İnsan yaşlanınca hayal gücü bayağı genişliyor.

Değişik bir duygu.

Bu genelde gençlerde olur zannediyordum ama yaşlandıkça da oluyormuş.

Demekki hayal kurmanın yaşı yok!..

Peki ne demek istedim?

Toplum mühendisliği yapmayacağım.

Buna gerekte yok.

İnsanlar gittikçe toplumsal aktivelerini kaybediyor.

Hele Türkiye'de yaşıyorsanız bunu bariz bir şekilde hissediyorsunuz.

Bunun nedenleri çok farklı olabiliyor.

Öncelikli konumuz ekonomi.

Geçim sıkıntısı bizi toplum içine karışmaktan alıkoyuyor.

Sosyalleşme gücümüzü dumura uğratıyor.

Eskiden daha neşeliydik.

Gülerdik,sohbet ederdik.

Yardımlaşma duygumuz fazlaydı.

Evet her şey para değil ama biz aslında duygularımızı da kaybettik.

Her şeyden şüphelenir olduk!..

Kimseye güvenemiyoruz.

İşin içinde hinlik arıyoruz.

Selam verdiğimiz insanlardan kazık yiyoruz.

Yer sofrasında yemek yerken daha mutluyduk.

Masalar bize dar gelmeye başladı.

Eski insanların yastıkları uzun ve tekti.

Şimdi küstüm yastıkları kullanıyoruz.

Acaba bu boşanmalar küstüm yastığından sonra mı arttı?

Bunu ciddi olarak düşünüyorum.

Çoğumuz koca şehirlerde yapayalnız hissediyoruz kendimizi.

Bunu sosyoloğlar incelemeli.

Bu yalnızlık daha sonra içe kapanmaya yol açıyor.

Ardından stres başlıyor.

İşte hastalıkların başlangıcı bu stresten oluyor.

Tanımlanmayan bir çaresizlik içerisinde bırakıyor bizleri.

Aslında konu karmaşık.

Başta söyledik;bu ekonomiyle çok ilgili.

Geçim sıkıntısı büyük bir travmaya neden oluyor.

Toplumun yüzde doksanı geçim sıkıntısı çekiyor.

Yeterli bir beslenmeden mahrum.

Senede bir kere bile evine et girmeyen aileler var.

Beslenmeyi yapamayan bireylerde bir çok Hastalık zuhur ediyor.

Düşünün bir emeklinin 7500 TL aylıkla geçinmeye çalıştığını.

Hele birde ev kirası varsa vay haline.

Üstelik okula giden bir çocuğunun olduğunu düşün o insandan nasıl bir verim beklersiniz.

Okulda bir tost bir ayran 60 TL.

Artık hesabını siz yapın.

Türk halkının düzgün yaşamaya hakkı yok mu?

Bu tamamıyla bir insanlık sorunu!..

Ama bizi idare edenler duyarsız.

Bir eli yağda,bir eli balda olanlar bu sorunu çözemez.

Bir insan yaratmak lazım.

Damdan düşenin halini damdan düşenler anlar ancak.

Cinnet geçirenler mi desek,kadın cinayetleri mi desek hangisini ele alırsak alalım tam bir facia.

Gazetelerin üçüncü sayfası bu haberlerle dolu.

Ama öyle bir grup varki bunları görmüyor.

Veya görmek istemiyor.

Onlara göre ülke kanatlanmış uçuyor.

Gerçek öyle mi?

Tabiki değil.

Bunu yaşayan bilir.

Gözlerine at gözlüğü takmışlar etraflarını görmüyorlar.

Pardon yanlış yazdım.

Etraflarındakilerde aynı olduğu için halkı görmüyorlar demeliydim.

Peki ne yapacağız.

Bu böyle devam mı edecek?

Gidişat devam edeceğini gösteriyor.

Beka söylemiyle aldatılan insanlar durumun vehametini kavrayamıyorlar.

Esas beka sorunu tüm varlıklarımızın yabancılara peşkeş çekilmesi.

400 bin doları verenler ev alıyor ve vatandaşlık veriliyor.

Tarih tekerrürden ibarettir.

İsrail devleti nasıl kuruldu?

İşte bu şekilde kuruldu.

Yöneticilerimiz bundan ders almıyor.

Bundan bir önce dönülmelidir.

Yarın çok geç olabilir.

Her şeye bir kılıf bularak ülke yönetilmez.

Yeni bir nesil yetiştirmemiz gerekiyor.

İyi eğitilmiş,donanımlı,bilgiyle mücehhez bir nesil.

Yoksa bu kafayla beyinler dumura uğrayacak.