorunluluk getirilirse bir, iki yıl gibi kısa bir sürede sokak hayvanlarının kontrolsüz nüfus artışı düzeltilebilir.

Bu kadar basit bir çözümü olan şey neden yapılmaz peki? Çünkü umursamaz, disiplinden yoksun, bilinçsiz ve tembel bir ülke haline geldik. İnsanımızı da, birlikte yaşamak zorunda olduğumuz hayvanları da önemsemiyoruz. Bir yerdeki yaşam kalitesi sokaktaki hayvanlara bakarak anlaşılabilir. Sokağa çıkıp hayvanlara bakınca ne halde olduğumuzu da anlayabilirsiniz.