Bazıları için hayat ne kadar kolay aslında. 
Gak deyince yemekleri, 
Guk deyince suları anında hazır olabiliyor. Her nasılsa. Hem de her istediklerinde.  
Avanta yemeye içmeye alışmış olanlara eskiden beri hepimiz içten içe kızarız. Çünkü; emeksiz, zahmetsiz her isteğinin bir şekilde yerine getirilmesinde ciddi bir iltimas olduğunu düşünürüz toplum olarak. Bu korumacılığın altında yatan önemli bir faydacılık, rüşvet olmasa idi, hiç emek sarf etmeden, yorulmadan bazıları, birçok insanın hayallerinde bile göremeyeceği imkanlara sahip olabilir miydi veya makamlara gelebilir miydi acaba.
Eğer ki bir kişi aynı anda birden çok yerde çalışıyor, çok fazla kazanç elde ediyor da, bazı kişiler de kendi geçimlerini sağlamak için bir işe dahi sahip olamıyorsa veya adı hiç kimse tarafından bilinmeyen bir çok kişi tombaladan çıkar gibi emeksiz zahmetsiz partilerin en üst makamlarına ve de milletvekilliği, belediye başkanlığı, meclis üyeliği, gibi ulaşılması oldukça zor mevkilere dahi sihirli bir değnek değmişçesine hoppadanak gelebiliyorsa ve artık bu davranışlar süreklilik haline dönüşmüşse ve buradaki haksızlık ulu orta konuşulmasına rağmen uzun zaman dilimlerinde bu zaafın giderilmesi için hiç bir çözüm üretilemiyorsa şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 
DÜZENSİZLİK, yeni DÜZENİN adı olmuştur.
AKP gitti, gidiyor da yerine ne gelir. CHP maşallah yurttan sesler korosu gibi. Genel merkez bir türlü kendi içindeki elemeyi doğru, düzgün tamamlayamıyor. Çünkü içimizden bir makama önereceğimiz kişi seçiminde ortaya koyabildiğimiz ve herkes tarafından olumlu karşılanabilecek bir yöntemimiz yok.
Kılıçdaroğlu mu, İmamoğlu mu derken son nokta koyulmuş, Kılıçdaroğlu aday olmuştu. Yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan kayıpla beraber ortaya çıkan ben demiştimciler, onlara katılan,  biz zaten istemiyordukçular, uzun zamandır var olan üst akılcılar, sağ seviciler, sol goygoycular, üst kademelerde yer almak için fırsat kollayanlar, bu iş hep seçimleri kaybetmekle yürümez diyenler, velhasıl oradan buradan seçimin yenilgisinde başkalarına ver yansın edip de kendinde hiç kusur bulmayan  kim varsa bir curcuna halinde gidilen hesaplaşma kurultayında fatura genel başkana çıkarılıp, yeniden yola koyulmak için yepyeni isimlerle hazırlanmış, eski genel başkanın yardımcılarının denetiminde bir ekip hazırlandı. Şimdi bu ekibin ses komutlarıyla, yazılı direktifleriyle yeniden parti organize edilecek, konumlandırılacak ve yeni dönemin taktikleriyle iktidar mücadelesi verilecek.
Pek tabii ki biz önümüzdeki döneme ait öngörülerimizle CHP’yi ele alacağız. Kurultay sonrası bazı konuşmaların nerelere evrilebileceği konusunda fikri varsayımlarda bulunacağız. Gidilecek uzun yolda süreklilik haline gelen on yılların, alışkanlığı olan  yanlışlıklarından bahsederek giderilmesi yolunda da önerilerimiz olacak. Bunları yaparken kısa da olsa mevcut siyasal durumun da özetini yapmanın faydalı olacağı kanaatindeyim.
AKP’nin uzun yıllar iktidar olarak kalması, son dönemde de yanına radikal sağ olarak toplumda algı oluşturan MHP’yi de alması sağ cenahta başka bir merkez partinin güçlü olarak vücut bulamaması aslında ülke siyasetinin zamanla, serbest piyasa ekonomisi teorileri ile çok da uyuşmayan yöntemlere yönelmesiyle ekonomide içinden çıkılması zor görülen kaos ortamını doğurdu. Ekonomideki kötü gidişin faturası haliyle temel ekonomi kurallarına uymayan AKP’ye kesildi. Dövizin yükselmesi, üretimin azalması, ihracatın ithalatı karşılayamaması, bu ikisi arasındaki makasın sürekli olarak ithalat lehine açılması, enflasyon, yanlış yapılan özelleştirmeler, TL’nin sürekli değer kaybı, döviz garantili ihaleler, KKM, kamu harcamalarındaki savurganlık, gerçek anlamdaki GSMH’deki ücretli aleyhine olan adaletsizlik, süreklilik haline dönüşen zamlar, işsizliğin çığ gibi büyümesi ve kamuoyunda belirgin olarak tartışılan hukuk, yandaşlık, adam kayırmacılık, usulsüzlükler AKP’nin belirgin en eleştirilen zaaflarıydı. İşte burada merkez sağdaki siyasal yapılanmanın eksikliği hissediliyordu.
Çözüm MHP’den kopan bir gurupla, geçmiş dönemde çeşitli merkez sağ ANAP, DYP, DP gibi partilerde görev yapmış isimlerin bir araya toplanması ile bulunmuştu.     
Böylesine sancılı bir ortamda oluşturulan İYİ partinin merkez sağda oluşan boşluğu doldurup, iktidar olabileceği hesaplanmıştı. Kuruluşundan itibaren de halkta bir heyecan yaratmıştı aslında.
Bu oluşuma, yaklaşan genel seçimlerden dolayı, seçime İYİ partinin de girebilmesi için CHP tarafından da 15 milletvekili ödünç verilmiş, grup kurdurularak desteklenmişti. İlk girilen seçimde çok kötü netice alınmamış olsa da   AKP’nin iktidar olması da engellenememişti.
İYI parti de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde ciddi sorun yaşamıştı. Altılı masa kurulmuş, yeni bir anayasa taslağı üzerinde dahi anlaşılmıştı. Ancak Genel Başkanı Akşener, CHP adayı Kılıçdaroğlu konusunda ikircikli davranışlarıyla seçmeni yalpalattırıyordu. Gönlünden geçen adayın İmamoğlu olduğunu gizlemiyordu. İmamoğlu’nun genel başkanım varken ben aday olmam demesiyle Mansur Yavaş’a yönelmiş o da olmayınca altılı masayı devirmişti. Her ne kadar altılı masa tekrar bir araya gelse de verdiği tahribat, yıllarca hazırlanılan cumhurbaşkanlığı seçimi için tam bir felaket olmuştu. Bu seçimin neticesi aynı zamanda İYİ partinin de içten içe kaynamasında en etkili neden olmuştu.
Akabinde yapılan yerel seçimde de cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılan, ancak üstü farklı siyaset üsluplarıyla örtülmeye çalışılan hataları halk affetmemiş, faturayı İYİ partiye kesmişti. 
Devam edecek