Yeme bozuklukları, yalnızca bedenin değil, ruhun da derinliklerinde kalıcı izlere sebep olan hastalıklardır. “yemek yeme” eylemi, bireyin hayatının temel bir parçası olmasına rağmen, bazı kişiler için bu durum sağlıklarını olumsuz etkileyen, duygusal bir savaş sahnesine sebep olabilir. Yeme bozukluğu, sadece bir “yemek sorunu” değil, kimi zaman bir kimlik, kontrıl ve acı yönetimi ile alakalıdır.
Bugün yazdığım bu yazımda yeme bozukluklarının, sadece fiziksel sağlığı etkileyen bir durum değil, aynı zamanda psikolojik ve ruhsal açıdan da travma etkisi gösteren rahatsızlıklar olduğuna değinmek istiyorum. Yeme bozukluğu, yaşayan bir kişi, yalnızca vücudunu değil, aynı zamanda beynini ve ruhunu da büyük bir çöküşe geçirir. Bu rahatsızlıklar, çoğunlukla bir duygusal ya da psikolojik boşluğu doldurmaya çalışan kişilerin karşı karşıya kaldığı bir yolculuk olmuştur. Fakat, bu yolculuk genel olarak kendini yok etme ya da çok farklı biçimlerde tanımlanabilen "kaçış" yollarıyla doludur.
Yeme Bozuklukları Nedir?
Yeme bozukluğu, bir insanın yeme biçiminin sağlıklı olmayan bir şekilde bozulduğu bir durumu tanımlar. Bu bozukluklar, Anoreksiya Nervoza, Bulimiya Nervoza ve Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (Binge Eating Disorder - BED) gibi çeşitli alt türlere ayrılabilir. Her birinin semptomları farklılık gösterebilir fakat temeline baktığımızda hepsi birer kontrol kaybı, beden algısı ve duygusal sıkıntılarla alakalıdır.
Anoreksiya Nervoza, bireyin vücut ağırlığını kontrol etmek için aşırı derecede yemek yemeyi reddetmesi veya aşırı egzersiz yapmasıyla karakterizedir. Bu durum, çoğunlukla bireyin kendisini şişman hissetmesiyle başlar. Bu rahatsızlık, çoğu zaman mükemmeliyetçilik, kontrol arayışı ve kaygı bozuklukları ile ilişkili olabilir.
Bulimiya Nervoza, çoğunlukla hızlı yeme ve sonrasında kendini kusma ya da laksatif kullanma gibi davranışlarla kendini gösterir. Buradaki esas motivasyon, kilo alımını önlemeye yönelik kaygıdır. Bazen, bu bozukluk duygusal acıyı engellemek amacıyla "kontrolsüz" yemek yeme davranışlarıyla tetiklenir.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu, bireyin çok fazla yemek yediği fakat bunu ardından telafi etme çabası göstermediği bir durumdur. Bu, çoğunlukla duygusal boşlukları doldurma ya da stresle başa çıkma arayışı ile ortaya çıkar.
Her üç bozukluk da bir şekilde vücuda, bedene ve dış görünüşe takıntılı bir ilişkiyi besler. Bu takıntı, sadece fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda bireyin zihinsel ve duygusal sağlığını da tehdit eder.
Eğer bir yeme bozukluğuyla mücadele eden birini tanıyorsanız, ilk adım empati ve anlayışla yaklaşmaktır. Yeme bozukluğu yaşayan kişiler, çoğunlukla yalnızlık ve anlaşılmama duygusuyla mücadele ederler. Onlara "kontrol edemediğin bir şey yapıyorsun" ya da "bunu anlaman ne kadar zor" gibi ifadelerle yaklaşmak, sadece onları daha da uzaklaştırır. Bunun yerine, daha sağlıklı ve açık uçlu bir yaklaşım benimsemek önemlidir.
“Ben senin yanındayım” demek, bazen bir insanın en büyük ihtiyacı olan şeydir. Kendini güvende hissedebileceği, yargılanmadan ve utanmadan duygusal yükünü paylaşabileceği bir ortam sunmak, bu süreçte en kıymetli şeylerden biridir.